Türkiye Cumhuriyeti 100. Yıl coşkusu içindeyken, vatandaşın yoksulluğu, insanları canından bezdiren hayat pahalılığı, üreticinin içinde bulunduğu sorunlar bu coşkuya gölge düşürüyor.
Birtakım verileri sıralayarak moral bozmak istemiyorum.
Konuya, sanayi ve ticarette yaşanan sorunlar ile çözüm önerileri açısından yaklaşıp, güzel ülkemizin dünyada hak ettiği yeri alabileceğini göstermek istiyorum.
ANKARA GERÇEKLERİ…
Öncelikle şu gerçeği kabul etmeliyiz:
- Başkent, pek çok alanda benzersiz potansiyele sahip olmasına rağmen bir türlü istenen atılımı, açılımı gerçekleştiremiyor.
Bunu, Başkent ekonomisini kötülemek için söylemiyorum.
Üretici dostlarımız mucizeler yaratıyor. O ayrı…
Ankara bugün hem sanayileşme hem de milli gelire katkı bakımından dikkat çekici bir noktadır.
Nüfus bakımından en kalabalık ikinci kent olmak, insan kaynağı açısından sorun olmadığını gösteriyor.
Bölgeler arasa gayrisafi katma değer üretiminde de yeri ikincilik.
En çok ihracat yapanlar sıralamasında beşinci kenttir Ankara.
Pandemi koşullarında bile ülkemizin toplam savunma sanayi ürün ihracatının yüzde 33’ü hatta daha da fazlası buradan yapıldı.
Yeter mi derseniz, yetmez!
Tamam saydığım hususlar bir büyük başarıya işaret ama 113 Ar-Ge merkezi, 36 tasarım merkezi, 11 Teknoloji Geliştirme bölgesi (TGB) ve 13 Organize Sanayi Bölgesi olan bir şehir, bunların çok üzerinde verilerle çıkmalı karşımıza.
BİLİNEN SORUNLARIMIZ
Gelelim asıl söylemek istediklerime.
Ekonomide risk var mı?
Var!
Çünkü son yıllarda gerçekten her yönden sarsıcı bir süreçten geçtik. Hem pek çok riski bir arada yaşadık hem de risklerin ‘kriz’e dönüştüğü dönemleri gördük.
Küresel çapta ise yüksek enflasyon ve bunu kontrol altına almada yaşanan pek çok sorun herkes gibi bize de sıkıntılar yaşattı, yaşatıyor.
Bu durum büyümeyi de etkiliyor.
Ancak üretim ve üreticiler açısından yaşanan önemli sorunlar var:
- Yüksek enflasyon…
- Kırılganlıklar…
- Öngörülmezlikler…
- Yüksek cari açık…
Tüm bunlara ve düşük faiz politikası uygulanmasına rağmen likiditeye ulaşmak da çok zor…
Bu durum, Türkiye ekonomisinin önemli riskleri arasındadır.
NELER YAPILMALI?
Bu koşullardan etkilenen sanayi, teknoloji ve hizmet sektörü firmaları üretimi arttırmaya çekiniyor.
Borcun borçla çevrildiği, yüksek riskli ve sürdürülebilir olmayan çember, elini taşın altına koyanları tedirgin ediyor.
Reel sektör, krediler nedeniyle borç batağına sürükleniyor.
Firmalara yeniden sermayelendirme imkânı sağlanmalı.
Krediler doğrudan nakit desteği şeklinde olmalı.
Güçlü vergisel destekler sağlanmalı.
Özellikle sanayi sektörü sürdürülebilir finansman yapısına bu şekilde kavuşabilir.
Şirketlerin dış borcunu azaltacak uygulamalar da önemli. Bu sağlanabilirse dövize talep azalır. Böylece kurdaki baskı da azalmış olur.
Bu ve benzeri yollarla desteklenen sanayi, teknoloji ve hizmet sektörü Türkiye’yi uçurur.