Ahmet Tezcan
Köşe Yazarı
Ahmet Tezcan
 

Dua dua bir hayat…

[simple-author-box] Şaban ayının tam ortası, değirmi bir tepsi gibi mehtabın gecede yerini almasını bekledik dua dua bir kutlamaya şahit olması için. Kandiller BERAT için yanınca sessiz yakarışlar dudaklardan dökülür. Kaçıncı kez tekrarlanıyor bilmem ama af-mağfiret dilekleriyle münacatımız aynı. Gönlün arzuları dudaklardan semaya yükselirken bir büyük kudrete sığınmak ne güzel. Bütün bir kâinatın sahibi, hükmüne sual olunmayan tek ve büyük güç dönüp bakmaz mı ALLAH deyu feryat figan yalvarıp yakaranlara? Hiç razı olmaz mı? Eminim olmuştur. Onun istediği samimiyet, belki iki damla gözyaşı katarak boynunu büktüysen karşılığını alırsın. O haliyle senin dudaklarından dökülecek de havada kalacak dilekler, merhamet sahibine ulaşmayacak öyle mi? Asla... Bir bir kayda geçti, kalan ömrün içinde nasıl mukabele edildiği mutlak görülür. O vaadinden dönmez, sen de dönme ve gör, göstereceğini. Ama tam da orada çok önemli bir nokta var: Unutmayacaksın, hep hatırında olacak… Çok zordaydın, istedin o da verdi. BEN demeyeceksin. Yakarışlarını hatırlayacak ve O, diyeceksin O... Ben istedim o da verdi, nasıl teşekkür etsem bilmem ki?! Boynunu büküp dudaklarından dökülecekler seni mutmain, Hakkı razı edecek kim bilir?! Yaratıcıyla yapılan bu alışveriş gözlerimiz kapanana kadar böyle devam etse gitse. Meselenin esası bu zaten. Doğuştan içine yerleştirilen iman ve inançla korkuyu yenmek ve sevgiyle dolduracaksın hayatı. *** Şaban ayının tam ortası, mehtabı en parlak en büyük haliyle seyrederken lisedeki resim hocamız Reşit Kızılkan’ı hatırlamadan edemiyorum. Komple bir sanatçıydı, sanatın sunumunu bütün bir duyguyla yapardı… “Dün gece mehtabı seyre daldım, Öyle bir an geldi ki mehtabı sen sandım.” Hüzzam şarkı onun bestesiydi. Resim hocasıydı, duygularını renk renk tuvale nasıl döküyorsa kanunuyla, kemanıyla da melodi olur dillere gönüllere yansıtırdı. Bir başka adamdı Reşit Hoca, duyguyu renk renk nota nota ondan öğrendik. Ayın on dördüyle mehtabı, berat berat bir kandil gününde onu da hatırlamış olduk. O tek parçalık hüzzam resitalini tamamlarken, biz tek varlığı tek sığınak belleyerek; millet ve memleketle beraber bu hüzzam geceyi yaşamış olduk. Güzel dilekler vardı dillerde, gönüllerde. Günahlarımızı hatırladık mahcup, mütereddit, neticedenedamet baskın çıktı. Bizden istemek… O her şeyin sahibi, görüp gözeteni, doyurup, büyüteninden tek isteğimiz af ve mağfiretti. Mahcup etme, mahzun etme dedik, mahkûm etme, mahrum etme dedik, muhtaç olup mağdur edilmeyi istemedik. Mağrur da olmayalım, nasıl büyük bir sınavdır kibir, insanı yerle bir eder. *** Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşayıp dönülmez akşamın ufkundaki son bahçede bizi bekleyenler de nasiplendiler bu alışverişten. Onlar adına da yakardık. Yarın biz de bütün unvanlarımızı bırakıp döneceksek -ki mutlaktır- bizim de arkamızdan son bahçedeki bekleyişimize bağışlar olsun. Bilmeden kırıp döktüklerimizi tamir olsun. Bedenlerimizi terk edince tek gıdaya muhtacız sadece duaya… Ve dua dua bir ömrümüz olacak herkes toplanana dek orada… Beden yüküyle yaşayanlara kalsın yudumlarla su, lokmalarla yiyecek. Kurtulunca bu bedenden, olmayacak duadan başka şeye ihtiyacımız! *** 11 ayın sultanı Ramazan’ın yaklaşmakta olduğunun işaretini Berat ile aldık inşallah. “Ümmül Kitap” yani Kitapların Anası bütün olarak o gece yeryüzüne indirildi. Dünyalıklarımız da o gece belirlendi. Telefonları kilitledik ve dua dua birbirimizle kenetlendik o gece.
Ekleme Tarihi: 31 Mart 2021 - Çarşamba

Dua dua bir hayat…

[simple-author-box]

Şaban ayının tam ortası, değirmi bir tepsi gibi mehtabın gecede yerini almasını bekledik dua dua bir kutlamaya şahit olması için. Kandiller BERAT için yanınca sessiz yakarışlar dudaklardan dökülür.

