(NOT: Bu araştırma, Türk Siyasi Hayatına katkı vermek amacıyla, Dr. Tayfun Atmaca tarafından hazırlanmıştır ve yazarın şahsi görüş ve değerlendirmelerini içermektedir.)
SİYASET VE SİYASAL İLETİŞİM / SİYASET
Kavram olarak siyaset, devlet yönetme sanatı veya devlet etrafında ortaya çıkan yönetim etkinliğidir. Siyaset, devlete ait kurum ve süreçleri ifade eden bir kavramdır.
Siyaset kavramının kullanıldığı bir yerde insanları ilgilendiren bir ortak karar alma süreci söz konusudur ve bu kararlar genellikle toplumdaki fikir ayrılıklarına karşılık gelen bir farklılaşmaya dayanır. Toplumdaki birey ve grupların görüş birliğine sahip olması ve sosyal yapının homojen bir bütünlükte olması durumunda siyaset kavramından bahsetmek olanaksız olurdu. Bu çerçevede siyaset toplumdaki farklı çıkar ve değerleri temsil eden gruplar aracılığıyla kolektif kararların alınması süreci olarak tanımlanmaktadır.
Siyasal Partiler
Siyasal partiler, seçim ve parlamento, siyasal katılımın önemli unsurlarıdır. Post-modern toplumlarda siyasal katılım, büyük ölçüde, bahsi geçen bu unsurlar aracılığıyla gerçekleşmektedir. Günümüzün modern demokratik toplumlarının en önemli kurumlarından olan siyasal parti; bir programın etrafında bir araya gelmiş, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak gayesini taşıyan, sürekli bir örgüte sahip kuruluşlardır.
Siyasi partilerin ortaya çıkışında “Liberal görüşleri benimseyen gruplarla muhafazakâr düşünceyi benimseyen gruplar arasındaki, siyasi yönetim konusunda ortaya çıkan tartışmaların ve anlaşmazlıkların en önemli etken olduğu söylenebilir.
Siyasi partilerin kamuoyu yaratarak halkın desteğini devamlı hale getirmesi esastır. Çeşitli siyasi iletişim çalışmaları ile bu desteğin devamı sağlanabilmektedir. Lakin en önemli destek seçimlerde verilen “oy” vasıtasıyla gerçekleşmektedir. Aynı siyasi ideolojiye inanan insanlar aynı siyasi partide buluşmaktadırlar. Siyasi parti, “bazı ilkeleri veya politikaları desteklemek ve bunları anayasal yollardan devlet yönetimine hâkim kılmak üzere örgütlenen bir dernektir”.
Özetle, siyasi partiler halkın meşru desteğini alarak, siyasi iktidarı ele geçirmeyi veya kullanmayı amaçlayan, muhalefet halinde iktidarı denetlemeyi sürdürebilen, rejimi motive eden, genel anlamda ülke düzeyinde, ancak yerel düzeyde de örgütlenebilen, ilke, fikir ve doktrin birliğine ulaşmış, açık bir propaganda ile meşru faaliyetlerini siyasal zeminlerde sürdürebilen siyasi kuruluşlardır.
Siyasal Seçimler
Seçim, belirli bir süre kapsamında siyasal iktadara yönetme yetkisi verme, ya da daha önceden verilen yönetme yetkisini yenileme yahut yönetme yetkisini mevcut siyasal iktidarın elinden alma fırsatını sağlayan hukuki ve siyasal bir araçtır.
Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından olan seçimlerin temel fonksiyonları aşağıda maddeler halinde sıralanmaktadır:
-Parlamentoyu oluşturmak,
-Halkın temsilciler aracılığıyla temsil edilmesini sağlamak,
-Seçmenlerin isteklerini ulaştırmak ve uyumunu sağlamak,
-Mevcut hükümete ve öteki partilere muhalefet etmek,
-Parlamentodaki milletvekili sayısı ile hükümetin kontrolünü sağlamaktır.
Seçimler demokratik bir düzenin varlığı için zorunludur ancak tek başına yeterli değildir. İktidar yarışı için muhalefetin güvencede olduğu ve siyasi rekabetin serbestçe uygulanabildiği özgürlükçü rejimlerde demokratik seçimlerden bahsedilebilir.
Başkanlık Sistemi
Başkanlık sistemi, yasamanın başı olan meclis ile yürütmenin başı olan başkanın halk tarafından seçildiği, kuvvetler ayrılığı ilkesine dayanan bir sistemdir. Başkanlık sisteminde başbakan ya da cumhurbaşkanlığı makamı bulunmamaktadır. Bu makamlara karşılık olarak bir başkanlık makamı bulunmaktadır. Söz konusu sistemde yürütme tekli yapıdadır ve sistemde güçlü bir yürütme organı bulunmaktadır. Başkanlık sisteminde meclisi de, başkanı da halk seçtiği için, bu ikisinin birbirine karşı herhangi bir üstünlüğü bulunmamaktadır.
