[simple-author-box] ASTROLOJİ’YE GENEL BİR BAKIŞ Astroloji insanlık tarihi kadar eski ve bir o kadar da kadim bir felsefe… Çok eski dönemlerden bu yana insanlar doğanın gizemini çözmeye çalışmışlar. Doğa ve insan arasındaki etkileşimi inceleyen bilim dalına Coğrafya dediğimizi hatırlarsak; aslında insanlar Coğrafya’nın kader olduğunu fark etmişlerdir. Evrenin ve doğanın bazı işaretlerini takip ederek kendilerine bir yol haritası hazırlamaya çalışmışlardır. Bu bağlamda da Astroloji ortaya çıkmış; evrilerek günümüze kadar gelmiştir. Bu kadim felsefeye ait ilk yazılı kayıtlar M.Ö 23. yy. kadar dayanır. Astroloji fal mıdır? Temelleri Babillere ait olan bu öğretinin gaybdan haber almayla yani sözüm ona fal mantığında olduğunu düşünmemeliyiz. Maalesef bu öğretinin yanlış bir şekilde algılanması itibariyle Astrolojiye fal zihniyetin de bakan bir kitle de mevcuttur. Oysa ki astronomik ve matematiksel hesaplamalarla bir yorumlama sanatı olan bu kadim bilginin fal ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. Dayandığı temel prensip “Yukarıda ne varsa aşağıda da o olur.” inancıdır. Dolayısıyla yapılan yorumlar bir istatistikçinin yaptığı yorumlamalarla aynı doğrultudadır. Gezegen döngüleri… Dikkat edersek döngüler halinde insanlığın başına hep bir şeyler gelmiştir. Yani gezegenimiz ve insanlık sürekli bir evrim halindedir. İşte biz bu evrimselleşmeye Astroloji’de tekamüle ermek diyoruz. Tekamül demişken on iki burcun her birinin bir zincir halkası olduğunu ve son burcun da Balık olması itibariyle tekamülün son noktasına işaret ettiğini hatırlatmak isterim. Gezegenimizin tekamül yolculuğunda, evrimleştiğimizi düşündüğümüz çağlarda farklı formatlarda ama birbirleriyle benzeşen olaylar yaşamamız da Astroloji’nin gezegen döngülerini işaret etmekte… Yani çoğu zaman da tarih tekerrür etmektedir. Kısacası  gezegen döngüleri  bu tekerrür kayıtlarını istatistiksel bir biçimde analiz etmemizi kolaylaştırmaktadır. Özetle Astroloji’nin bize sağladığı en büyük yarar ruhumuza fener olup; farkındalığımızı artırması diyebilirim. “Yıldızları süpürürsün farkında olmadan… Güneş kucağındadır, bilemezsin. Bir çocuk gözlerine bakar; arkan dönüktür. Ciğerinde kuruludur orkestra, duymazsın. Uçar gider koşsan da tutamazsın…” William Shakespeare * GÜNEŞ VE VENÜS KOÇ BURCUNA GEÇİYOR. EGOSAL TUTUMLAR ARTIYOR MU? Tüm Koç burçlarının doğum günlerini kutluyorum. Galaksimizin ışığı Güneş ile aşkın gezegeni Venüs sırasıyla Mart’ın 20 ve 21’inde Koç burcuna geçiş yapacaklar. Astroloji’de Koç burcu ben(ego)ile bağdaştırılır. Koç’lar aceleci, hırslı, atak, spontan, cesur ve hareketli yapıları ile bilinir. Bu bakımdan Güneş ve Venüs’ün Koç burcunda transit edecek olması kimliğimizi daha cesurca ortaya koyabileceğimiz bir zaman dilimini işaret ediyor. Mesela aşkta daha hırslı ve girişken tutumlar sergileyeceğiz. Venüs’ün çok rahat edeceği bir yerleşim olmamakla birlikte ikili ilişkilerde tutkunun tetikleneceği dönemler bizleri bekliyor. Başka bir açıdan baharın başladığını müjdeleyen Koç enerjileri ile içimizdeki ateş coşkulu bir şekilde yanacaktır. Güneş Koç burcunda yücelim adını verdiğimiz bir asalettedir. Bu bağlamda bağışıklığımızın güçleneceği; kendimizi daha sportif ve enerjik hissedeceğimiz de ayrı bir gerçek… Gölge manada otorite figürleriyle ve özel ilişkilerle olan kontaklarda ego savaşlarını körükleyecek bir frekans… “Güç ben de…”, “En büyük benim!”, “Benim dediğim daha doğru…” gibi inatçı yaklaşımların tuzaklarına kapılmamaya gayret etmeliyiz. Zira abartılı cesur tutumlar sergileyerek bazı güzel oluşumları sabote edebiliriz. * “İnsan, hayvan ile üstün insan arasında gerilmiş bir iptir.Uçurumun üstünde bir ip… Tehlikeli bir geçiş, tehlikeli bir yolculuk, tehlikeli bir geriye bakış, tehlikeli bir ürperiş ve duraksayış.” (Nietzsche) Mutlu günler diliyorum.