-1-
24 Ocak 1980, Türk ekonomisi için önemli bir gün.
Aradan geçen bunca yıla rağmen konuşuluyor ve tartışılıyor olması, bıraktığı derin izlerden kaynaklanıyor.
“24 Ocak Kararları” olarak tarihi geçen istikrar tedbirleri, bir kez daha çıkmaza “sokulan” Türk ekonomisine, nefes aldırma operasyonuydu... Bedelini Millet ağır ödedi...
YABANCI BASININ DEĞERLENDİRMESİ
İç basında geniş şekilde aylarca işlenen yeni dönem, dış basının da ilgi odağıydı. ABD’nin 4 milyon 300 bin tirajlı TİME dergisi, “...Demirel, Ankara’daki bir batılı diplomatın ‘İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana atılmış en önemli ekonomik adım’ olarak nitelediği, yeni ve sert ekonomik önlemler getirdi... İşin doğrusu, ekonomiyi düzene sokmak için Demirel bir şeyler yapmak zorundaydı. Enflasyon oranı yüzde 100’e yaklaşmış, döviz rezervleri 500 milyon doların altına düşmüş, ülkenin batılı bankacılık çevrelerinde kredisi kalmamıştı...” diyordu. (11 Şubat 1980)
Belçika’nın La CİTE gazetesi ise, dönemin Türkiye’sini ve dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’i şöyle tahlil ediyordu:
“...Türkiye’nin ekonomik, sosyal ve politik durumu çok düşündürücü. Geçen Ekim’de yapılan ara seçimlerden sonra iktidara gelen Demirel, bu kaostan çıkmak için kapitalist bir yol seçti... Özel sektörün büyük rol oynadığı Türkiye’de, son 10 yıldan beri Başbakan olan Demirel, ekonomik tedbirleri, aslında çok ağır bir kış geçiren ve tüm yükü üzerinde taşıyan halka yüklemekle politik geleceğine oynamaktadır...” (7 Şubat 1980)
ASIL DÖNÜM NOKTALARI
Türk ekonomisinin tarihi seyri içindeki dönüm noktaları; gerçekte, siyasilerin popülizme daha sıkı sarıldıkları dönem olması gerekirken, toplum bunu genellikle, çıkmaza girildiğinde çıkış yolu olarak gündeme getirilen “İstikrar Tedbirleri” olarak görür.
Halbuki, istikrar tedbirlerini gerekli kılan, yumurtanın kapıya dayandığı andır. Ki, bu belli bir süreci kapsar ve o süreç, Türkiye’nin gerçekleri yerine kendi gerçeklerine göre hareket eden siyasilerin hükümranlığını kapsar...
Türkiye, çok partili demokratik hayata geçişimizden buyana (2000 yılına kadar), 5 defa “kapsamlı” istikrar tedbirlerine sahne oldu. Bu kadar kısa sürede ekonomiyi bu kadar sık çıkmaza sokmak, siyasilerimizin bir “hüneri” sayılmalı! Çok partili demokratik hayatımız boyunca; 1958, 1970, 1980, 1994 ve 1998 yıllarında yürürlüğü konan istikrar paketlerinden bazıları bomba etkisi yaptı. Özellikle ilk dördü TL’nin büyük çaplı devalüasyonuna yol açtı ki; birileri köşeyi dönerken, fakir çoğunluk daha da perişan oldu.
24 Ocak 1980 İstikrar Tedbirlerinin 43.yıldönümünde, bu türden uygulamalarla birlikte, Türkiye’nin başına gelen devalüasyon ve enflasyon felaketlerine çekmek istiyoruz dikkatlerinizi.
1 Amerikan dolarının 600 bin TL’ye merdiven dayadığı bugünlere (2000’e) gelirken; 1934, 1946, 1958, 1970, 1980 ve 1994 devalüasyonları ile sarsıldık...
1923-1946 ARASI VE İNÖNÜ...
Cumhuriyet’in ilk yıllarında dolar karşısındaki 90 kuruşluk kıymetini yaklaşık 10 yıl koruyan TL, bu tarihten sonra her geçen yıl artan bir hız ve oranda değer kaybına uğradı. 1934 yılında ilk devalüasyon darbesini yiyen TL, dolar karşısında 1 lira 30 kuruşa düştü. Aslında bu gelişmeyi ‘garip’ karşılamamak lazım. Cumhuriyet döneminin ilk yıllarına komutan ve devlet adamı olarak damgasını vuran İsmet İnönü’nün, “Ben devalüasyonun ne olduğunu Başbakan olduktan sonra öğrendim” sözleri, ‘samimi bir itiraf’ın yanında, yöneticilerimizin dünyadaki ekonomik gelişmelere ne kadar yabancı kaldığının da bir göstergesiydi...