Kaçıncı kez tekrarlanıyor bilmem ama af-mağfiret dilekleriyle münacatımız aynı. Gönlün arzuları dudaklardan semaya yükselirken bir büyük kudrete sığınmak ne güzel.

Bütün bir kâinatın sahibi, hükmüne sual olunmayan tek ve büyük güç dönüp bakmaz mı ALLAH deyu feryat figan yalvarıp yakaranlara? Hiç razı olmaz mı?

Eminim olmuştur.

Onun istediği samimiyet, belki iki damla gözyaşı katarak boynunu büktüysen karşılığını alırsın. O haliyle senin dudaklarından dökülecek de havada kalacak dilekler, merhamet sahibine ulaşmayacak öyle mi?

Asla...

Bir bir kayda geçti, kalan ömrün içinde nasıl mukabele edildiği mutlak görülür. O vaadinden dönmez, sen de dönme ve gör, göstereceğini.

Ama tam da orada çok önemli bir nokta var:

Unutmayacaksın, hep hatırında olacak…

Çok zordaydın, istedin o da verdi. BEN demeyeceksin. Yakarışlarını hatırlayacak ve O, diyeceksin O... Ben istedim o da verdi, nasıl teşekkür etsem bilmem ki?! Boynunu büküp dudaklarından dökülecekler seni mutmain, Hakkı razı edecek kim bilir?! Yaratıcıyla yapılan bu alışveriş gözlerimiz kapanana kadar böyle devam etse gitse. Meselenin esası bu zaten. Doğuştan içine yerleştirilen iman ve inançla korkuyu yenmek ve sevgiyle dolduracaksın hayatı.

***

Şaban ayının tam ortası, mehtabı en parlak en büyük haliyle seyrederken lisedeki resim hocamız Reşit Kızılkan’ı hatırlamadan edemiyorum. Komple bir sanatçıydı, sanatın sunumunu bütün bir duyguyla yapardı…

“Dün gece mehtabı seyre daldım,

Öyle bir an geldi ki mehtabı sen sandım.”

Hüzzam şarkı onun bestesiydi. Resim hocasıydı, duygularını renk renk tuvale nasıl döküyorsa kanunuyla, kemanıyla da melodi olur dillere gönüllere yansıtırdı. Bir başka adamdı Reşit Hoca, duyguyu renk renk nota nota ondan öğrendik. Ayın on dördüyle mehtabı, berat berat bir kandil gününde onu da hatırlamış olduk.

O tek parçalık hüzzam resitalini tamamlarken, biz tek varlığı tek sığınak belleyerek; millet ve memleketle beraber bu hüzzam geceyi yaşamış olduk.

Güzel dilekler vardı dillerde, gönüllerde. Günahlarımızı hatırladık mahcup, mütereddit, neticedenedamet baskın çıktı.

Bizden istemek…

O her şeyin sahibi, görüp gözeteni, doyurup, büyüteninden tek isteğimiz af ve mağfiretti. Mahcup etme, mahzun etme dedik, mahkûm etme, mahrum etme dedik, muhtaç olup mağdur edilmeyi istemedik. Mağrur da olmayalım, nasıl büyük bir sınavdır kibir, insanı yerle bir eder.

***

Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşayıp dönülmez akşamın ufkundaki son bahçede bizi bekleyenler de nasiplendiler bu alışverişten. Onlar adına da yakardık. Yarın biz de bütün unvanlarımızı bırakıp döneceksek -ki mutlaktır- bizim de arkamızdan son bahçedeki bekleyişimize bağışlar olsun. Bilmeden kırıp döktüklerimizi tamir olsun. Bedenlerimizi terk edince tek gıdaya muhtacız sadece duaya… Ve dua dua bir ömrümüz olacak herkes toplanana dek orada… Beden yüküyle yaşayanlara kalsın yudumlarla su, lokmalarla yiyecek. Kurtulunca bu bedenden, olmayacak duadan başka şeye ihtiyacımız!

***

11 ayın sultanı Ramazan’ın yaklaşmakta olduğunun işaretini Berat ile aldık inşallah. “Ümmül Kitap” yani Kitapların Anası bütün olarak o gece yeryüzüne indirildi. Dünyalıklarımız da o gece belirlendi. Telefonları kilitledik ve dua dua birbirimizle kenetlendik o gece.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.