Dursun Erkılıç
Köşe Yazarı
Dursun Erkılıç
 

‘Tanrıların Arabaları’ ve Kütahya’daki ‘tanrı’ başları, kolları, bacakları!

Ömür selim çocukluk, gençlik yıllarımı önüne katmış götürürken, 1970’li yılların insana can, ülkeye kan kaybettiren sağ/sol çatışması, 1980’de kurulacak idam sehpalarına gerekçe olacak ölümlerle doluydu… ‘O yıllardan aklında kalan başka bir şey yok mu’ derseniz, var!   “TANRILARIN ARABALARI” KİTABI… Bulandığımız ideolojik rengin bugün bile anlam veremediğim soruları ve sorunlarının yanına bir de “Tanrıların Arabaları” park etmişti! Park etmişti ama sıkça otoparktan çıkıp zihin caddelerimizde tur atıyordu! 1968 yılında yayımlanan Erich von Daniken’in yazdığı “Tanrıların Arabaları” kitabının bir iddiası vardı. Diyordu ki: Antik Çağdaki insanlar ilkeldi ama yüksek bir medeniyete ve bilgi düzeyine sahip dünya dışı varlıklar tarafından ziyaret ediliyorlardı. Çok tartışılan kitabın içerdiği hipotezler sadece sıradan insanlar tarafından değil akademisyenlerce de tartışılıyordu. Görüşler özetle ‘saçma’ şeklinde idi… O günlerin Türkiye’sinden bu günlerin Kütahya’sına varınca, gördüklerim karşısında, ‘yazar buraları gezmiş olabilir mi’ sorusuyla kafam karıştı! Çünkü öyle bir kitabı yazmak için Aizanoi Antik Kenti gibi, antik dönemin eşsiz sanat eserleri ve yapıları ilham verebilirdi! Döneceğim…   KÜTAHYA YEDİRİP İÇİRDİLER! Kafanızı karıştırmamak için izahlı gideyim: Yazmıştım ya; Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından gerçekleştirilen “Medya Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları” için Kütahya’daydık. Etkinliğin ev sahibi Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Alim Işık, mihmandarlarımız ise Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünden Fatma Akcan Budak idi. Ramazan ayıydı ve aramızda oruç tutanlar vardı. Buna rağmen oruç bozmayan türden ‘Kütahya’ yedirip içirdiler medya mensuplarına! Benim, “Tanrıların Arabaları”ndan inip Kütahya’nın sokaklarında gezindiğime bakmayın; otobüsümüz Çavdarhisar’daki Aizanoi Antik Kenti’ne doğru süzülürken ruhumdaki ince sızı, yüreğimdeki kanayan yara, bu aziz toprakların ‘kuruluş’ ve ‘kurtuluş’a adanmış bedenlerle dolu olmasındandı… Başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun şahsında tüm şehitlerimizi, gazilerimi rahmetle, minnetle andım… Nihayet vardık antik kente…   BURASI YAŞAYAN BİR ŞEHİR Yol boyu bizlere ve şoförümüze yardımcı olan mihmandarımız Fatma Akcan Budak’ın doğup büyüdüğü Aslanapa’ya girerken yaşadığı heyecan onun şahsi coşkusuydu ama İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal’ın, Antik Kent için “Burası yaşayan bir şehir” tabiri, ayak bastığımız yeri tarif bakımından tek cümlelik muhteşem bir özetti. Zeus Tapınağı’nın görkemi altında ezilen caminin minaresi, Tapınağın önünden gelip geçen traktörler, gezmeye gelen insanların hareketliliği gösteriyordu ki buralardaki hayat birlerce yıldır canlı…   KÜTAHYA TURİZM ŞEHRİ OLACAKSA Kimilerince Türk oldukları kabul gören Hititlerin Anadolu’ya hakim olması bir yana; ardılı Friglere sahip çıkan Kütahya, onların adını ve medeniyetini yaşatmak için önemli işler yapmış, yapıyor… Vardığımız yer, Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitislerin ana yerleşim merkeziydi ama birden ruhum duruldu, düşüncem netleşti, kafam rahatladı! Çünkü bugün bizim için kuruluşun ve kurtuluşun şehri olan Kütahya’nın dünü Aizanoi Antik Kenti’nin kalıntıları, buluntuları arasındaydı… Önceki yazımda bu kentin önemine vurgu yaparken “İyi korunmalı” demiştim ya, meğer dünyada en iyi korunan Zeus Tapınağı buradaymış zaten. ‘Korunmalı’ talebime, ‘Tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmalı’ beklentimi de eklemek istiyorum ki yerli / yabancı turistin uğrak noktalarından biri olsun Kütahya… Aizanoi Antik Kenti’ni dolaşmaya çıkmadan önce bizleri bilgilendiren Prof. Dr. Gökhan Coşkun’un burada yürütülen kazı çalışmaların başında bulunuyor olması çok önemli. Bu kanat, daha önceki kazıları yürüten yabancı bilim insanlarından bazılarının ‘hırsızlığı’ üzerine duyduğumuz hikayelerden kaynaklıdır… Böylece, kazı faaliyetlerini Türk bilim insanlarının yapmasının önemini anlamış olduk...   KİM İLKEL, KİM MEDENİ TARTIŞILIR ‘Antik şehir’ dendiğinde akla gelen ‘ilkel insan’ tipinin ürettiği sanat bu ise başta heykeltıraş dostlarım olmak üzere tüm sanatçılardan özür dileyerek, kendi kendime, ‘bugün yapılanlar ne ola ki’ diye sormadan edemiyorum! ‘İlkel insan’ların yaptığı eşi menendi olmayan yapılar, bugünkü mimarları kara kara düşündüredursun, Hıristiyanlığın karanlık dünyasında kendisini ‘medeni’ sananların IŞİD’den beter tavrı bir büyük katliama dönüşmüş… Sonuç: Taassup içindeki Hıristiyanlar, sanat eseri heykellerin kafasını, kolunu, bacağını koparıp Penkalas Çayına atmış… Buna rağmen bugünlere ulaşan heykellerin hangileri ya da hangi parçaları yabancı kazı ekipleri tarafından kaçırıldı bilemem ama bulunan başlarla göz göze gelenler, o başların, ‘binlerce yıl önce bizi bedenimizden ayıranlar yok oldu ama biz sonsuza kadar yaşamaya devam edeceğiz’ çığlığını duyuyor olmalı… Aizanoi Antik Kenti’nde 2 bin yıllık heykel parçaları gün yüzüne çıkarılırken Hıristiyanların heykel katliamı da medyaya yansıyordu! Kazı çalışmaları sırasında 2 bin yıl önceye ait erkek başı heykel ile mitolojide aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit heykeline ait parçalar bulunurken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Coşkun, kazılarda mitolojik tanrı ve tanrıçalara ait 70 heykel parçasına rastlandığını söylüyordu. Bize yaptığı açıklamalar sırasında sayının 80’i aştığını öğrendik. Anlaşılan, dönem tanrıları kendini bile korumaktan aciz ve fakat birer sanat şaheserinin poz verenleriymiş… Gezmeye, yazmaya devam ederiz…
Ekleme Tarihi: 19 Nisan 2023 - Çarşamba

