Mazi; gençlikte biriktirilenlerin yaşlılıkta anılmasından ibarettir!
1960 yılının ortalarında geldiğimiz Ankara’nın Başkentliğini, başkentliğin de ne büyük bir onur olduğunu idrak etmem mesleğimin sunduğu imkanlarla oldu.
Ankara’nın ruhuma kattığı güzellikler, Ankara Kalesi gibi yapıların görkemiyle beslenince bir ‘başkent sevdası’ oluştu yüreğimde…
Bu sevda, süreç içinde kalemime, kelamıma da yansıdı…
58 yıl önceydi… Yaşaması zor Yenidoğan’daki bir evin zemin katından; elektriğin, yolun, suyun olmadığı bir yamaca (Ufuktepe’ye) taşınmıştık…
Yenidoğan’daki tepeden her gün selamlaştığımız Ankara Kalesi, onlarca kilometre uzaktaki Keçiören’in yamaçlarından da görülüyordu…
***
Sırtımızı Kaleye dönerek yürüdüğümüzde vardığım yer ise Hacıkadın Deresiydi.
Kaybolmuş derelere karışan Hacıkadın, o zamanların yoksul ve yoksun Ankara’sında saklı bir hazine gibi içine kapanıktı!
50 yıl önce Hacıkadın Deresini kendine getiren, hareketlendiren bizdik. Kanyonunda çocuk çığlıkları yankılanırdı… Bir yazımda anlattığım gibi;
O zamanlar…
Ankara’nın Başkent olma özelliğine yakışmayan bir sefalet içindeki Keçiören’in Ufuktepe ve havalisinde yer alan gecekonducular insani koşullardan uzaktı.
İki elin parmaklarını geçmeyecek veletler olarak akşam karanlığına kadar dolaşırdık. Yürümenin, ayakta durmanın zor olduğu yamaçlardan aşağı doğru baktığımızda göz alabildiğine uzanan boşluğun içine serpiştirilmiş yazlık konaklar bize esrarengiz görünür; bayramlarda el öpmeye gittiğimizde tabak içinde uzatılan şeker ve bozuk paralardan payımızı alınca müthiş keyiflenirdik.
Her yer bizimdi sanki! Ağaçlara, bağlara, bahçelere dalar, meyve/sebze yolardık! Bir de uzaklığına aldırış etmeden Hacıkadın Deresi’ne gider, çimerdik…
Amerikan filmlerindeki derin kanyonları andıran yarıkların dibindeki suda kurbağa, balık avlar kanyonun zirvelerindeki kartal yuvalarına çıkardık.
50 yıl önce bu gizemli arazide tek bir kulübe vardı. Uzun, yeşil otların arasında yer alan bu yapıda kim yaşıyor bilmiyorduk ama ıssız/sessiz ve de ürkütücü bu ortamda o kulübenin varlığı güven veriyordu bize.
Biz gidiyoruz, o…
Hacıkadın Deresini birlikte sayısız kereler ziyaret ettiğimiz arkadaşlar Türkiye’nin, dünyanın dört bir yanına dağıldı. İçlerinde ölenler bile oldu ama (…) Hacıkadın Deresi, geleceğe bambaşka bir çehre ile miras kalacak…
***
Keçiören’de 1 milyon 480 bin metrekare bir alana sahip olan ve Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından 25 yıllığına kiralanan “Hacıkadın Şehir Ormanı” benzersiz bir yaşam alanına dönüştü.
***
Ankara Büyükşehir Belediyesi, Hacıkadın Kent Ormanı’nı yenileyerek “Park Ankara” adıyla hizmete açtı. Alan; barbekülü 81 bungalovu, ATV alanı, taş evi, at çiftliği, kayak pisti, paintball alanı ve 800 kişilik kapasiteye sahip Belpa Cafe ile Başkentlilere nefes aldırmakla kalmayacak düğün / dernek dahil her ihtiyacın karşılanabileceği bir yer olacak.
***
Vay arkadaş! Şu işe bakın! Bir zamanlar balıkların, kurbağaların, yengeçlerin, yılanların, kartalların mekanı olan Hacıkadın Deresi, eğlencenin binbir türüne ev sahipliği yapacak gizemli bir dünyaya dönüşüyor…
Teşekkürler Mansur Başkan…