Beni benden alıp getiren: Kadın…
Aklı, insafı, vicdanı olan bir erkek, ‘düşünüyorum o halde varım’ pozisyonu alsa; sosyolojisinin genlerine işlediği kadına sevgiyi, saygıyı hatırlar. Pozisyonunu korursa; kadının acılara en dayanıklı canlı olduğunu anlar…
Yuvayı yapan, kuran, koruyan; çalışan, çabalayan, kazanan, besleyip büyüten olma özelliğini annelik ile taçlandırması, erkeklerin şapka çıkarmanın ötesinde, önünde saygıyla eğilmesi gereken ayrıcalıklardır…
Bunları şunun için yazdım:
Paylaşımım ve…
Dünya Kadınlar Gününü bir dörtlük ile kutlarken Neşet Ertaş Ustanın, o benzersiz kadın tarifini, “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” sözünü başlık yaparak şu dörtlüğü paylaşmıştım:
Kadının tarifi ‘Neşet’ etmiştir
İnsanoğlu için kadın yetmiştir
İnsana kıyanlar o an bitmiştir
Kadın Günü kutlu kıyan kahrolsun
“Kadına kıyanların varlığı, ‘modern’ insanlığın ilkelliklerindendir” demek istemiştim.
Oysa Türk kadını
Türk kadını; Tomris Hatun ile MÖ 6. yüzyılda devlet yönetendir. Kurtuluş Savaşının cepheden cepheye koşan kahramanıdır. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünya üzerinde gördüğünüz her şey kadınların eseridir” sözüyle, kendi gerçeğinin başrolündedir…
‘Derdi güzel…’
Ozanlarımız, türkülerimiz kadını ‘derdi güzel’ olarak tarif etmiştir:
Evlerine vara gele yol ettim
Derdi güzel yol ettim
Ben ölürüm yol ettim
Diye türkü çığıranlar ne ara ‘ya benimsin ya kara toprağın’ vahşiliğine terfi etti!
Yüreğimi serdim yare çul ettim
Güzel yare doyamadım
Diyenler, o güzelliğe kıyar hale nasıl geldi?
Keşke;
Hasretin bağrımı deldi neyleyim
Derdi güzel neyleyim
Ben ölürüm neyleyim
Noktasında kalaymış, kadına kıyanlar…
Bir başka türküde;
Ben seni severim sen de seversen
Suna boylum ağlama
Kör olasın el sözüne uyarsan
Derdi güzel ağlama
Kertesinde, sevdiğini ‘dert’ edinenler, nasıl olur da bir caniye dönüşür?
Neşet etmesi için
Herkes biraz ‘Neşet’ kalabilseydi, neler neşet ederdi dünyada. Gönül dağı yağmur yağmur boran olurdu mesela. Hatta can özünde bir sel gizli gizli akardı.Hele bir tenhada can cananı bulunca…Şöyle bir düşünün: Tüm erkekler, sevdiğini yüreğine koyup dile gelseydi ve deseydi ki;
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı da döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahide’mden güzeli
İşte o zaman samanlık seyran olurdu. Ben demiyom, Neşet Usta diyor:
Zahide kurbanım hep bende kusur
Nemize yetmiyo el kadar hasır
Datlı dil, mühür göz
Erkekler; garip hallerini bilen işveli, nazlı sevdiklerini ararken, “Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen” der! Başkaca bir yolları da yoktur!Çünkü aranan;datlı dilli, güler yüzlü, ceylan gözlüdür…Ozan gibi, ‘Garip’ olanların hali perişandır:
Sinemde gizli yaramı
kimsebilmiyo
Hiç bir tabip yarama
melhemolmuyo
Boynu bükük bir garibim
yüzümgülmüyo
Gönlüm hep seni arıyor,
neredesin sen?
Deyip gezerler…
Aradıklarını bulurlarsa ne olur? Aşık Ali İzzet’e danışırlar. O da der ki;
Mühür gözlüm seni elden
Sakınırım kıskanırım
Uçan kuştan esen yelden
Sakınırım kıskanırım
Bu terennüm ile sevdiğini yere göğe sığdıramayanlar için dahası vardır;
Havadaki turnalardan
Su içtiğin kurnalardan
Giyindiğin urbalardan
Sakınırım kıskanırım
“Ben seni senin gözünden / Sakınırım kıskanırım” demeleri de bir yürek coşkusunun dile gelmiş halidir.
