Günümüzün en yaygın modası dövme desem bana katılır mısınız? Bedeninin bazı bölgelerine bir motif veya bir simge yaptırmamış kişi kalmamış denilse yeridir. Bu dövme konusu nereden çıktı derseniz, gözlemlerimin sonucudur derim.
Uzun bir aradan sonra yeniden Tekirdağ’dayım. Özlemişim; havasını, denizini, lezzetlerini. Yola çıktığımız sırada Ankara’da müthiş bir sağanak vardı. Şehri çıkmadan yağmur kesildi. Bolu, Düzce, Sakarya, Kocaeli ve İstanbul çok yağış almış. Ama bizim geçtiğimiz saatlerde damla düşmedi. Yollarda su birikintileri vardı. Dağlar sis içindeydi. Otobandan ve tarlalardan yukarılara adeta kanal açılmış gibi yağmur suyu buharlaşıp geldiği yere dönmeye çalışıyordu. Tabiat bir harika. Her şey seyirlik. Olağanüstü güzellikler gözümüzün önünde. Mola verdik; ağaç, toprak, çiçek, yağmur kokusu birbirine karışmış. Baş döndürücü bir hava. Ciğerlerimiz kendini yenilemiştir. Yolculuğu hep sevdim. Yolda olma hali müthiş bir duygu. Aldığım hazzı tarif etmem mümkün değil.
Yol yorgunluğunu atmak kolay mı? Ankara’nın bin rakımlı tepelerinden deniz seviyesine, sıfır rakıma indik. Bedenin reaksiyon göstermesi doğal. Yorgunluk ilk belirti. Ne yapmak lazım? İlk akla geleni; doğru denize… Marmara’nın soğuk sularına, kızgın kumlarına merhaba demeye. Deniz ve orman biz insanlara bu dünyada sunulmuş en değerli ikram. Denizi ister seyret, ister dinle, ister dalgalarına teslim ol, onun verdiği dinginlik ve huzuru başka yerde bulabilir miyiz?
Altınova, Tekirdağ’ın merkezindeki mavi bayraklı plajlarından biridir. Haziran’dan itibaren hem yazlıkçılar hem tatilciler hem günübirlikçiler buraya akın ederler. Ama plaj geniş, deniz büyüktür. Herkese yeter de artar.
Denize akın edenler arasında son yıllarda gözlediğim bir olay var ki, bir hayli dikkatimi çekiyor. Giderek yükselen bir moda, bir trend, bir akım. Bedenlerini tuval gibi kullananların sayısı belirgin şekilde artıyor. Elli yaş altında olup da bedeninde dövme bulunmayan kişi neredeyse kalmamış. Tek dövmeli sayısı çok az. Bazı vücutlarda yeni dövme için bir santimlik yer yok. Orta yaş kadınların büyük bölümü de dövmeli. Kollar, bilekler, göğüs, omuz, boyun, sırt, göbek, kalçalar, baldır, ayak üstleri, bilekler ilginç motiflerle süslü. Ortak figür, simge var mıdır bilmiyorum. Herkes kendi zevkine göre veya birlikte yaşadığı kişinin beğenisine göre motif seçiyor olmalı.
Ben bedene müdahaleden yana değilim. Elbette herkesin kendi tercihi. Dövme sanki çıplaklık hissini kaldıran bir işleve sahip. Dövmeli bedenler üzerlerine Afrika işi ince şal örtülmüş görüntüsü veriyor. Belki sadece ben böyle hissediyorumdur. Dövmeleri ve günümüzde yaygınlaşan dövme işini ‘Body Art’ olarak nitelendirenler bile var.