‘Tanrıların Arabaları’ ve Kütahya’daki ‘tanrı’ başları, kolları, bacakları!

Ömür selim çocukluk, gençlik yıllarımı önüne katmış götürürken, 1970’li yılların insana can, ülkeye kan kaybettiren sağ/sol çatışması, 1980’de kurulacak idam sehpalarına gerekçe olacak ölümlerle doluydu…

‘O yıllardan aklında kalan başka bir şey yok mu’ derseniz, var!

 

“TANRILARIN ARABALARI” KİTABI…

Bulandığımız ideolojik rengin bugün bile anlam veremediğim soruları ve sorunlarının yanına bir de “Tanrıların Arabaları” park etmişti! Park etmişti ama sıkça otoparktan çıkıp zihin caddelerimizde tur atıyordu!

1968 yılında yayımlanan Erich von Daniken’in yazdığı “Tanrıların Arabaları” kitabının bir iddiası vardı. Diyordu ki: Antik Çağdaki insanlar ilkeldi ama yüksek bir medeniyete ve bilgi düzeyine sahip dünya dışı varlıklar tarafından ziyaret ediliyorlardı.

Çok tartışılan kitabın içerdiği hipotezler sadece sıradan insanlar tarafından değil akademisyenlerce de tartışılıyordu. Görüşler özetle ‘saçma’ şeklinde idi…

O günlerin Türkiye’sinden bu günlerin Kütahya’sına varınca, gördüklerim karşısında, ‘yazar buraları gezmiş olabilir mi’ sorusuyla kafam karıştı! Çünkü öyle bir kitabı yazmak için Aizanoi Antik Kenti gibi, antik dönemin eşsiz sanat eserleri ve yapıları ilham verebilirdi!

Döneceğim…

 

KÜTAHYA YEDİRİP İÇİRDİLER!

Kafanızı karıştırmamak için izahlı gideyim: Yazmıştım ya; Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından gerçekleştirilen “Medya Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları” için Kütahya’daydık.

Etkinliğin ev sahibi Kütahya Belediye Başkanı Prof. Dr. Alim Işık, mihmandarlarımız ise Kütahya İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal ile Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünden Fatma Akcan Budak idi.

Ramazan ayıydı ve aramızda oruç tutanlar vardı. Buna rağmen oruç bozmayan türden ‘Kütahya’ yedirip içirdiler medya mensuplarına!