Başkanlık sisteminde güçlü bir parlamento ile güçlü bir yürütmenin bir arada bulunması oldukça zordur. Başkanlık sistemi dar anlamda uyum ve istikrar sağlasa da bu durum genel anlamdaki siyasal istikrarla karıştırılmamalıdır. Söz konusu sistemde, meydana gelebilecek herhangi bir kilitlenme ya da tıkanıklığı giderecek güvenoyu veya fesih yetkisi gibi deliller bulunmamaktadır. Bunun sonucunda ise siyasal istikrarsızlıklar ortaya çıkabilmektedir.
Başkanlık sisteminin çeşitli ülkelerde farklı uygulamaları bulunmaktadır. ABD başkanlık sistemi denildiğinde aklımıza gelen ilk ülkedir. ABD, başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı bir ülke olarak görülmektedir. Bu sebeple ABD, dünya üzerinde başkanlık sisteminin en iyi uygulandığı ülke algısını da yaratmaktadır.
ABD’nin uygulamakta olduğu başkanlık sisteminde devlet başkanının yetkileri çok fazla olmasına rağmen devlet başkanı her istediğini yapamamaktadır. Çünkü ABD denetim mekanizmaları en iyi şekilde işleyen bir ülkedir. ABD’de başkanlık sisteminin başarılı bir şekilde sürdürülmesinin en önemli sebebi, kuvvetlerin sert ayrılığına dayanmasıdır. Denetim mekanizmalarından Yürütme/Başkan ile Yasama/Meclis aracılığıyla birbirlerini karşılıklı olarak denetlemekte ve yetkilerin suistimal edilmesi önlenmektedir.
Rusya’da yönetim şekli ise “Yarı Başkanlık sistemi” ya da “Federal Cumhuriyet” sistemi olarak adlandırılsa da aslında uygulanan sistem “Süper Başkanlık” sistemidir. Başkana verilen yetki olması gerekenden daha geniştir ve klasik başkanlık sisteminde yer almayan bazı unsurlar bulunmaktadır. Örneğin; Başbakan atamak, hükümeti görev yetkisini elinden almak, Duma’yı feshetmek, parlamentonun getirdiği yasalara iptal davası açmak ve üst düzeydeki yargı görevlilerini atamak, görevden almak vb. geniş yetkileri kapsamaktadır. Rusya’da yasama Duma ve Federasyon Konseyi olmak üzere iki ayrı unsurdan oluşmaktadır. Anayasaya göre başbakanı devlet başkanı önerir, Duma ise önerilen Başbakanı onaylar. Şayet Duma üst üste üç kez başbakan adayını onaylamazsa başkan kendisi atayabilir ya da Duma’yı feshedip seçimlerin tekrarlanmasını isteyebilir. Yani son karar verici her zaman başkan olduğundan burada meclisin bir önemi de kalmamaktadır.
Fransa’da ise yarı başkanlık sistemi uygulanmaktadır. Fransa’da yürütme iki başlıdır ve yürütmenin ilk başı olan başbakan parlamento içerisinden gelmektedir. Yürütmenin ikinci başı olan cumhurbaşkanı ise parlamento seçimlerinin haricinde gerçekleştirilen farklı bir seçimle göreve gelmektedir. Yürütme yasama karşısında oldukça güçlüdür ve yürütmenin başındaki Cumhurbaşkanı geniş yetkilere sahiptir. Ülkede Cumhurbaşkanı ve Başbakan farklı partilerden olabilir. Böyle bir durum yaşandığında “Kohabitasyon” yani “birlikte yaşama” olarak adlandırılan bir dönem yaşanır. Kohabitasyon dönemlerinde yürütmenin başları arasında yetkilerin paylaşımı hususunda bir denge gözetilmektedir. Fransa yarı-başkanlık sisteminde “rasyonalleştirilmiş parlamenterizm” adı verilen bir yöntem bulunmaktadır. Bu yöntem hükümetin uzun ömürlü ve etkili olmasını sağlamaktadır. Bu yöntemde hükümet anayasal sınırlar içerisinde sahip olduğu hakları kullanarak yasama karşısında daha güçlü konuma gelmekte ve hükümetin düşürülmesi imkânsızlaştırılmaya çalışılmaktadır.
Yeri gelmişken üzerinde durulması gereken diğer bir husus ise ‘Başkanlık Sisteminin’ aksıyan yönleridir. Türkiye’nin içinde yer aldığı sistemin, sinir uçlarına dokunmak yerinde olacaktır.
