Hunlar da Attila da, bugün bile Avrupa’da efsanelerle yaşatılmaktadır. Kitaptan okuyalım:
“Avrupa halklarının efsanelerinde ve masallarında da Hunlar’ ve Attila vardır. Bu efsaneler, halkın belleğinde öylesine yerleşmiştir ki, Attila adeta ilahlaştırılmıştır!... Bunlardan birisi de Attila’nın kılıcıdır. Bu nedenle; “Batı dünyası Attila’yı Tanrı’nın Kırbacı olarak niteler ve günah dünyasına kapılan Hıristiyanlığı cezalandırıp yola getirmek için Tanrı tarafından gönderildiğini söyler. Ama verilere göre Hun Kralı Attila da Tanrısal bir misyonla bu işe başladığını düşünüyordu; Tanrının kılıcının kendinde olduğunu söylüyordu… Rivayete göre, o kılıç topallayan bir ineğin kan izini takip eden bir çoban tarafından bulunur; çoban kılıcı derhal Attila’ya götürür ve Attila’dan, böylece Tanrı tarafından kendine bu dünyayı yönetme görevinin verildiğini öğrenir…”
Got Tarihi adlı eseri yazan İzidor, Hunlar’ın, Tanrı tarafından, Avrupa’yı düzene sokmak için gönderilmiş olduklarını ima eden, şu görüşe yer vermektedir:
“Onlar, Tanrının gazabının oklarıdırlar ve Tanrı öfkesini ne zaman dile getirmek istese, bizi onlarla kırbaçlayacaktır. Tanrının amacı, böylece insanoğlunu yola getirmek, günah işlemekten onu alıkoymak, bencilliğinden kurtarmak ve ebedi mutluluğu elde etmesini sağlamaktır. Çünkü bu halk öylesine dehşet vericidir ki, savaşta aç kaldığında, sırtında oturduğu atın damarlarını kesip, açlığını atının kanını içerek giderebilir…”
Şu görüşler de, dost ve kardeş Macarlar’a aittir:
“Macarların, daha Karpat ovasındaki bugünkü vatanlarına yerleşmeden önce, Hun İmparatorluğu sınırları içinde yaşadığına kesin gözüyle bakılıyor… Macar halkının tarihsel bilincinde Hunlara karşı verilen önem, Macarların anayurtlarından göçe başladıkları dönemde, kendilerini Hunlarla özdeş tuttuklarının işaretini veriyor... Macar tarihçilerin çok değişik kaynaklardan buldukları ipuçları sonunda var olduğuna inandıkları, XI. yüzyıl sonlarında yazılan Gesta Ungarorum, aslında başından sonuna bir destan niteliğinde olan Macar-Hun ilişkisinin varlığını vurgulamaktadır. Gesta’ya göre Macarlar ve Hunlar aynı halktırlar ve Arpad, doğrudan Attila’nın hanedanından gelmektedir. Attila da, Arpad da Magog’un soyundandır ve Arpad, bu nedenle atalarından olan Attila’nın topraklarını haklı olarak zaptetmiştir. Attila başkentini Roma harabelerinin üzerine kurmuştur. Bu kaleye Macarlar Buda Kalesi, Almanlar ise Ecilburg adını verirler. Sonraları, Attila’nın halklarından bir bölüm olan Szekely halkı Macarların Karpatları yurt edindiği dönemde Arpad’ın yönetimindeki Macar boylarının arasına katılmıştır…”
Hunlar ve Attila, fetihler sırasında, kuşkusuz birçok yerleşim birimini yakıp yıkmıştır; ama, öte yandan yeni şehirler inşa ettirdiği, köprüler ve meskenler yaptırmış olduğu da bilinmektedir. Macar bilgin-yazarlar bu konuda da bilgi veriyorlar:
“Öte yandan Attila’nın diğer yüzü ise inşa ettirici, yapıcı Attila’dır. Almanya’da Trier yakınlarındaki İgel’deki Roma zafer abidesinin Attila tarafından inşa ettirildiği XII. yüzyıl kayıtlarında vardır. Bu arada Attila Köprüsü de vardır. XIV. yüzyılda yaşayan J.G.Annales, Hannoniae adlı eserinde Austrasia kentinin Attila, Doğu Gotları ve Gepidalar tarafından yıkıldığını kaydediyor, ama Attila’nın oğlu Hernac’ın Douai yakınlarında bir kale inşa ettirdiğini de belirtir ve bu kalenin bugünkü adı Hornaing’dir. Almericus’un verdiği bilgelere göre bölgede Hunların izini taşıyan çok şey vardır. Bunlardan nehirler, Hayne, Henella, Le Honneau; Bavai yakınlarındaki köylerden Hugnies (Bougnies), Hon (Hon-Hergies) ve Surhon gibi köylerin adları da Hunlardan gelmedir. Hatta yazara göre eyaletin Hanonia olan adı da aslında Hunonia’dır ve zamanla değişmiştir. Bu çok ilginç ad teorisinin yanı sıra, Tolul şehrinden tarihçi Hugo, Hunların hiçbir şey inşa etmediklerini, sadece yıktıklarını öne sürer. Ama İtalyan şehirlerinden Udine’nin de Attila tarafından inşa ettirildiği ve Attila’nın şehre bir subayının adını verdiği bilinir. Udine şehrinin içindeki tepenin toprağının Attila’nın askerleri tarafından kalkanlarıyla ve tolgalarıyla taşındığı söylenir. Viterbolu Gottfried XII. yüzyılda şehri gezmiş ve hayran kalmıştır. Bu şehirdeki kulelerden birisi hala Attila Kulesi adını taşır.”
“Hun dilinde kumandanlara span (ispan) dendiğinden, bu ülkenin adı daha sonra İspanya olarak kalır.”
“Macar halkı hiçbir zaman Attila’yı Batı’nın nefret duygularıyla değerlendirmedi. Bunun nedeni sadece akrabalık bilinci ve kendini tarihi olarak onların bir mirasçısı olarak görmeleri değildir. Bunun asıl nedeni; Hunları, Macarları ve doğudan gelen bütün Türki step halklarını birleştiren yapısal özdeşliktir. Attila ve Hunları gerçekten anlayabilecek olan bu konuda araştırma yapan Macar araştırmacılardır.”
Sonuç olarak, ortaya çıkan gerçek şudur: Attila, Avrupa’da bir efsanedir… Kimi Avrupalı ondan nefret ederken; Macarlar gibi, Avrupalılar da, O’na hayrandır ve kendilerini O’nun torunu olarak görürler. Bugün Macaristan’da doğan erkek çocuklarına en çok konulan isim, Attila’dır. Keza pek çok yere de Attila adı verilmiştir. Öte yandan Hun (Macarca Kun) adı da, Macaristan’ın pek çok bölgesindeki yer adıdır. Hunlar ve Attila, bir yandan tarihi gerçekler olarak ele alınmakta; öte yandan, efsanevi imparatorluk ve kişilik olarak değerlendirilmektedir. O kadar ki, Hunlar ve Attila için oluşturulan ve yaşayan efsaneler öylesine fazladır ki, ciltler dolusu kitap haline getirilse yeridir.
Ne yazık ki, Hun-Türk İmparatorluğu ve Attila için ülkemizde, ne roman, ne tiyatro eseri, ne sinema çalışması yapılmıştır!... Saçma-sapan bir TV dizisinin dışında Attila gerçeği, bir sanat eseri olarak Türk kamuoyuna yansımamıştır! Sıradan, sinema filmleri TV ekranlarına defalarca getirilirken, yabancıların yaptıkları Attila filmi ise, nedendir bilinmez, bir daha gösterilmemiştir.
Hun ve Attila tarihi, bizim, yani Türk Milletinin tarihidir. Bunun böyle olduğunu yabancılar dahi yazdıkları eserlerle ortaya koymuşlardır. Öyleyse, bütün Avrupa’ya egemen olan Büyük Hun İmparatorluğu ile O’nun efsanevi imparatoru Attila, artık, layıkı ile öğretilmeli ve Milletimize tanıtılmalıdır.
-BİTTİ-