Dün, bin yılda 36 kez yıkılan Erzincan ve diğerleri, bugün 11 şehrimiz için gözyaşı dökerken Ardahan / Hanak’tan yükselen bir türkü;
Bu dağlar kömürdendir
Geçen gün ömürdendir
Feleğin bir guşu var
Pençesi demirdendir
Der ya; normalde dinleyeni silkeleyen bu dizeler, deprem acısıyla yangın yerine dönen yürekleri titretmiyor bile!
Çünkü üstat Abdurrahim Karakoç’un “Erzincan Depremi”ni anlattığı dizelerdeki ‘felek’, öyle bir tokat atar ki; tarih boyunca 40’a yakın deprem felaketi yaşayan şehir, katlanması gereken bir kadere razı kalır…
Evet;
Bir kara haber ki zor konur adı
Duyanın kırılır kolu kanadı
Felek ikide bir atar tokadı
Yazım der sineye çeker Erzincan
Yazım der gözyaşı döker Erzincan
Kıymetli hemşehrim, dostum, ağabeyim Yahya Aksoy; Türk kültürüne, folkloruna büyük hizmetleri geçmiş bir bürokrat, araştırmacı, yazardır.
24 Ağustos 2017’de Sonsöz Gazetesinde yayımlanan “Deprem ağıtları” yazısında, “Erzincan’ın Göz Yaşları ve Erzincan Manileri kitapları”ndan söz eder.
“Metin Çetinkaya ve R.Mustafa temiz’in hazırladıkları “Erzincan Ağzı” kitabı 1995 yılında, örnek çalışmaları ile dikkatleri çeken Erzincan Valisi rahmetli Recep Yazıcıoğlu’nun önsözü ile Erzincan Belediyesi tarafından bastırılmış. Yerel yönetimler için örnek olmasını temenni ederim.” diyen Aksoy, 256 sayfada yer alan, 150’nin üzerinde halk şairine ait ağıt ve destanlara dikkat çeker ve 13 Mart 1992 Erzincan depremiyle ilgili olarak şair Muhittin Özel’in “Güzel Erzincan’ı Vurdu da Gitti” şiirinden alıntı yapar:
92 Yılı on üç mart günü
Azrail pençesin vurdu da gitti
Erzincan’ı acı matem bürüdü
Kadın, çoluk-çocuk demeden gitti
(…)
Görünce dinmiyor gözümün yaşı
Bu felaket, zalim feleğin işi
Zehir oldu içimize depremin aşı
Cenneti virane çevirdi gitti
Şair Durmuş Kaya ise 1992 depreminden 53 önce, 1939 yılında yaşanan büyük Erzincan depremine ilişkin, “Otuzdokuz Anıları” şiirinde şu dizelere yer verir:
Her yere kuruldu çeşit çeşit çadırlar
Tekrar hatırlandı 39’daki anılar
Çiçeklerden bal toplamaz oldu arılar
Gitti kefensiz yavrular
Şiirler yazıldı, ağıtlar yakıldı adına
Yine kefensiz şehitler kattın toprağına
Sahip çıkalım şehitlerin geride bıraktığına
Yüceltipte can katalım Erzincan’a.
Evet, Erzincan’ın deprem kayıtları kabarıktır. Son bin yıl içinde 36 deprem yaşanan şehirde ağıtlar hiç susmamış. 1939 yılı 27 Aralık tarihindeki zelzelede 40 bir civarında insanımız hayatını kaybetti.
1983’teki depremden yaklaşık on yıl sonra 13 Mart 1992’de, bir ramazan akşamı yaşanan depremde de büyük can ve mal kayıpları oldu.
Ali Ekber Çiçek, “Şu Yüce Dağları Duman Kaplamış” derken Halide Nusret Zorlutuna gibi edebiyatçılar, Âşık Duran Şıhlıoğlu gibi aşıklar / ozanlar Erzincan’daki depremi anlatan pek çok şiir yazdı, ağıt yaktı.
Türk şiirinin zirve isimlerinden Nazım Hikmet de “Kara Haber”i yazmıştı.
Nazım Hikmet, eski bir Erzincan türküsü olan; “Erzincan’da Bir Kuş Var Kanadında Gümüş Var” dizesinden ilham alarak yazdığı şiirin bir bölümünde şu dizelere yer verir:
Erzincan’da bir kuş var
Kanadında gümüş yok
Gitti yarim gelmedi
gayrı bunda bir iş yok.
Oy dağlar dağlar, dağlar, dağlar...
Aldı ellerine kanlı başını
Karın ortasında Erzincan ağlar...
O ağlamasında kimler ağlasın
Büyük ozan Aşık Veysel Şatıroğlu, gönül gözü ile gören bir insan olarak;
Dokuz kırk altıda uğradım gördüm
Veysel der içimden ağladım durdum
Bu ulu Tanrı'dan isteyin yardım
Gayret kuşağını kuşan Erzincan
Diye bitirdiği şiirine şöyle başlamıştı;
Sam değmiş de bağlar dökmüş gazeli
Hanı harap olmuş Keşan Erzincan
Nice yiğitleri nice güzeli
Feleğin toruna düşen Erzincan
Abdullah Çağrı Elgün, Ali Can, Nurettin Büyükbaş ve daha birçok şair, aşık, ozan, yazar deprem felaketiyle ilgili dünü bugüne, yarınlara anlatan, aktaran eserlere imza attılar.
Ne deprem olsun ne şiir yazılsın ne de ağıt yakılsın…