Ankara’da öyle çoklar ki. Üstelik tombullar. Eskiden 100 metre bile yakınlarına yaklaşamadığımız güvercinler, artık sakınmıyor ve ürkmüyorlar. O korkak, endişeli ve telaşlı hallerinden eser yok.
Hacı Bayram, Güvenpark, Abdi İpekçi, Kurtuluş ve Kuğulu parklar güvercinlerin hakimiyetine geçen bölgeler. Güvercinlere ne oldu böyle? Kentlileri güvenilir mi görmeye başladılar? Genetik korkularından arındılar mı? Kuşların sindirim sistemi insana göre çok farklıymış. Metabolizmaları hızlı çalışır ve çok enerji harcarlarmış. Kuşlarda doyma hissi yokmuş. Kuş kadar midesi var sözüne kanmamak gerekirmiş.
Çok yem yiyip uçamayacak kadar kursağını dolduran güvercinler her yerde.
Bir dostuma, kaldırımdan yürüdüğümüz sırada bize yol vermeyen obez güvercinleri gösterip, “Şunlara bak! Uçmaya üşeniyorlar. Bir gün kanatları ağırlıklarını taşımayıp tavuklaşacaklar” dedim. Bu sözüme tepki gösterdi. “Güvercin yaratıldığında nasılsa kıyamete kadar o halde kalacak.” dedi.
Sonra bir makale okudum. Yazıda, güvercinlerin her gün yaklaşık 70 kilometre uçmaları gerektiği vurgulanıyor, günümüzde daha az uçtukları için teleklerinin zayıflayacağı ve uçamayacak hale gelecekleri iddia ediliyordu.
Kent yaşamı ve insanlığın geldiği nokta doğayı, doğadaki her canlıyı bir şekilde etkiliyor. Bu etkiden güvercinler de nasibini alıyor. Bir de susam müptelası güvercinler var. Malum, Ankara simidi lezzetiyle meşhur. Güvercinler de Ankara simidinin tadını keşfetmiş. Bir kendine bir de kuşlara simit alıp parklara giden tanıdıklarım var.
İstanbul’da vapurdan atılan simitleri havada kapan martılar, Ankara’da henüz gösteri uçuşlarına çıkmadılar. Ankara’da martı yok sanmayın. Çok var. Balık kamyonlarıyla gelip Ankara’ya yerleşiyorlar. Geri döneni yok. Her göçmen gibi, şimdilik şehrin merkezine inmeye çekiniyorlar. Kendilerini şehrin kadim sahipleri gören güvercin ve serçeler merkez yerleşimleri tercih ediyorlar.
Güvercinler ağırlıkları arttıkça havalara giriyor. Önce yürüyüşleri değişiyor. Kanatlardan çıkan “pıt pıt” sesi yerini “pat pat”a bırakıyor. Sağa, sola, öne arkaya sallanmayı öğrenmişler. Böyle caka satıyorlar. Çalımlı çalımlı, kostaklanarak yürüyorlar.
İnsanda mide, güvercinde kursak. İnsan için ekmek, güvercin için yem. Kolayından elde etmek, zahmetsizce ulaşmak isteyen önce ayakaltında dolanıp korkmamayı öğrenecek. Sonra itilip kakılmaya katlanacak, ne atılırsa ondan pay kapmak için yarışacak.
Güvercinlerin kendilerinden başka bir rakipleri var; serçeler. Bir serçe, kendi ağırlığının 20 katı olan güvercinin ağzındaki lokmadan payını alıyor.
Kuşlar insanlarla bir arada yaşamak istiyor. Ankara güzel, güvercinlerle daha güzel.