İrfan Ünver Nasrattınoğlu
Köşe Yazarı
İrfan Ünver Nasrattınoğlu
 

Arif Nihat Asya 120 Yaşında

                                     B A Y R A K              Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.   Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selâmlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım.   Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver. Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar: Yurda ay yıldızının ışığı yeter.   Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün Kızıllığında ısındık; Dağlardan çöllere düştüğümüz gün Gölgene sığındık.   Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı; Barışın güvercini, savaşın kartalı Yüksek yerlerde açan çiçeğim. Senin altında doğdum. Senin dibinde öleceğim.   Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim: Yeryüzünde yer beğen! Nereye dikilmek istersen, Söyle, seni oraya dikeyim!               Dünyanın her tarafında, öyle şairler vardır ki, yüzlerce, hatta binlerce şiir yazmışlardır, ama onlar tek bir şiirleriyle, unutulmazlar, hatta ölümsüzler arasında yer etmişlerdir. Ülkemizde de, sayıları parmakla sayılacak kadar az olmasına rağmen böylesi şairler vardır. İşte Arif Nihat Asya bunlardan biridir. Zira o, Bayrağımız için en güzel şiiri yazmış ve bu yüzden de ondan söz edilirken “Bayrak Şairi” tanımlaması yapılmıştır. Büyük şair, yazar ve öğretmen, Arif Nihat Asya’yı, doğumunun 120. Yıldönümünde, Milletçe anıyoruz... 2004 yılı boyunca şairimizle ilgili toplantılar düzenlenecek; hayatı ve eserleri ile ilgili çok sayıda yazı kaleme alınacaktır. 07 Şubat 1904 Tarihinde Çatalca-İnceğiz’de doğan ve 05 Ocak 1975 yılında hayata gözlerini yuman değerli Hocamızı yakından tanıyan, zaman zaman O’nunla Ankara dışında da beraber olan bir kişi olarak bazı anılarımı yayımlamak suretiyle, kutlamalara katılmak istiyorum.             Hocayla ilk kez doğum yerim olan Afyonkarahisar’da karşılaştım. 1970 yılının Zafer Haftası (26-30 Ağustos) kutlanıyor, Hoca da onur konuğu olarak kentimizde bulunuyordu. Bir ara O’nun Emirgan Kıraathanesinde olduğunu öğrendim ve hemen oraya gittim. Yanında şair Ali Türk Keskin vardı ve birbirlerine karşılıklı şiir okuyorlardı. Ali Türk’ün tanıştırması ile dostluğumuz başladı... Konuk ses sanatçılarından Ali Şenozan ve Salih Uygun’u da alarak, arzusu üzerine Mevlevi Dergahına, Ulu Camiye, Gedik Ahmet Paşa Külliyesine ve Arkeoloji Müzesine götürdüm. Mevlana’nın torunu Mehmet Semai (Sultan Divani)’nin huzurunda Hoca’yı gördükten sonra, O’nun gerçek bir Mevlevi olduğuna kanaat getirdim. Gittiği ve gördüğü her yerle ilgili notlar alan şair, sonradan bir kitap dolduracak kadar Afyonkarahisar şiirleri yazdı.             Kuşkusuz Afyonkarahisar, Hocayı bağrına basmıştı, ne var ki düzenlenen şiir şölenleri arzu edilen sayıda insanı salona çekmiyordu. Bu duruma üzülen Hoca bana, “Ali Türk’ün, Osman Attila’nın ve senin hemşehrilerin, neden şiire önem vermiyorlar?” demişti.             Şair Yaşar Faruk İnal, Yozgat’taki dostlarıyla birlikte bu kentimizde bir Şiir Şöleni düzenlemişti. 31 Mart 1973 Tarihinde Ankara’dan hareket eden otobüste Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay, Mehmet Çınarlı, Bekir Sıtkı Erdoğan, Osman Attila gibi usta şairlerle birlikte bazı genç şairler bulunuyordu. Yaşar Faruk beni de, şöleni yönetmek üzere götürmüş ve Yozgat’ta birkaç unutulmaz gün geçirmiştik. Bir gün Ordu Evinde yediğimiz yemekten sonra sinema salonunda yapılacak şölene giderken, Hocanın yalnız olduğunu ve sağa sola yalpaladığını gördüm. Hemen koşup, koluna girdim, elinden çantasını aldım, sinema  salonunda da yanına oturdum. Bana “seni tanıyamadım; Ankara’dan buraya kadar beraber mi geldik?” deyince, içimden “eyvah!” dedim!... Hoca o şölende 3-4 şiir okumuştu ama; organizasyondan memnun değildi. Kürsüden inmek istememişti. O kızgınlıkla, düzenlenen yerel şiir yarışması jürisinde yer almayı kabul etmemişti.             