Kitaplığımı ziyaretimde yamacıma dikilen ünlü kalemimizin, “Azizname”si, ‘taşlamalar’ ile beni taşlarken, ‘onlar’ seyrediyordu!
1948’de yayımlanan “Azizname I”, daha sonra 1961, 1970, 1973 yıllarında da basılmış. Yamacımda duran, Tekin Yayınevi’nce 1976 yılında yayımlanan basımı.
Kitapta Aziz Nesin, ‘ONLARA’ der ki:
Zannetme ki dâim bî şekcesine
Siz her anırdıkça huu çeker millet.
Alkış beklerken siz eşekçesine,
Verir hakkınızı, yuu çeker millet!
Der demesine de, ‘deyince ne olur’ derseniz; karşılığı 4 ay tutukluluk, yargılama ve beraat olur. Sonra…
Atam, hâlâ yaşıyorsak:
Edepsizlik sâyesinde!
Altı oku soruyorsan,
Politika dehlizinde!
Hele partin senden sonra,
Devrimlerin tavizinde!
Vasfedeyim halimizi,
Kalemime ver izin de!
Yobazlarla gericiler,
Onlar bizden daha zinde!
(…)
Diye başlayıp devam eden ve bir yerinde;
Sorma Ata’m halimizi,
Hal mi kaldı anlatacak…
İşte geldik dizindeyiz!
Yata yata çok yorulduk,
Tatil yaptık, izindeyiz!
Beşliğiyle kronik hallerin ironik fotoğrafını çeken Nesin, “Ata’m İzindeyiz!” der…
Oysa… Vaziyet şudur:
Lahnalar, hıyarlar kocaman oldu,
Bostan korkuluğu, sanırsın efe…
Bal kabağı dersen pek yaman oldu,
Sığmıyor koltuğa, büyüdü küfe!
‘Taşlama’dır ama; “Göbekler şaşırdı artık ölçüyü” dizesini obeziteye bağlamaya kalkmak beyhude! O zamanlar ‘obezite’ değil ‘şişmanlık’ vardı! Ki; siyaseten semirmeyle izahı da yapılırdı bu fiziki görünümün!
Sonra… Bir ‘sofra’ ve ‘müdavimler’ karesi peyda olur ‘Taşlama’daki dörtlüğün dizelerinde:
Ağzıyla kulağı burnuna denktir.
İçkiler, mezeler, hepsi renk renktir,
Yoksa ziyafet mi, bu ne ahenktir?
Kadehler kalkıyor, haydi şerefe!
Derken… Kapılıp gittiğim bahtımın rüzgarından kurtulup yazıyı bitirmem gerektiğini telkin ettim kendi kendime. İster istemez bir dörtlük döküldü klavyemden!
Yetmiş dört yıl önce Aziz Nesin’miş
‘Onlar’; kalem, kelam, söze esinmiş
“Azizname” ile Nesin desinmiş
Demiş demesine girmiş kodesine
Neme lazım… Diyeceklerimi demeden, diyemeden demek isterim ki;
Taş bana taşlar bana
Taç olsun taşlar sana