Dövme bugüne özgü buluşlardan değil. Geçmişi çok eski. Dövme yaptırmak, ilkel toplumlardan kalma bir âdetmiş. Süslenme tutkusu yanında kötü ruhlara karşı korunma amacıyla daha çok yüze dövme yapılırmış. 18. -19. asırlarda dövme yaptırmak Batı’da yaygınlaşmış. Bir ara İngiliz soyluları arasında moda olmuş. Afrika’da ve bazı bölgelerde dövmeler kişinin hangi kabileden olduğunu, kabiledeki statüsünü, evli olup olmadığını, hatta yaşını bile gösteriyormuş. Bir tür kimlik belgesi…
Japonya’da 17. yüzyılda halka süslü elbise giymek yasaklanmış. Japonlar çözüm mü, tepki mi bilinmez, bu yasağa karşı vücut boyama olayını benimsemişler. Öyle abartılmış, öyle abartılmış ki, sonra bu da yasaklanmış. Dövmecilik yer altına çekilmiş, kaçak işlerden biri olmuş. Dövmecilik yer altına çekilmiş. Japonya’da mafya türü bir suç örgütü olan Yakuzalar arasında dövme yaptırma mecburiyeti varmış. Geleneksel Japon dövmeleri irezumi olarak adlandırılmış.
Vücut derisi üzerine özel iğnelerle ve renk verici maddelerle yazılan yazı veya çizilen resimlerin evrensel adı tattoo olmuş. Dövme yerine tattoo kelimesi kullanılır olmuş.
Günümüzde yaygınlaşan, moda halini alan dövme âdetinin kökleri çok gerilere kadar gidiyor. Mevlânâ’nın Mesnevisi’nde bir dövme öyküsü var ki, unutulacak gibi değil.
DÖVME YAPTIRAN ADAM
Kazvinli’nin biri (Kazvin, İran’da Tahran’ın kuzey batısında bir şehir) bir gün vücûduna bir aslan dövmesi yaptırmak ister ve dövmeciye gider:
-Usta, der, bana bir dövme yap, fakat canımı acıtma.
Dövme ustası sorar:
-Ne resmi istersin, vücûduna ne işleyeyim?"
Adam:
-Burcum aslandır onun için bana bir aslan resmi çiz, fakat dikkat et bu işi adam akıllı yap.
Dövmeci sorar:
-Vücûdunun neresine yapayım aslan resmini?
Kazvinli:
-İki omuzumun arasına.
Dövmeci iğneleri alıp işe koyulur. Adamın canı acımaya başlar ve feryad eder:
-Aman usta beni öldürdün ne yapıyorsun, diye bağırır. Usta:
-Aslan resmi yap dedin ya onu yapıyorum, der. Kazvinli sorar:
-Neresinden başladın?
Usta:
-Kuyruğundan, diye cevap verince, Kazvinli:
-Aman iki gözüm, canım ustacığım, bırak kuyruğu, aslanın kuyruğunu yapacaksın diye benim ta kuyruk sokumum sızladı. Canım burnuma geldi. Aslan varsın kuyruksuz olsun. İçime fenalık geldi acıdan nerdeyse bayılacağım, der.
Usta bunun üzerine aslanın başka bir tarafını yapmak üzere iğneleri batırmaya başlar. Kazvinli feryad eder:
-Şimdi aslanın neresini çiziyorsun? der. Usta:
-Kulağını çiziyorum, der.
Kazvinli can acısıyle bağırır:
-Bırak ustacığım! Allah aşkına varsın aslan kulaksız olsun, canım çok acıdı, der.
Usta bu defa aslanın başka bir yerini çizmeye başlar. Kazvinli yine feryad eder:
"Bu defa aslanın neresini dövüyorsun, der. Usta:
-Azizim şimdi aslanın karnını yapmaya çalışıyorum, der.
Bunun üzerine Kazvinli:
-Aman çok fena acıdı canım, bırak iğneleri batırma varsın aslan karınsız olsun, karnı eksik olsun aslanın, deyince; usta sinirlenerek elindeki iğneleri yere atar:
-Bu benim başıma gelen, âlemde hiç kimsenin başına gelmemiştir. Hiç kuyruksuz, başsız, kulaksız ve gövdesiz aslan olur mu? Böyle bir aslanı kim görmüş? diye işi bırakır.