Kendisini 4 yıl önce tanıdığım Ressam Gülsemen Yıldırım ile Alanya'daki atölyesinde harika bir sohbet gerçekleştirdik. Ben sordum, o anlattı;
Sevgili Gülsemen resim hayatına başlamanızın ilginç bir hikayesi var. Anlatır mısın?
Çok klişe olacak ama 6 yaşında portre çizmeye başladım. Bu evlenene kadar sürdü. Grafik Tasarımı okudum. Hayat gailesi derken bir daha resimle ilgilenmedim. İstanbul'da grafik tasarımı üzerine ajans kurdum. Emekliliğime 1 yıl kalmışken, Çanakkale'de okuyan oğluma duyduğum özlem nedeniyle duygularımı tuvale yansıttım. Çizdiğim resim çok beğenilince, atölyeme şövale alıp resme devam etmeye karar verdim. Ama teknik olarak da eğitim almam gerekiyordu. Sınavla kazandığım bir kuruluşta 3 yıl resim ve heykel eğitimi aldım. Sınıfımız da 25 kişi idik. Benim küratörlüğümde ülkemizin pek çok yerinde sergiler açmaya başladık. Pandemi zamanı ise ara vermek zorunda kaldık. 2010 yılında oğluma olan özlem ile resim hayatım başlamış oldu. Grafik tasarımcısı olmam da sanıyorum benim açlığımı doyurdu. 7 yıl evvel ailemle Alanya'ya yerleştik. 2 kişisel sergi açtım ve bir çok karma sergiye katıldım. Şu an ise Alanya'daki atölyemde hem ders veriyorum hem de çalışmalarıma devam ediyorum.
Çalışmalarınızı yaparken hissettikleriniz nelerdir?
Çalışmalarım iki ayrı çizgi içeriyor gibi görünse de kendi yaşadıklarımı, ya da şahitliklerimi içselleştirerek tuvale yansıtıyorum.. Duyguların insan yaşamındaki yerini ve işlevini anlamaya çalışarak, öncelikle kendimi tanıdığımı keşfettim. Bu benim için bir dönüm noktası oldu. Çocukluğumdan itibaren okuduğum psikoloji kitapları ve hayal gücüm bir anlamda sanatıma rehberlik etti. Hayal gücü aslında insanın düşüncelerini serbest bırakması ve onun istediği yere özgürce uçmasına izin vermektir. Sınırları olmayan dünyaya yolculuk gibi. Bu nedenle eserlerimde imgesel olarak kullandığım ışık ve kanat özgürlüğü temsil eder.
Resimlerinizdeki Kızılderili figürleri dikkat çekici. Neden Kızılderili?
Kendimi bildim bileli Kızılderililere çok yakın olduğumu hissediyorum. Onların göçebe ruhu, doğa ile iç içe oluşları, felsefeleri, insan-doğa birlikteliğini özümsemiş olmaları çok hoşuma gidiyor. Atasözlerini okuyunca kimlikleri ortaya çıkıyor zaten. Şunu özellikle söylemek isterim; ben toplumumuzun bildiklerinden farklı olarak Kızılderililerin kültürlerini, ritüellerini araştırarak çalışıyorum. Çok insani tarafları var. Bu da benim Kızılderili bir seri hazırlamama sebep oldu.
Bu güzel söyleşi için Gülsemen Yıldırım'a çok teşekkür ediyorum. Kendisi sanatı İstanbul'dan, Alanya'ya taşımız bir ressam. Kutluyorum.
Sağlık ve sanatla kalalım.