Yılkı Atı ve sonraki eserleriyle, roman ve öyküleriyle edebiyat dünyasının dikkatini çeken Yozgatlı Abbas Sayar, yanımızdan hiç ayrılmıyordu. Şölenden sonra o da bizimle birlikte otele geldi. Abbas Sayar ve Arif Nihat Asya, karşılıklı olarak şiir okuyorlardı. Bizimkiler gece yarısında yatmaya gittiler; ama ben Hoca’yı bırakıp gitmeyi içime sindiremedim ve sabahın saat 4’üne kadar, onlarla birlikte oturdum.             Ertesi gün, Yozgat’ın mesiresi olan Çamlık’a gidip dolaştık. Yemekte Abbas Sayar’la Hoca karşılıklı oturmuşlardı ve kaldıkları yerden devam edercesine,  şiir salvosu başlatmışlardı. Hoca sık sık Mehmet Çınar’lıya dönerek, “Hicarcılar! Bu adama sahip çıkın” diyerek, Abbas Sayar’ı işaret ediyordu. Bunun anlamı açıktı. Arif Hoca, Abbas Sayar’ın milliyetçi olduğunu, ama sol cenahın sahiplenmeye çalıştığı mesajını veriyor ve kaptırılmaması gerektiğini belirtiyordu.             Biz Ankara’ya dönerken Arif Hoca, Abbas Sayar’ın konuğu olarak Yozgat’ta kaldı. Buna üzüldük, ama Koca Arif Nihat Asya’yı zorla götüremezdik. Üzüldük çünkü, içmeyi çok seven bu iki değerli şair, gece gündüz içeceklerdi... Türk Milleti O’nu unutmayacaktır             Arif Nihat Asya, kendi deyişiyle doğdu, yaşadı ve öldü... Her insan gibi... Ancak, iz bırakarak öldü... Eserleriyle Milletimizin yüreğindeki yerini almıştır. Bu nedenle, ardından çok sayıda yazılar ve şiirler yazılmıştır. Tevazu içre, tanıdığı, tanıştığı herkesi kucaklamıştır. O’nun dostu olmaktan duyduğum onuru hiç unutmuyor ve bir kez daha Tanrı’dan Rahmet diliyorum. Ve inanıyorum ki, Türk Milleti O’nu hiç, ama hiç unutmayacaktır.             Milletimiz var oldukça, Bayrak şiirinin yanı sıra, her vesileyle okunacak, marş ve sanat müziği olarak da bestelenmiş olan şu şiiriyle Arif Nihat Asya’yı doğumunun 120.yıldönümünde rahmetle ve hayırla yad ediyorum.                                                   FETİH MARŞI                         Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek; Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek; Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!   Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın? Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!   Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden Senin de destanını okuyalım ezberden Haberin yok gibidir taşıdığın değerden   Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!   Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini! Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini! Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!   Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın; Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın   Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır; Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır; Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!   Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!   Delikanlım! işaret aldığın gün atandan! Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan! Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!   Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın; Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!   Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin! Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın! Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın   Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın? Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!  
Ekleme Tarihi: 13 Şubat 2024 - Salı

