Deprem fırtınasına kapılmış biri olarak o fırtınanın yıktığı bazı şehirleri görme imkanı buldum. Şunu hemen söyleyeyim; Hatay’da gördüğüm manzara hiçbir yerde yoktu…
Son gezim, Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen “Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları”na katılmam vesilesiyle oldu.
Gezi kapsamında, depremlerden büyük zarar gören Gaziantep, Kahramanmaraş ve Malatya illerinde, başta kültür / sanat eserleri olmak üzere şehirlerin sosyal, ekonomik ve gündelik hayatına ilişkin gözlemlerde bulunma, yetkililerin sunumundan faydalanma imkanı buldum.
Şehirlerin ara sokaklarına nüfuz ettikçe hele çadır ya da konteyner kentlerin sakinleriyle yüz yüze geldikçe tenimizi saran acı ruhumuzu kanatır oldu…
İnsan ne yana baksa bir insan öyküsünün ya da fotoğrafının içine dalıyor. Görülenler yabancı değil; sen, ben, o…
Gaziantep’ten…
Gaziantep Kalesinin yıkılan surlarından kopan taşlar bir moloz yığınına dönüşürken, Mozaik Müzesi’nin sessiz sakinleri bizi bin yıllar öncesine has bir yolla karşılayıp, ağırlıyordu. Çingene Kızının yürek yakan bakışı, hakkında her şeyi düşündürürken, dönem tanrılarının kafasız, gövdesiz halleri de kendilerini bile koruyamadıklarının ispatıydı…
Suyun gözü ‘Ayıntap’, kendisine ‘Gazi’ unvanını kazandıran yiğitlerin emaneti Gaziantep olarak sadece Türkiye’nin değil dünyanın da gözüne, gönlüne, midesine giren özellikleriyle bir evrensel şehirdir…
O şehir;
Dam başında pıtırak
Gelin kızlar oturak
Oturmaktan ne çıkar
Gelin olak kurtulak
Türküsünü çığırarak güzel günlerin hayalini kuran kızların, delikanlıların sesiyle şen iken, depremin aldığı canlara yakılan ağıtlara gark olmuştu…
Güzel gözleriyle binlerce yıl öteden bize bakan ‘Çingene Kızı’ da depremden şans eseri kurtulmuş ana kuzuları da ağlıyordu…
Kahramanmaraş’tan
Kahramanmaraş’ta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın ‘Psikososyal Destek’ hizmeti verdiği konteynerin önündeki sandalyeye sığınmış teyzenin yüzüne yansıyan acı, gidenlerin gelemeyeceği gerçeğiyle bir çaresizliğe bürünürken, çocukların, sanki bir felaket yaşanmamış havasında oynadığı oyunlar, ‘hayat devam ediyor’ gerçeğini belgeliyordu…
Malatya’dan…
Geçerken uğradığımız ve yıkımın asıl yaşandığı yerlerini gezdiğimiz Kahramanmaraş gibi Malatya da farklı değildi depremden zarar görmüşlükte…
Kayısı bizim üzüm bizim
Ela gözlü kızlar bizim
Düğündür dernektir bizim
Malatya’mız hepimizin
Sahipliğiyle gönenmiş türkü diyarı bu güzel şehrimiz de deprem felaketiyle sarsılmıştı…
Tarih boyunca pek çok kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmışlık ve muhteşem bir doğa üzerine kurulu olmuşlukla Malatya, tam bir kültür ve turizm yöresiydi ama içinde bulunduğu huzur, can alan depremlerle bozulmuştu…
Nurdağı, İslahiye
Birçok ilginçlik ve yoruma muhtaç görüntü kafamızı, yüreğimizi karıştırırken, Nurdağı’nda olduğu gibi, İslahiye’deki etkinlik salonunu dolduran çocuklar, Hadi Poyrazoğlu Geleneksel Tiyatrosunu Yaşatma Derneği Başkanı Umut Şafak Poyraz’ın gösterisiyle gülüyor, coşuyordu. 500 metre ötede ise, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, depremzedelerin derdine derman olacak bir hizmetin daha temelini atıyordu.
Sahur ve iftar programlarıyla manevi renge de bürünen gezimizle ilgili izlenimlerimi, duygularımı, düşüncelerimi, fotoğraflarımı ankhaber.com aracılığıyla sizlerle paylaşıyorum ama üzeri küllenen közleri yeniden alevlendirmemek adına her denmesi gerekeni demeden diyeceklerimi demeye devam edeceğim…