Nihayet… Kar yağıp da kardan adama dönmüş ağaç güzelliğine bürünerek yamacımıza dikilince derin bir ‘oh’ çektik…
Oysa eskiden kar yağdığında, ‘kar’a demediğimizi bırakmaz yağdığına yağacağına pişman ederdik!
Biz medya leşkerleri, üstüne yürür; ‘beyaz esaret’, ‘kar yolları kapadı’, ‘beyaz çile’ gibi yakıştırmalar yaparak ahaliyi kar üstüne sürerdik…
Biz bunu yapıp yazarken; Kılıçaslan; “Avcılar düştü peşime… / Sanki kar yağdı başıma” gibi dizelerle derdini anlatıp, “Gör bakalım yalan dünya” tehdidinde bulunuyor; “Yazın yağmur kışın da kar / Sana da bir emreden var” gerçeğini terennüm ediyordu.
Bingöllüler; “Bu derenin uzunu / Kıramadım buzunu / Aldım çaçan kızını / Çekemedim nazını” çığırmasını; “Deliley deliley destane / Deliley deliley heyrane” mertebesine taşırken; Diyarbakır’dan ünleyen İzzet Altınmeşe’nin derdi başkaydı:
Kar yağar kar üstüne
Derdim var dert üstüne
Cellat boynumu vursa
Yar sevmem yar üstüne
Onun hali; “Amman ey amman ey / Halım yamman ey…” zorluğundadır. Çünkü; “Kar yağar ayazlanır / Gün doğar beyazlanır”! Ya yarini göremezse? O dem gönlü marazlanır…
Malatya’dan yayılan türkü, “Pencereden kar geliyor” diyerek Sivas, Yozgat, Ankara üstüne seğirtirken; pencereler sıkı sıkı kapatılır!
Bunu gören kar ‘kapıyı, pencereyi kapat sen; dağ / bayır, cadde / sokak yağarım ben’ inadıyla “Bir beyaz lerze”ye dönüşür…
Ve… Daha dün; tasarruf çağrıları yapılan; barajların boş olması yüzünden yaz aylarında yaşanacak susuzluk haberlerini hatırlayanlar evinin penceresini, gönlünün kapısını Bingöl yaylaları gibi açar, kar girsin diye!
O dem… Bedirhan Gökçe, “Kar yağıyor türkü gözlüm / Kar yağıyor buralara…” diyorsa, korkma! Tadını çıkar… Çünkü… Dediğim gibi;
Kar yağınca adam olur
Kardan adam seni bulur
Karı seven kendin bilir
Kardan korkma kendinden kork