29 Nisan 2001: Gazete kokulu gecekonduda kitaplarla haşır-neşirim. Elim televizyonun kumandasına gidiyor. Ekranda günün karşılaşmaları. Ve beni “yoldan çıkaran” anons: Maç: Gençlerbirliği-Denizlispor. Stat: (Tarih olan) Ankara 19 Mayıs Stadyumu. Hakem: Sabit Hacıömeroğlu… Yol göründü.
Gar ve civarı
Önce Ankara Garı’ndayım. Geniş ve havadar bekleme salonunun ortasına birbirine monte edilerek yerleştirilmiş sandalyelerin üzerinde oturan, kriz vurgunu yemiş insanların sessizliği; dev kapılardan süzülen bahar rüzgarının püfür püfür esintisini küfür küfüre dönüştürüyor gibi geldi bana! Bilemiyorum…
Sanki yaşlıyım
Gençlik Parkı'nın yürüyüş yolları kenarındaki çimenlikler çocuk parkına dönüştürülmüş. Duraklayıp, henüz hayatın meşakkatleri ile tanışmamış, bugün ve yarın derdi olmayan miniklerin telaşlarıyla karınca yuvasına dönüştürdüğü rengarenk dünyayı seyrettim. Mekandaki yaşlılardan biriydim sanki.
Spor Yazarları Derneği Lokali
Gitmem gerek. Adımlarımı hızlandırıp maçın yolunu tuttum. Önce Spor Yazarları Derneği Lokaline uğradım. Karnını doyuran Spor yazarı Nezir Önal ile onu seyreden foto muhabirlerinden Kemal Bostan'a bir soda ile eşlik ettim. Medyadaki kriz üzerine kısa değerlendirmelerde bulunduk, üzüldük…
Sakin bir tribün
Tribünlerde, Gençlik Parkı'nda gördüğüm kalabalığın onda biri bile yoktu. Görüntü, “Ankara'da neden şampiyonluğa oynayan bir takım çıkmaz?" sorusunun cevabıydı. İlhan Cavcav’da hüzünlü sevinç. Denizlispor, 30 dakikada üç gol attı. Anladım ki, düşme derdi olmayan, kupa galibi Gençler için lig bitmiş.