Eylül, hasat ve bağ bozumu demektir. Arapça kökenli bir sözcüktür. Akatça ve eski Babilce’de hasat festivali anlamında kullanılmıştır. Hakkında en çok yazı yazılan, en çok resmi yapılan, şarkısı söylenen aydır. Sanatçıların gözde konusudur.
Eylül, hazan ve hüzün mevsiminin giriş kapısıdır. Sonbahar’ın ağlaya sızlaya, sahte gözyaşlarıyla yazdan adeta dilenerek aldığı hazinedir. Yeşilin tahtını altın sarısına bıraktığı, havanın sıcaktan bunalıp rüzgârdan ve serinlikten yardım istediği dönemdir.
Eylül balığı tavada, yaprağı dalda kızartır. Rüzgârı antrenmana başlatır. Bulutların gönlünü alır. Yağmuru koklatır. Göçmen kuşları yolcu eder.
Eylül, mevsimlerin kokulusudur. Kavun kelek, balkabağı kokar. Mısır, nohut, ayçiçeği kokar. Üzüm, pekmez, cevizli sucuk, bal kokar. Reçel, marmelat kokar. Domates, biber, salça, isot, kızartma kokar. Sucuk, pastırma, kavurma, peynir kokar. Un, bulgur, tarhana, turşu kokar. Yanık, is, tütsü, reyhan, nane, sumak kokar. Kızılcık, kuşburnu, alıç, hünnap, üvez, karayemiş kokar. Elma, armut, erik, ayva kokar. Sardalya, istavrit, palamut kokar.
Okul, sınıf, teneffüs kokar. Öğrenci, öğretmen, sıra, masa, tahta kokar. Kitap, defter, kalem, silgi kokar. Ceket, hırka, süveter kokar. Odun, kömür kokar. Yaprak kokar. Çiğ kokar. Serinlik kokar.
Ahmet Haşim, “Yaz Kokusu” başlıklı denemesinde “Âlemin manzarası, renklerden olduğu kadar, kokulardan örülmüştür” der. Haşim’in tespitinde gözleri kadar burnunu da çok iyi kullanmasının payı vardır. Dünyanın manzarası kokulardan örülüdür. Her nesnenin etrafını kuşatmış baskın bir koku yumağı vardır.
Eylül, kokuların en yoğun hissedildiği aydır. Nisanın hatta mayısın bin bir türlü çiçeklerinin kokusunu bastırır eylül kokuları. Dominanttır, ağırdır, damakta ve hafızada en büyük bölümü işgal etmiştir eylül kokusu.
Eylülün kokusu baskın ve çeşitli. Ya rengi? Eylül hangi renk? Buna doğrudan yanıt vermek kolay olmasa gerek. Kişinin içindeki renk, gününe yansır. Ancak eylülü bir renkle bütünleştirmek gerekirse, mavi, gri ve kızıl arasında bocalamak kaçınılmazdır. Renk bir tercihtir, kişinin kendi dünyasıyla ortaya çıkar. Gerilimi azaltıp huzuru çoğaltıcı etkisiyle bilinir mavi. İç huzurunun ve güvenin simgesidir. Sakinliğin ve tarafsızlığın rengidir gri. Kızıl ise duyuları uyandırır, aşkı ve sevgiyi temsil eder. Eylül, belki gökkuşağıdır. Her rengi içinde barındıran, bir gün birini, bir gün diğerini önümüze halı gibi seren aydır.
Eylül’ün kişisel tarihimde çok özel bir yeri vardır. Eylül benim hem hüznüm hem sevincimdir. Ailem için eylül en güzel aydı. Hasat biter, evimize para girerdi. Benim, kardeşlerimin ve evimizin ihtiyaçlarının çoğu eylülde temin edilirdi. Babamın yüzünün en çok güldüğü ay eylüldü. Babam en çok sevdiği ayda, yüzünün en çok güldüğü ayda, cebinde en çok parası olduğu ayda öldü. Babam vefat ettiğinde takvimler 17 Eylül’ü gösteriyordu. Belki bu yüzdendir eylüllerimin yarısının sevinçli, yarısının hüzünlü olması. “Bitenin başlayana dokunduğu yerdir eylül.”
Green Day grubunun Grammy ödüllü “Eylül Bittiğinde Beni Uyandır” şarkısı şöyle başlar:
Yaz geldi ve geçti
masumiyet asla devam edemez
Eylül bittiği zaman beni uyandır
Benim babamın geçip gittiği gibi.
Ahmet Altan’ın Eylül şiirinin son dizeleri sevinci ve hüznü harmanlamış. Hayat gibi.
Ben her yıl eylülün çıplak ayaklarına bir yazı adarım.
Ve ben eylüle akarım
Bir hüzün gibi akarım ben eylüle, kanayan bir aşk gibi akarım,
Siyah şallara bürünmüş bir genç ölüm gibi akarım...
Eylül, ömür adlı dünya yolculuğumuzun olgunluk durağıdır, 40 yaş sonrasıdır. Saçların seyrekleşip akların düştüğü dönemdir.