O dem;
Kesik çayır biçilir mi
Soğuk sular içilir mi
Bana yardan geçti derler
Seven yardan geçilir mi
Geçilmez, geçilmez de bu vahşet niye. Erkekler, kendinize gelin. Varlığımızı borçlu olduklarımıza kıymayın…
Son söz benden
Bunca sazın / sözün arasına kendimi de katayım izninizle:
Hırkalı kadını baş tacı ettin
Yorulmadın güzel peşinden gittin
Sevda arar iken kendinde yittin
Olsun! Yine seni sana kadın getirdi
Ekleme
Tarihi: 24 Mart 2022 - Perşembe
Beni benden alıp getiren: Kadın…
Aklı, insafı, vicdanı olan bir erkek, ‘düşünüyorum o halde varım’ pozisyonu alsa; sosyolojisinin genlerine işlediği kadına sevgiyi, saygıyı hatırlar. Pozisyonunu korursa; kadının acılara en dayanıklı canlı olduğunu anlar…
Yuvayı yapan, kuran, koruyan; çalışan, çabalayan, kazanan, besleyip büyüten olma özelliğini annelik ile taçlandırması, erkeklerin şapka çıkarmanın ötesinde, önünde saygıyla eğilmesi gereken ayrıcalıklardır…
Bunları şunun için yazdım:
Paylaşımım ve…
Dünya Kadınlar Gününü bir dörtlük ile kutlarken Neşet Ertaş Ustanın, o benzersiz kadın tarifini, “Kadınlar insandır, biz insanoğlu” sözünü başlık yaparak şu dörtlüğü paylaşmıştım:
Kadının tarifi ‘Neşet’ etmiştir
İnsanoğlu için kadın yetmiştir
İnsana kıyanlar o an bitmiştir
Kadın Günü kutlu kıyan kahrolsun
“Kadına kıyanların varlığı, ‘modern’ insanlığın ilkelliklerindendir” demek istemiştim.
Oysa Türk kadını
Türk kadını; Tomris Hatun ile MÖ 6. yüzyılda devlet yönetendir. Kurtuluş Savaşının cepheden cepheye koşan kahramanıdır. Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Dünya üzerinde gördüğünüz her şey kadınların eseridir” sözüyle, kendi gerçeğinin başrolündedir…
‘Derdi güzel…’
Ozanlarımız, türkülerimiz kadını ‘derdi güzel’ olarak tarif etmiştir:
Evlerine vara gele yol ettim
Derdi güzel yol ettim
Ben ölürüm yol ettim
Diye türkü çığıranlar ne ara ‘ya benimsin ya kara toprağın’ vahşiliğine terfi etti!
Yüreğimi serdim yare çul ettim
Güzel yare doyamadım
Diyenler, o güzelliğe kıyar hale nasıl geldi?
Keşke;
Hasretin bağrımı deldi neyleyim
Derdi güzel neyleyim
Ben ölürüm neyleyim
Noktasında kalaymış, kadına kıyanlar…
Bir başka türküde;
Ben seni severim sen de seversen
Suna boylum ağlama
Kör olasın el sözüne uyarsan
Derdi güzel ağlama
Kertesinde, sevdiğini ‘dert’ edinenler, nasıl olur da bir caniye dönüşür?
Neşet etmesi için
Herkes biraz ‘Neşet’ kalabilseydi, neler neşet ederdi dünyada. Gönül dağı yağmur yağmur boran olurdu mesela. Hatta can özünde bir sel gizli gizli akardı.Hele bir tenhada can cananı bulunca…Şöyle bir düşünün: Tüm erkekler, sevdiğini yüreğine koyup dile gelseydi ve deseydi ki;
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı da döktü m'ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahide’mden güzeli
İşte o zaman samanlık seyran olurdu. Ben demiyom, Neşet Usta diyor:
Zahide kurbanım hep bende kusur
Nemize yetmiyo el kadar hasır
Datlı dil, mühür göz
Erkekler; garip hallerini bilen işveli, nazlı sevdiklerini ararken, “Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen” der! Başkaca bir yolları da yoktur!Çünkü aranan;datlı dilli, güler yüzlü, ceylan gözlüdür…Ozan gibi, ‘Garip’ olanların hali perişandır:
Sinemde gizli yaramı
kimsebilmiyo
Hiç bir tabip yarama
melhemolmuyo
Boynu bükük bir garibim
yüzümgülmüyo
Gönlüm hep seni arıyor,
neredesin sen?
Deyip gezerler…
Aradıklarını bulurlarsa ne olur? Aşık Ali İzzet’e danışırlar. O da der ki;
Mühür gözlüm seni elden
Sakınırım kıskanırım
Uçan kuştan esen yelden
Sakınırım kıskanırım
Bu terennüm ile sevdiğini yere göğe sığdıramayanlar için dahası vardır;
Havadaki turnalardan
Su içtiğin kurnalardan
Giyindiğin urbalardan
Sakınırım kıskanırım
“Ben seni senin gözünden / Sakınırım kıskanırım” demeleri de bir yürek coşkusunun dile gelmiş halidir.
O dem;
Kesik çayır biçilir mi
Soğuk sular içilir mi
Bana yardan geçti derler
Seven yardan geçilir mi
Geçilmez, geçilmez de bu vahşet niye. Erkekler, kendinize gelin. Varlığımızı borçlu olduklarımıza kıymayın…
Son söz benden
Bunca sazın / sözün arasına kendimi de katayım izninizle:
Hırkalı kadını baş tacı ettin
Yorulmadın güzel peşinden gittin
Sevda arar iken kendinde yittin
Olsun! Yine seni sana kadın getirdi
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.