Abdülhamit’ten Erdoğan’a, Atatürk’ten Castro’ya, Che’den bizim kuşağa ve Maksim Gorki’nin ‘Ana’sından analarımıza uzanan bir Türkiye-Küba gelgitiyle sarsmak istiyorum okuru!
1900’lerden bu güne yürüyeceğimiz için, ‘ey kâri’ diye başlamak sanki daha münasip kaçar!
Ey kâri;
KİMİ BİLİR, KİMİ BİLMEZ…
1970’li yıllarda, büyükşehirleri çevreleyen gecekonduların oluşturduğu ilkel yaşam alanlarında, ‘mahalle baskısı’nın da ötesinde bir baskınlığa sahip gettolaşmanın cenderesindeki bizler; Küba’nın ilk Cumhurbaşkanı Tomas Estrada Palma’nın 10 Eylül 1902 tarihinde II. Abdülhamit’e bir mektup göndererek belirttiği ‘dostane ilişkilerin muhafazasını sürdürme isteğinden’ ve II. Abdülhamit’in de duyduğu memnuniyeti iletmişliğinden habersizdik!
Biz…
Maksim Gorki’nin 1906’da Amerika’da geçirdiği sürgün yıllarında yazdığı; Rusya’daki işçi/köylü sınıfının burjuva sınıfıyla mücadelesini anlatan ve ölüme koşan oğlunun peşinden ölüme giden anne ile oluşan ‘Ana’ romanını okuyorduk; analarımızı bir silüete döndüren elektriksiz evlerin titrek ışıklı lambaları altında…
MATOS’A GÖRE COSTRO VE CHE
Küba Devrimi’nde Castro ve Che’nin yanında olduğunu söyleyen Huber Matos’un, 2012 yılında verdiği bir röportajda dile getirdiği, “Castro düzenbazdı, Che vahşeti severdi” sözlerini duysak bile inanmayacağımız ‘Comandante’ hallerindeydik! Herkes Che idi, çok azımız Castro!
Dünya tarihinin en büyük antiemperyalistinden hatta dünyanın ilk antiemperyalist savaşını başlatıp kazanan ve zaferini Türkiye Cumhuriyeti ile taçlandıran Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten ve onun bize sunduğu nimetlerden bihaber birbirimizi yiyorduk…
BİR ZİYARETİN ETKİSİYLE
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkemize gelen Küba Devlet Başkanı Miguel Mario Diaz-Canel Bermudez’e, yukarıda sözünü ettiğim mektupları çerçeveletip takdim etmesi ve konuk Cumhurbaşkanının ‘nereden buldunuz bunları’ şaşkınlığını, ‘arşivden’ diyerek gidermesi düne doğru bir yolculuğa çıkardı bendenizi…
HIZLI YAŞADI GENÇ ÖLDÜ
Kendisini doğduğu Arjantin’den Küba’ya oradan Bolivya dağlarına savurarak hızlı yaşayıp genç ölen Ernesto ‘Che’ Guevara’nın cesedi yakışıklı mıydı bilemem ama bildiğim şey; 9 Ekim 1967’de öldürüldüğünde 39 yaşında olduğu ve bu kısacık ömre ömürler sığdırdığıydı…
Bir de konuk Cumhurbaşkanı Bermudez’in ülkesindeki devrimin mimarlarından olduğu…
KİM RAHATSIZ OLABİLİR?
Küba’ya seyahat çok cazip olduğu için, virüs salgını öncesi bazı dostlar turlara katılarak, Başkent Havana’daki Che Guevara’nın demir duvar resimleri önünde çektirdiği pozları paylaşıyordu…
Bu ziyarette imzalanan 6 ayrı anlaşmanın Küba turlarını yeniden cazip hale getirip getirmeyeceğini bilemem ama Türkiye-Küba ilişkilerinin sıkı fıkı olmasından Amerika’nın memnun olmayacağını bilir ve söylerim!
Yazının keyfini kaçırmadan üç noktayla bitireyim…