Benim, “Tanrıların Arabaları”ndan inip Kütahya’nın sokaklarında gezindiğime bakmayın; otobüsümüz Çavdarhisar’daki Aizanoi Antik Kenti’ne doğru süzülürken ruhumdaki ince sızı, yüreğimdeki kanayan yara, bu aziz toprakların ‘kuruluş’ ve ‘kurtuluş’a adanmış bedenlerle dolu olmasındandı…

Başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, onun şahsında tüm şehitlerimizi, gazilerimi rahmetle, minnetle andım…

Nihayet vardık antik kente…

 

BURASI YAŞAYAN BİR ŞEHİR

Yol boyu bizlere ve şoförümüze yardımcı olan mihmandarımız Fatma Akcan Budak’ın doğup büyüdüğü Aslanapa’ya girerken yaşadığı heyecan onun şahsi coşkusuydu ama İl Kültür ve Turizm Müdürü Zekeriya Ünal’ın, Antik Kent için “Burası yaşayan bir şehir” tabiri, ayak bastığımız yeri tarif bakımından tek cümlelik muhteşem bir özetti. Zeus Tapınağı’nın görkemi altında ezilen caminin minaresi, Tapınağın önünden gelip geçen traktörler, gezmeye gelen insanların hareketliliği gösteriyordu ki buralardaki hayat birlerce yıldır canlı…

 

KÜTAHYA TURİZM ŞEHRİ OLACAKSA

Kimilerince Türk oldukları kabul gören Hititlerin Anadolu’ya hakim olması bir yana; ardılı Friglere sahip çıkan Kütahya, onların adını ve medeniyetini yaşatmak için önemli işler yapmış, yapıyor…

Vardığımız yer, Frigya’ya bağlı olarak yaşayan Aizanitislerin ana yerleşim merkeziydi ama birden ruhum duruldu, düşüncem netleşti, kafam rahatladı!

Çünkü bugün bizim için kuruluşun ve kurtuluşun şehri olan Kütahya’nın dünü Aizanoi Antik Kenti’nin kalıntıları, buluntuları arasındaydı…

Önceki yazımda bu kentin önemine vurgu yaparken “İyi korunmalı” demiştim ya, meğer dünyada en iyi korunan Zeus Tapınağı buradaymış zaten. ‘Korunmalı’ talebime, ‘Tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkarılmalı’ beklentimi de eklemek istiyorum ki yerli / yabancı turistin uğrak noktalarından biri olsun Kütahya…

Aizanoi Antik Kenti’ni dolaşmaya çıkmadan önce bizleri bilgilendiren Prof. Dr. Gökhan Coşkun’un burada yürütülen kazı çalışmaların başında bulunuyor olması çok önemli. Bu kanat, daha önceki kazıları yürüten yabancı bilim insanlarından bazılarının ‘hırsızlığı’ üzerine duyduğumuz hikayelerden kaynaklıdır…

Böylece, kazı faaliyetlerini Türk bilim insanlarının yapmasının önemini anlamış olduk...

 

KİM İLKEL, KİM MEDENİ TARTIŞILIR

‘Antik şehir’ dendiğinde akla gelen ‘ilkel insan’ tipinin ürettiği sanat bu ise başta heykeltıraş dostlarım olmak üzere tüm sanatçılardan özür dileyerek, kendi kendime, ‘bugün yapılanlar ne ola ki’ diye sormadan edemiyorum!

‘İlkel insan’ların yaptığı eşi menendi olmayan yapılar, bugünkü mimarları kara kara düşündüredursun, Hıristiyanlığın karanlık dünyasında kendisini ‘medeni’ sananların IŞİD’den beter tavrı bir büyük katliama dönüşmüş…

Sonuç: Taassup içindeki Hıristiyanlar, sanat eseri heykellerin kafasını, kolunu, bacağını koparıp Penkalas Çayına atmış…

Buna rağmen bugünlere ulaşan heykellerin hangileri ya da hangi parçaları yabancı kazı ekipleri tarafından kaçırıldı bilemem ama bulunan başlarla göz göze gelenler, o başların, ‘binlerce yıl önce bizi bedenimizden ayıranlar yok oldu ama biz sonsuza kadar yaşamaya devam edeceğiz’ çığlığını duyuyor olmalı…

Aizanoi Antik Kenti’nde 2 bin yıllık heykel parçaları gün yüzüne çıkarılırken Hıristiyanların heykel katliamı da medyaya yansıyordu!

Kazı çalışmaları sırasında 2 bin yıl önceye ait erkek başı heykel ile mitolojide aşk ve güzellik tanrıçası Afrodit heykeline ait parçalar bulunurken, Kazı Başkanı Prof. Dr. Gökhan Coşkun, kazılarda mitolojik tanrı ve tanrıçalara ait 70 heykel parçasına rastlandığını söylüyordu. Bize yaptığı açıklamalar sırasında sayının 80’i aştığını öğrendik.

Anlaşılan, dönem tanrıları kendini bile korumaktan aciz ve fakat birer sanat şaheserinin poz verenleriymiş…

Gezmeye, yazmaya devam ederiz…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.