İklim değişikliğinin etkileriyle artan hava olayları ve sıklıkla görülen afetleri artık uzaktan izlemiyoruz. Hepimiz belgesellerden gördüğümüz manzaraların kahramanı olmuş durumdayız.
Çünkü ders almadık, doğru bir yapılaşmaya gidemedik ve hatalarımızın bedelini ödüyoruz.
Dereler kenti Ankara, koca koca bulvarların başkenti oldu. Rögar kapaklarının üzeri asfaltlarla kapandı. Rüzgar esecek boşluk, su akacak yol bulamadı. Sonuç ortada…
Ankara Ticaret Odası öncülüğünde gerçekleşen EKO İKLİM Zirvesi ile daha yüksek bir sesle dillendirilmeye başlanan iklim krizi ve bu krizin hayatın her alanındaki olumsuz etkileri artarak devam ediyor.
BM ve UNESCO’nun birlikte hazırladığı raporda yer alan 2030’a kadar küresel çapta temiz su talebinin yüzde 50 oranında artabileceği; su kıtlığı, yoğun göç hatta ‘su savaşları’ çıkabileceği uyarısını da akıldan çıkarmamak gerek!
Yoğun yağış…
Kiminle konuşsak “Ankara’da böyle bir yağmur, dolu, fırtına görmedim” diyor. Hayatını kaybeden başkentliler oldu; haziran ortasında yağmurdan okulların tatil edildiğine de şahitlik ettik.
Sıcak can alacak
Bunca felaketin ardından bir haber de sıcaklıklarla ilgili geldi. Küresel ısınma ve dünyanın yükselen ateşi geri dönülmesi güç bir sürece giriyor. Uluslararası kurumlar artacak sıcaklıkların bu yıldan itibaren her yıl yüzde 5 artan oranda kişinin hayatını tehdit edeceğini bildiriyor. Bu yıl sadece Avrupa kıtasına 250 bin kadar insan sıcak riski ile zor günler yaşayacak. Afrika ve Güney Doğu Asya ülkelerini ekleyince sayı 1.5 milyona yaklaşıyor.
Yani ölüm bile şekil değiştiriyor, her şey gibi o da değişiyor!
Uzman notu…
Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş, yaşanan yağışlarla ilgili şu yorumu yaptı: “Türkiye'de herhangi bir zamanda, yılın herhangi bir döneminde şimdi olduğu gibi ilkbahar sonu, yaz başında kuvvetli sağanak, gök gürültülü yağışlar, dolu fırtınaları, seller, taşkınlar ille de iklim değişikliğine bağlı değil. İklim değişikliği bunların karakterini değiştiriyor, daha şiddetlendiriyor. Ankara'da gördüğümüz hali de budur.”
Özetle:
Bir yanda insanlar yağmur duasına çıkıp bereket diliyor, öte yanda bir yerleri su basıyor, sel götürüyor, dolu vuruyor. Su baskını artarken susuzluk, kuraklık ve buna bağlı olarak kıtlık, açlık gibi tehditler de büyüyor.
Isınan dünya, yaz sıcaklarında da kabus yaşatacak.
İnsanların bozduğu ve hiç durmadan bozmaya devam ettiği doğal dengeye altyapı eksikliği de eklenince doğanın intikam senaryosu sahne alıyor...