Zaman, insanoğluna verilmiş katıksız, kusursuz bir nimettir. Hazreti İsa’nın “Geceler ve gündüzler hazine sandıklarıdır. Bunlara ne koyduğunuza bir bakın” sözünü, zamanın kıymetine ilişkin en özlü söz kabul ederim.
Alman hezarfen Johann Wolfgang Von Goethe, “Okumayı öğrenmek sanatların en zorudur. Hayatımın seksen yılını bu işe, doğru dürüst okumayı öğrenme işine verdim. Yine de kendimden memnun olduğumu söyleyemem” demiş.
Goethe’nin bu sözünü, daha yakın zamana kadar, abartılı bulduğumu itiraf etmeliyim. Yazarın üslubu olarak gördüğüm bu sözün derinliğini Abdülfettâh Ebû Gudde’nin “İslâm Âlimlerinin Gözüyle Zamanın Kıymeti” adlı kitabı okurken kavradım diyebilirim.
Abdülfettâh Ebû Gudde, 1917’de Halep’te doğmuş, 1997’de Riyad’da vefat etmiş bir âlim. Ezher mezunu, Arap Dili ve Edebiyatı Fakültesi’nde ihtisas yapmış. Şam Üniversitesi’nde ve Riyad Şeriat Fakültesi’nde profesör olarak hadis, hadis usulü ve fıkıh usulü dersleri okutmuş. Geniş bir yelpazede, yetmişten fazla eser yazmış.
Prof. Dr. Enbiya Yıldırım’ın çevirdiği Gudde’nin, “Zamanın Kıymeti” kitabını okuyalı dört yılı geçti. Kitaptan dönem dönem söz ettim, bazı yazılarımda alıntılara yer verdim. Kitap zaman üzerine felsefi bir bakış değil, zamanı iyi kullanmayı başarmış mümbit üstadların hayatlarından, sözlerinden ve eserlerinden kesitler sunuyor.
Niyetim, kitabı tanıtmak değil; onu bir başka yazıda yapacağım. Gudde bazı kesimlerin yakinen bildiği değerli biri. Kitaptan öyle çok not almışım ki, okulların açıldığı bu günlerde, o notlardan bir bölümünü paylaşmanın öğrenci arkadaşlarımıza yararlı olacağını düşündüm.
-Nimet, insanın istifade edip lezzet aldığı şeydir.
-Vakit geçtikten sonra tekrardan elde edilmesi mümkün değildir. Şöyle ki, geçen vaktin ardından gelen ikinci vakit kendisinin icap ettirdiği vazifeyi eda etmeyi gerektirir.
-Kaçan vaktin gidişine esef etmek de ayrı bir vakit harcamadır.
-Vakit bir kılıç gibidir, sen onu kesmezsen o seni keser.
-Üç şey geri gelmez: Ağızdan çıkan söz, atılan ok, geçen zaman.
-Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım.
-Senin hayatın günler demektir.
-Yalnız kaldığında kitap okuyarak yalnızlığını gider. Çünkü kitap okumak en güzel konuşma aracı ve gözleri baktırma vazifesidir.
-Allah için şu ömür mevsimine dikkat edin. Geçip gitmeden önce değerlendirmek için acele edin.
-Allah Teala ömrün kıymetini, sıhhat ve afiyetle geçen vakitlerin ne kadar önemli olduğunu, sadece kendilerine ilham edip öğrettiği kimselere ikram etmiştir.
-ilim ve mevki sahibi kimselerin yanına varan akıllı, anlayışlı kişiler az konuşurlar, tez kalkarlar. Ahmaklar ise zamansız gelirler ve çok otururlar.
İki anekdotla devam edelim:
İmam Şafi’îye soruldu: “İlme karşı iştiyakın nasıl?” O da şöyle dedi: “Daha önce işitmediğim bir harfi (yani kelimeyi) işitince, diğer azalarım kulaklarımın işitip de aldığı lezzeti tatmak için kendilerinin de kulakları olmasını isterler. İşte böyle.”
Kendisine, “İlme karşı hırsın nasıldır?” diye sorulduğunda da şöyle cevap verdi: “Çok mal biriktiren cimrinin bir malı elde ettiği zaman aldığı lezzet kadar.”
“İlme karşı isteğin nasıldır?” diye sorulunca, buna da şöyle cevap verdi: “Bir tek çocuğu olan kadının yavrusunu kaybettiğinde onu bulmaya olan isteği kadar.”
İbnu’l-Cevzî’nin hadisleri yazdığı kalemlerinin tıraş yontukları toplanıyordu. Bunlar büyük bir yekûn tutmuştu. Vefatından sonra gasil suyunun bunlarla kaynatılmasını vasiyet etti. Vasiyeti yerine getirildi. Bu yontuklar yettiği gibi biraz da arttı.
Dünyanın en üretken yazarlarından olan Çetin Altan’ın Ebû Gudde’nin adını bile duymadığına bahse girerim. Ama Ebû Gudde’nin kitabından fırlamış hissi veren şu cümle Çetin Altan’ın, 31 Ağustos 1980 tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde yer almış:
“Okumadığımız için az yaşayan insanlarız.”
Ünlü orkestra şefi Herbert von Karajan, Viyana Devlet Operası’nda bir prova yönetiyor. Uzun ve zor bir prova…
Bu sırada orkestra salonuna giren temizlikçi kadın, etrafını hiç önemsemeden toz almaya başlıyor. Karajan kadına bakıyor, bakıyor ve ağzından şu kelimeler dökülüyor:
“Ne kolay bir işi var. Stradivarius kemanın da, klozet kağağının da tozunu alsa, hiç fark etmiyor.”
İlk fark etmemiz gereken nimet kendimiz ve zaman… Orkestra şefi olmak mı, temizlikçilik mi? Zamanın memesini emmeyi bırakan yarı yolda kalır.