Arif Nihat Asya 120 Yaşında

                                     B A Y R A K

             Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,

Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü,

Işık ışık, dalga dalga bayrağım!

Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

 

Sana benim gözümle bakmayanın

Mezarını kazacağım.

Seni selâmlamadan uçan kuşun

Yuvasını bozacağım.

 

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...

Gölgende bana da, bana da yer ver.

Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar:

Yurda ay yıldızının ışığı yeter.

 

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün

Kızıllığında ısındık;

Dağlardan çöllere düştüğümüz gün

Gölgene sığındık.

 

Ey şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;

Barışın güvercini, savaşın kartalı

Yüksek yerlerde açan çiçeğim.

Senin altında doğdum.

Senin dibinde öleceğim.

 

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:

Yeryüzünde yer beğen!

Nereye dikilmek istersen,

Söyle, seni oraya dikeyim!

 

            Dünyanın her tarafında, öyle şairler vardır ki, yüzlerce, hatta binlerce şiir yazmışlardır, ama onlar tek bir şiirleriyle, unutulmazlar, hatta ölümsüzler arasında yer etmişlerdir. Ülkemizde de, sayıları parmakla sayılacak kadar az olmasına rağmen böylesi şairler vardır. İşte Arif Nihat Asya bunlardan biridir. Zira o, Bayrağımız için en güzel şiiri yazmış ve bu yüzden de ondan söz edilirken “Bayrak Şairi” tanımlaması yapılmıştır.

Büyük şair, yazar ve öğretmen, Arif Nihat Asya’yı, doğumunun 120. Yıldönümünde, Milletçe anıyoruz... 2004 yılı boyunca şairimizle ilgili toplantılar düzenlenecek; hayatı ve eserleri ile ilgili çok sayıda yazı kaleme alınacaktır. 07 Şubat 1904 Tarihinde Çatalca-İnceğiz’de doğan ve 05 Ocak 1975 yılında hayata gözlerini yuman değerli Hocamızı yakından tanıyan, zaman zaman O’nunla Ankara dışında da beraber olan bir kişi olarak bazı anılarımı yayımlamak suretiyle, kutlamalara katılmak istiyorum.

            Hocayla ilk kez doğum yerim olan Afyonkarahisar’da karşılaştım. 1970 yılının Zafer Haftası (26-30 Ağustos) kutlanıyor, Hoca da onur konuğu olarak kentimizde bulunuyordu. Bir ara O’nun Emirgan Kıraathanesinde olduğunu öğrendim ve hemen oraya gittim. Yanında şair Ali Türk Keskin vardı ve birbirlerine karşılıklı şiir okuyorlardı. Ali Türk’ün tanıştırması ile dostluğumuz başladı... Konuk ses sanatçılarından Ali Şenozan ve Salih Uygun’u da alarak, arzusu üzerine Mevlevi Dergahına, Ulu Camiye, Gedik Ahmet Paşa Külliyesine ve Arkeoloji Müzesine götürdüm. Mevlana’nın torunu Mehmet Semai (Sultan Divani)’nin huzurunda Hoca’yı gördükten sonra, O’nun gerçek bir Mevlevi olduğuna kanaat getirdim. Gittiği ve gördüğü her yerle ilgili notlar alan şair, sonradan bir kitap dolduracak kadar Afyonkarahisar şiirleri yazdı.

            Kuşkusuz Afyonkarahisar, Hocayı bağrına basmıştı, ne var ki düzenlenen şiir şölenleri arzu edilen sayıda insanı salona çekmiyordu. Bu duruma üzülen Hoca bana, “Ali Türk’ün, Osman Attila’nın ve senin hemşehrilerin, neden şiire önem vermiyorlar?” demişti.

            Şair Yaşar Faruk İnal, Yozgat’taki dostlarıyla birlikte bu kentimizde bir Şiir Şöleni düzenlemişti. 31 Mart 1973 Tarihinde Ankara’dan hareket eden otobüste Arif Nihat Asya, Orhan Şaik Gökyay, Mehmet Çınarlı, Bekir Sıtkı Erdoğan, Osman Attila gibi usta şairlerle birlikte bazı genç şairler bulunuyordu. Yaşar Faruk beni de, şöleni yönetmek üzere götürmüş ve Yozgat’ta birkaç unutulmaz gün geçirmiştik. Bir gün Ordu Evinde yediğimiz yemekten sonra sinema salonunda yapılacak şölene giderken, Hocanın yalnız olduğunu ve sağa sola yalpaladığını gördüm. Hemen koşup, koluna girdim, elinden çantasını aldım, sinema  salonunda da yanına oturdum. Bana “seni tanıyamadım; Ankara’dan buraya kadar beraber mi geldik?” deyince, içimden “eyvah!” dedim!...

