Bugünlerde kiminle konuşsanız duyduğunuz ilk şey, 14 Mayıs seçimlerinin önemi üzerine bir değerlendirme oluyor ki çok doğru…
Özellikle siyasilerin giderek yükselen sesi bu önemi daha da arttırıyor…
Böyle ortamlar dildeki, sözdeki, yüzdeki ifadeleri kontrolden çıkarıyor. Hal böyle olunca seçim yoluyla rahatlatması gereken siyaset ürkütüyor, korkutuyor insanları…
Bu korku çok farklı! İkinci 100 yılına girdiğimiz cumhuriyet değerleri ile ekonomi alanındaki kazanımlarımızın heba olması korkusu. Dahası da var…
TÜRKONFED’İN ZİRVESİ VE…
Konuyu çok dağıtmadan diyeceklerimi derleyip toplamak istiyorum.
Bilindiği gibi; çatısı altındaki 30 federasyon ve 300’den fazla dernek üzerinden 50 bini aşkın şirket bulunan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Türkiye’nin gönüllülük esasıyla bir araya gelmiş en büyük bağımsız iş dünyası örgütüdür.
TÜRKONFED, geçen yılın, 2022’nin son ayında düzenlediği “24. Girişim ve İş Dünyası Zirvesi”ne imza atmıştı. Üzerinden yıllar değil, aylar geçtiği için hem o toplantıda dile getirilen hususlara hem de siyasi gelişmelerin ekonomiye ilişkin yanlarına dikkat çekmek istiyorum.
“TÜRKONFED olarak kamuyu, özel sektörü, üniversiteleri, siyaset ve sivil toplumun tüm paydaşlarını uzlaşma zemininde bir arada çalışmaya davet ediyoruz…” çağrısı, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına daha güvenle girmemizi sağlayacak bir anlayışın sesiydi…
Bu çağrı, “…İnsanımızın emeğiyle onurlu şekilde yaşadığı, girişimcilik heyecanıyla ürettiği, her birimizin, aktif kurumsal vatandaş olarak, elini taşın altına koyduğu, bir Türkiye mümkün…” gerçeğinin gereğiydi…
TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Sönmez’in, “Kuralları, kurumları, demokrasi ve hukuk alanındaki olgunluğuyla, refahın her alanda yeşerdiği bir Türkiye mümkün” tespitinin ardından yaptığı bir başka çağrı da şuydu:
- Gelin, ‘orta gelir, orta demokrasi ve orta eğitim’ tuzaklarından kurtularak, Hayalimizdeki Türkiye’ye hep birlikte ulaşalım.
Bu hayalin hayal olarak kalmamasını sağlamak zorundayız…
NASIL MI? ÇOK KOLAY!
Bir an önce;
- Küresel ekonominin yavaşlama yaşadığı bir dönemde, yapısal sorunlarımızla yüzleşelim ve ‘enflasyon-faiz-kur’ sarmalından çıkalım…
- Ekonomik ve mali istikrarın düşmanı olan ‘belirsizlik’ten kurtulalım…
Bunları yapmak söylemek kadar kolay değil elbette. Hele seçim kapıya dayanmışken…
Seçim ekonomisi ile tercih edilen genişlemeci para politikası uygulamaları, ilk etapta siyasi ve politik avantajlar sağlayabilir ama orta ve uzun vadede ekonomiye vereceği zararları tahmin etmek bile güçtür…
Bu bakımdan Türkiye’yi idare edenler bugünü değil yarınları düşünmeli; seçim yarışındaki siyasi parti liderlerinin söylemleri ekonomi gerçeğinin ötesine taşmamalıdır.
Üretenler olarak sadece önümüzü değil, geleceğimizi de görmek istiyoruz…
En önemli seçim, sonuçları itibarıyla en büyük sorunlara kapı aralamamalı; aksine, toplumu ve bireyi hak / hukuk / adalet zemininde rahatlatmalıdır…