Başkanlık Sisteminin Aksayan Yönleri
Başkanlık sistemi, parlamenter sistem ve yarı başkanlık sistemi, demokratik hükümet sistemleridir. Yasama ve yürütme kuvvetlerinin yumuşak bir biçimde parlamenter sistemin aksine başkanlık sisteminde kuvvetler ayrılığı sert biçimde birbirinde ayrılmışlardır yarı başkanlık sistemi ise bünyesinde hem başkanlığı hem de parlamenter sistemin bazı delillerini içerisinde barındıran melez bir sistemdir.
Hükümet sistemlerinin amacı, demokrasinin gelişmesi, bireysel hak ve özgürlüklerinin genişlemesi etkin bir yönetim, temsilde adalet, siyasal istikrar gibi konularda bir araç görevi görmektedir. Hükümet sistemleri arasında bir karşılaştırma yapılarak hangisinin daha demokratik olduğunu anlamak mümkün değildir.
Başkanlık sistemine karşı olanların gerekçesi, meydana gelebilecek kilitlenmeleri açacak anayasal mekanizmalardan yoksun olmasıdır. Bu gerekçe parlamenter sistemde güvenoyu ve fesih mekanizmalarla bu işlev yerine getirilebilmektedir. Başkanlık sistemini uygulayan bazı ülkeler ise bu kilitlenmeyi karşılıklı fesih ile yürütmenin yasamayı, yasamanın da yürütmeyi karşılıklı feshetmesiyle çözüm yoluna gitmişlerdir.
Başkanlık sisteminin Türk devlet geleneğine uygun olduğunu iddia edenlerin yaklaşımı doğru bir yaklaşım değildir. Asırlar önce yönetilen Türk devletlerinin başkanlık gibi yönetiliyor olması bugünkü teknolojinin geliştiği haberleşmenin yaygınlaştığı, insan haklarının devletlerin birinci gündem maddeleri olması eski Türk devleti sisteminin bugün de uygulanabilir olabileceğini savunma pek gerçekçi görünmemektedir. Başkanın belli bir süreliğine seçilmesi bu sürenin dolmadan halkın güvenini kaybeden ya da halkta karşılık bulmayan bir başkanın uygulayabileceği halkın istemediği politikaların önlenmesi mümkün görünmemektedir.
Başkanlık sistemi tartışmalarının Türkiye’de uzun bir mazisi vardır. Ancak geçen süre içerisinde genellikle başkanlık sistemi tartışması doğru mecrada yapılamamıştır. Tartışmanın uzun mazisine bakıldığında meselenin yapısal bir mesele olarak ele alınmadığı, konjonktürel olarak tartışıldığı görülmektedir. Siyasi kriz anlarında tartışmanın yoğunlaşması, krizler atlatıldıktan sonra konunun gündemden düşmesi, başkanlık sistemi meselesinin kısa vadeli ve yüzeysel tartışıldığını göstermektedir. Bunun yanında başkanlık tartışmalarının genel seyrine bakıldığında tartışmanın uygun mecrada ilerlemediği de görülmektedir. Parlamenter veya başkanlık sistemlerinden hangisinin Türkiye için daha uygun olacağına ve uygun sistemin birçok farklı örnek ve uygulama içerisinden hangisine daha yakın olacağına odaklanması gereken tartışma, genellikle gündelik siyasi hesaplara hapsedilmiştir
Türkiye’de başkanlık sistemine geçiş tartışması demokrasi eksikliği ve yönetimde etkinliğin gereken düzeyde olmaması sorunlarına vurgu yapılarak tartışılmaktadır. Türkiye başkanlık sistemi, en temelde, bir yandan katılımcı ve farklılıkları kucaklayan bir siyasi-toplumsal merkez inşa edecek ve bu merkezin iradesini devlet yönetimine en iyi şekilde yansıtacak biçimde tasarlanmasını diğer yandan da demokratik denge-kontrol mekanizmalarını göz ardı etmeden yürütmeyi etkin ve güçlü kılacak şekilde erkler arası ilişkilerin düzenlenmesini kapsamalıdır. Yürütme, yasama ve yargı organları arasındaki ilişkiler, merkezi-yerel yönetim ilişkileri ve atanmış-seçilmiş ilişkileri bu amaca hizmet edecek şekilde, demokratik siyasetin ilkeleri gözetilerek tasarımlanmalıdır. Toplumu daha da parçalayacak ve yürütmeyi zayıflatacak ve yasamanın denetimini azaltacak ve içerisinde denge-denetim mekanizmalarının bulunmadığı bir başkanlık modeli hem demokratik gelişmişlik hem de uluslararası alandaki etkinliği açısından ülkeyi bulunduğu noktadan aşağıya çekme riski taşımaktadır.
Bütün bu nedenlerden dolayı, 2023 seçimleri öncesinde Başkanlık Sistemi ile ilgili yeni bir yenilenmeye gidilmesi ve bunun halkla paylaşılması, vatandaşların sisteme olan güvenini artıracak olması açısından büyük önem taşımaktadır.
(DEVAM EDECEK