Dursun Erkılıç
Köşe Yazarı
Dursun Erkılıç
 

Osman Köksal ağabey ve 21 yıllık gel-git!

21 Şubat 2002’ydi… Yani tam 21 yıl önce… Yozgat’taydım… Geçen yıl kaybettiğimiz kayınbabam Mehmet Burhan Yıldırım’ın evinde kalıyorduk… * Gözlerimi açtım, alacakaranlık. Evde çıt yok, derin uykuda herkes… Kalktım… Kapıdan su gibi aktım… Arabama atladım… Henüz insan ve otomobil kalabalığına bulanmamış şehrin sokaklarını, caddelerini rahatça geçerek nefes almamı kolaylaştıran Gökçekışla havasına yöneldim… Köksallar Mobilya’nın merkez binasını Osman Köksal ağabeyi görmüş gibi selamladım! Yoruş çilesi değil sürüş zevki veren yol adeta arabamı yutarken, Bozok Üniversitesi’nin ortasından geçtim… Zihnimde uçuşan harflerle, kelimelerle şiir inşa ediyordum! (…) Her köyün kıyısı mezarlık, her mezarın ibretlik taşı. Kimi bir günlük kiminin yüzü aşmış yaşı.   Bugün Yirmibir Şubat Perşembe İki bin iki. Yozgat Gökçekışla arası Uykuda sanki.   Dizeleriyle biten şiirin hüzünbaz yanı yüreğimi sızlatıyordu… * 21 yıl sonra, bugün, o mezarlık ve tam karşısında yer alan Osman Köksal ağabeyin muhteşem bahçesi, bir dünya gerçeği olan ölümü hatırlatıyor şimdi… Çünkü o köyün sevdalısı Osman ağabey artık yok… Yokluğu fiziki… Manevi olarak yukarıdan her dem seyredecektir köyünü, köylüsünü… * Gün doğumunun da gün batımının da en güzelini görüp yaşadığı, eserleriyle ihya ettiği köyünde gözüme, gönlüme takılan bu manzara ‘ruhumda sızı’ yaratsa da Nesimi gibi;   Kurşunsuz, hançersiz, kansız bir yara Hiçbir tabip buna bulamaz çara Keşke Mansur gibi çekseler dara Bedenimde değil ruhumda sızı   Bile diyemedim… * Oysa… Duvar komşusu kardeşim Oktay’ın bahçesindeki sohbetimizi zenginleştiren sözcükler, esen yel ile ağaçların yapraklarından yayılan seslere karışırken hem evrene dair boşluğun hem de insana dair hoşluğun tadını çıkarıyorduk… Köy için neler yaptığını ve daha neler yapmak istediğini anlatırken heyecanı ile üzüntüsü harmanlanıyordu… Çünkü o, bir menfaat beklemeden Gökçekışla’yı ihyaya çalışırken kimileri buna karşı çıkıyormuş. Bu fedakarlığın karşılığı bu olmamalıyıydı… Bir gerçek var ki, Yozgat ve köyü onu gülen yüzü, samimi sevgisi ve insan odaklı eserleriyle anacaktır… Neler yaptı derseniz, dilimiz döndüğünce anlatacağız…
Ekleme Tarihi: 23 Mart 2023 - Perşembe

Osman Köksal ağabey ve 21 yıllık gel-git!

21 Şubat 2002’ydi…

Yani tam 21 yıl önce…

Yozgat’taydım…

Geçen yıl kaybettiğimiz kayınbabam Mehmet Burhan Yıldırım’ın evinde kalıyorduk…

*

Gözlerimi açtım, alacakaranlık.

Evde çıt yok, derin uykuda herkes…

Kalktım…

Kapıdan su gibi aktım…

Arabama atladım…

Henüz insan ve otomobil kalabalığına bulanmamış şehrin sokaklarını, caddelerini rahatça geçerek nefes almamı kolaylaştıran Gökçekışla havasına yöneldim…

Köksallar Mobilya’nın merkez binasını Osman Köksal ağabeyi görmüş gibi selamladım!

Yoruş çilesi değil sürüş zevki veren yol adeta arabamı yutarken, Bozok Üniversitesi’nin ortasından geçtim…

Zihnimde uçuşan harflerle, kelimelerle şiir inşa ediyordum!

(…)

Her köyün kıyısı mezarlık,

her mezarın ibretlik taşı.

Kimi bir günlük

kiminin yüzü aşmış yaşı.

 

Bugün Yirmibir Şubat Perşembe

İki bin iki.

Yozgat Gökçekışla arası

Uykuda sanki.

 

Dizeleriyle biten şiirin hüzünbaz yanı yüreğimi sızlatıyordu…

*

21 yıl sonra, bugün, o mezarlık ve tam karşısında yer alan Osman Köksal ağabeyin muhteşem bahçesi, bir dünya gerçeği olan ölümü hatırlatıyor şimdi…

Çünkü o köyün sevdalısı Osman ağabey artık yok…

Yokluğu fiziki…

Manevi olarak yukarıdan her dem seyredecektir köyünü, köylüsünü…

*

Gün doğumunun da gün batımının da en güzelini görüp yaşadığı, eserleriyle ihya ettiği köyünde gözüme, gönlüme takılan bu manzara ‘ruhumda sızı’ yaratsa da Nesimi gibi;

 

Kurşunsuz, hançersiz, kansız bir yara

Hiçbir tabip buna bulamaz çara

Keşke Mansur gibi çekseler dara

Bedenimde değil ruhumda sızı

 

Bile diyemedim…

*

Oysa…

Duvar komşusu kardeşim Oktay’ın bahçesindeki sohbetimizi zenginleştiren sözcükler, esen yel ile ağaçların yapraklarından yayılan seslere karışırken hem evrene dair boşluğun hem de insana dair hoşluğun tadını çıkarıyorduk…

Köy için neler yaptığını ve daha neler yapmak istediğini anlatırken heyecanı ile üzüntüsü harmanlanıyordu…

Çünkü o, bir menfaat beklemeden Gökçekışla’yı ihyaya çalışırken kimileri buna karşı çıkıyormuş. Bu fedakarlığın karşılığı bu olmamalıyıydı…

Bir gerçek var ki, Yozgat ve köyü onu gülen yüzü, samimi sevgisi ve insan odaklı eserleriyle anacaktır…

Neler yaptı derseniz, dilimiz döndüğünce anlatacağız…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.