IMF TARTIŞMALARI VE 1946: 1 $=2.80 TL
1946 devalüasyonu; dışarıda savaş, içeride bozuk ekonomik dengelerin sonucunda kaçınılmaz bir hal alırken, bunun hazırlığı 1945 sonlarında başlamıştı bile. Türkiye’nin bir döviz sıkıntısı bulunmamasına rağmen, içerideki fiyat artışlarının önü alınamıyordu. İkinci Dünya Savaşı süresince Türkiye’de fiyatların yüzde 450 oranında arttığı görülüyor. Kamu giderlerinin sürekli büyümesi karşısında gelirler yetersiz kalıyordu. Yeni kurulan IMF’ye üye olmanın yolu da, ülkelerin para birimlerini uluslar arası piyasaya göre kıymetlendirilmesinden geçiyordu. Bu arada bürokratlar ve siyasiler arasında yaşanan “IMF’ye girelim-girmeyelim” tartışmaları, girilmesi yönünde ağırlık kazandı. Sıra devalüasyona geldiğinde; Temmuz’daki seçimler ve Ağustos’daki “boğazlar sorunu” alınacak kararı geciktirdi. Ardından TL’nin düşürüleceği yeni değer(sizlik) üzerinde tartışmalar yaşanır. Sonuçta, devalüasyon 7 Eylül günü kabul edilir ve açıklanır. TL’nin dolar karşısındaki yeni değeri artık 2 lira 80 kuruştur...
Recep Peker hükümeti dönemindeki bu karar, The Economist dergisinin 14 Eylül 1946 tarihli sayısında; “Türkiye, Londra bankerlerini bile şaşkına çeviren ani ve ağır bir devalüasyon yaptı” sözleriyle yer aldı. Türkiye bunun karşılığını 11 Mart 1947’de IMF’ye kabul edilerek görürken; CHP, 27 yıllık iktidarına, 1950 seçimlerinde yaşadığı hezimetle veda etmek zorunda kaldı. Bu sonucun çıkmasında yapılan devalüasyonun da payı vardı şüphesiz.
MENDERES VE 1958 DEVALÜASYONU
1950 ve 1954 seçimlerinin baş döndürücü zaferleri ile iktidarda olan Adnan Menderes ve partisi DP, 1954’e gelinirken fiyat artışları ve büyüyen dış ticaret açıkları yüzünden zor anlar yaşıyordu. Çare olarak düşünülen tedbirlerin içinde bir devalüasyon da yer alıyordu. Ancak, yaklaşan seçimler sebebiyle Başbakan Adnan Menderes buna yanaşmaz. Ekonomik sıkıntıların had safhaya ulaştığı 1955’te yaşanan 6-7 Eylül olayları siyasi ve sosyal sorunları da arttırır. Bu dönemde, Türkçe bildiği için “Sami” adı ile de anılan Ernest Sturc başkanlığındaki IMF heyeti, yurt dışından alınacak bir yardımın ancak yeni bir devalüasyon ile mümkün olduğunu dayatır. Çaresiz kalan başbakan, IMF ile görüşmelerin başlatılması talimatını verir. Yapılan görüşmelerde yeni oran 5.20 TL olarak belirlenir. Fakat, dönemin Ticaret Bakanı Ziya Mandalinci ve Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın karşı çıkması üzerine başbakan Adnan Menderes alınan devalüasyon kararını iptal eder. IMF heyeti başkanı Sturc’ın bu gelişme üzerine, “Şimdi 5.20 liraya razı olmadınız. Kısa bir süre sonra 9 liraya çıkarmak zorunda kalacaksınız” sözleri gerçekleşir ve 1958 yılının 4 Ağustosunda yapılan yüzde 68.88 oranındaki devalüasyon ile TL’nin dolar karşısındaki değeri 2.80 TL’den 9 liraya düşürülür. Bunun üzerine ABD, bazılarının “Bu yardım zamanında verilseydi darbe olmazdı” diye değerlendirdiği 359 milyon dolarlık bir ‘yardım’ kararı alır. Ancak, 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesi ile DP iktidarına son verilir.
(DEVAM EDECEK)