Hoca o şölende 3-4 şiir okumuştu ama; organizasyondan memnun değildi. Kürsüden inmek istememişti. O kızgınlıkla, düzenlenen yerel şiir yarışması jürisinde yer almayı kabul etmemişti.

            Yılkı Atı ve sonraki eserleriyle, roman ve öyküleriyle edebiyat dünyasının dikkatini çeken Yozgatlı Abbas Sayar, yanımızdan hiç ayrılmıyordu. Şölenden sonra o da bizimle birlikte otele geldi. Abbas Sayar ve Arif Nihat Asya, karşılıklı olarak şiir okuyorlardı. Bizimkiler gece yarısında yatmaya gittiler; ama ben Hoca’yı bırakıp gitmeyi içime sindiremedim ve sabahın saat 4’üne kadar, onlarla birlikte oturdum.

            Ertesi gün, Yozgat’ın mesiresi olan Çamlık’a gidip dolaştık. Yemekte Abbas Sayar’la Hoca karşılıklı oturmuşlardı ve kaldıkları yerden devam edercesine,  şiir salvosu başlatmışlardı. Hoca sık sık Mehmet Çınar’lıya dönerek, “Hicarcılar! Bu adama sahip çıkındiyerek, Abbas Sayar’ı işaret ediyordu. Bunun anlamı açıktı. Arif Hoca, Abbas Sayar’ın milliyetçi olduğunu, ama sol cenahın sahiplenmeye çalıştığı mesajını veriyor ve kaptırılmaması gerektiğini belirtiyordu.

            Biz Ankara’ya dönerken Arif Hoca, Abbas Sayar’ın konuğu olarak Yozgat’ta kaldı. Buna üzüldük, ama Koca Arif Nihat Asya’yı zorla götüremezdik. Üzüldük çünkü, içmeyi çok seven bu iki değerli şair, gece gündüz içeceklerdi...

Türk Milleti O’nu unutmayacaktır

            Arif Nihat Asya, kendi deyişiyle doğdu, yaşadı ve öldü... Her insan gibi... Ancak, iz bırakarak öldü... Eserleriyle Milletimizin yüreğindeki yerini almıştır. Bu nedenle, ardından çok sayıda yazılar ve şiirler yazılmıştır. Tevazu içre, tanıdığı, tanıştığı herkesi kucaklamıştır. O’nun dostu olmaktan duyduğum onuru hiç unutmuyor ve bir kez daha Tanrı’dan Rahmet diliyorum. Ve inanıyorum ki, Türk Milleti O’nu hiç, ama hiç unutmayacaktır.

            Milletimiz var oldukça, Bayrak şiirinin yanı sıra, her vesileyle okunacak, marş ve sanat müziği olarak da bestelenmiş olan şu şiiriyle Arif Nihat Asya’yı doğumunun 120.yıldönümünde rahmetle ve hayırla yad ediyorum.

           

                                      FETİH MARŞI

                        Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;

Dağlardan çektirilen, kalyonlar çekilecek;

Kerpetenlerle sûrun dişleri sökülecek!

 

Yürü; hâlâ ne diye oyunda, oynaştasın?

Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

 

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden

Senin de destanını okuyalım ezberden

Haberin yok gibidir taşıdığın değerden

 

Elde sensin, dilde sen; gönüldesin, baştasın

Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

 

Yüzüne çarpmak gerek zamânenin fendini!

Göster: kabaran sular nasıl yıkar bendini!

Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini!

 

Şu kırık âbideyi yükseltecek taştasın;

Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın

 

Bu kitaplar Fâtih'tir, Selim'dir, Süleyman'dır;

Şu mihrab Sinânüddin, şu minâre Sinân'dır;

Haydi, artık uyuyan destanını uyandır!

 

Bilmem, neden gündelik işlerle telâştasın

Kızım, sen de Fâtihler doğuracak yaştasın!

 

Delikanlım! işaret aldığın gün atandan!

Yürüyeceksin! Millet yürüyecek arkandan!

Sana selâm getirdim Ulubatlı Hasan'dan!

 

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;

Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

 

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin!

Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!

Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın

 

Yürü, hâlâ ne diye kendinle savaştasın?

Fâtih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.