Burası Sana Emanet!
[simple-author-box]
“Biz Bir Aileyiz” sözü kadar sevmediğim, hatta rahatsızlık duyduğum bir beylik söz de “Burası sana emanet” buyruğudur.
Çok iş değiştiren biri olmadım. Bu durum benim tercihim olduğu kadar çalıştığım iş yerlerinin istikrarlı ve kurumsal yapılarından da kaynaklanmış olabilir. “Burası sana emanet” sözü birkaç kez bana da söylendi. İlk işittiğimde de, sonraki süreçte de bu sözde hep batan bir şeyler olduğunu düşündüm.
“Burası sana emanet” diyen kişi, hissedilir biçimde ve düpedüz “Verdiğim şeyi almak da benim tasarrufumda. Ayağını denk al. Patron benim, bunu unutma” demektedir.
Bu sözün kitleler önünde söylenişlerine de tesadüf ettim. Törende bulunanlardan bol alkış alan bir söz olduğuna şüphe yok. Devlette ve özel sektörde teamül olmuş. Özellikle siyasette kullanımı çok yaygın. Biraz da bu yüzden “yalama” durumuna düşmüş. Başka ülkelerde kullanıldığına ihtimal vermiyorum.
Bu sözü sevmeme gerekçelerimden biri de emanet geri alınırken kişiden nezaketin esirgenmesidir. Genelde emaneti veren, emanetin geri alınışında ve sonraki aşamalarda ortada gözükmez. Emaneti geri alan, veren kadar rahat ve özgüvenli değildir. “Patron ben değilim, bu işe görevlendirildim” tavrındadır.
Bana bir görevi verip, “Burası sana emanet” diyen biriyle bir daha yolum kesişmedi. Ya o benden önce gitti, ya beni bir başkası gönderdi. Bu durum galiba herkes için genel geçer kural.
Bu sözü bana hatırlatan olay, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü M. B.nin görevden alınması oldu. Yeni ve somut örnek olduğu için M. B.nin adını veriyorum. Boğaziçi serüveni 194 gün sürdü. “Mehter Marşı” ile geldiği Boğaziçi'nden “ İzmir Marşı” ile gitti. Türkiye’de örneği olmayan bir gidiş onun CV’sine işlendi. İyi takip etmemiş olmalıyım ki, branşını bile bilmediğimi fark ettim.
Türkiye’de üniversitelerle YÖK’ün tarihi yazıldığında, ki mutlaka yazılacaktır, M.B. vakası ayrı bir bölümde, ibretlik bir örnek olarak kendine yer bulacaktır.
Zamanın ruhu vardır ve her şey kendi mecrasında akar. Emanetçiler her dönemde vardı, dün olduğu gibi yarın yine olacaklardır.
Liyakatsiz oldukları halde bir makama atanan insanlar mevsimlik bitkiler gibidir. Üstelik renksiz, kokusuz, meyvesiz türünden. Çabuk boy atıp hemencecik solarlar. Ait olmadıkları toprak ve iklimde kök salmaya çalışırlar. Asla başaramazlar.
Kişi, gelirken oturacağı makamın havasıyla karşılanır ama giderken bıraktıklarıyla hatırlanır.
Not: Canlarımız emanettir, can tende emanettir. Gün gelir gider. Allah’tan gelenler yine O’na döner. Burada sözü edilen emanetin, Allah’ın kuluna verdiği emanetle ilgisi yoktur. Kulun, bir başka kulu, makam, mevki, güç, kuvvet vb. her türlü dünyevi üstünlüğü ile emanetçi olarak görevlendirmesine dikkat çekilmiştir.
Ekleme
Tarihi: 25 Ağustos 2021 - Çarşamba
Burası Sana Emanet!
[simple-author-box]
“Biz Bir Aileyiz” sözü kadar sevmediğim, hatta rahatsızlık duyduğum bir beylik söz de “Burası sana emanet” buyruğudur.
Çok iş değiştiren biri olmadım. Bu durum benim tercihim olduğu kadar çalıştığım iş yerlerinin istikrarlı ve kurumsal yapılarından da kaynaklanmış olabilir. “Burası sana emanet” sözü birkaç kez bana da söylendi. İlk işittiğimde de, sonraki süreçte de bu sözde hep batan bir şeyler olduğunu düşündüm.
“Burası sana emanet” diyen kişi, hissedilir biçimde ve düpedüz “Verdiğim şeyi almak da benim tasarrufumda. Ayağını denk al. Patron benim, bunu unutma” demektedir.
Bu sözün kitleler önünde söylenişlerine de tesadüf ettim. Törende bulunanlardan bol alkış alan bir söz olduğuna şüphe yok. Devlette ve özel sektörde teamül olmuş. Özellikle siyasette kullanımı çok yaygın. Biraz da bu yüzden “yalama” durumuna düşmüş. Başka ülkelerde kullanıldığına ihtimal vermiyorum.
Bu sözü sevmeme gerekçelerimden biri de emanet geri alınırken kişiden nezaketin esirgenmesidir. Genelde emaneti veren, emanetin geri alınışında ve sonraki aşamalarda ortada gözükmez. Emaneti geri alan, veren kadar rahat ve özgüvenli değildir. “Patron ben değilim, bu işe görevlendirildim” tavrındadır.
Bana bir görevi verip, “Burası sana emanet” diyen biriyle bir daha yolum kesişmedi. Ya o benden önce gitti, ya beni bir başkası gönderdi. Bu durum galiba herkes için genel geçer kural.
Bu sözü bana hatırlatan olay, Boğaziçi Üniversitesi Rektörü M. B.nin görevden alınması oldu. Yeni ve somut örnek olduğu için M. B.nin adını veriyorum. Boğaziçi serüveni 194 gün sürdü. “Mehter Marşı” ile geldiği Boğaziçi'nden “ İzmir Marşı” ile gitti. Türkiye’de örneği olmayan bir gidiş onun CV’sine işlendi. İyi takip etmemiş olmalıyım ki, branşını bile bilmediğimi fark ettim.
Türkiye’de üniversitelerle YÖK’ün tarihi yazıldığında, ki mutlaka yazılacaktır, M.B. vakası ayrı bir bölümde, ibretlik bir örnek olarak kendine yer bulacaktır.
Zamanın ruhu vardır ve her şey kendi mecrasında akar. Emanetçiler her dönemde vardı, dün olduğu gibi yarın yine olacaklardır.
Liyakatsiz oldukları halde bir makama atanan insanlar mevsimlik bitkiler gibidir. Üstelik renksiz, kokusuz, meyvesiz türünden. Çabuk boy atıp hemencecik solarlar. Ait olmadıkları toprak ve iklimde kök salmaya çalışırlar. Asla başaramazlar.
Kişi, gelirken oturacağı makamın havasıyla karşılanır ama giderken bıraktıklarıyla hatırlanır.
Not: Canlarımız emanettir, can tende emanettir. Gün gelir gider. Allah’tan gelenler yine O’na döner. Burada sözü edilen emanetin, Allah’ın kuluna verdiği emanetle ilgisi yoktur. Kulun, bir başka kulu, makam, mevki, güç, kuvvet vb. her türlü dünyevi üstünlüğü ile emanetçi olarak görevlendirmesine dikkat çekilmiştir.
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.