Dursun Erkılıç
Köşe Yazarı
Dursun Erkılıç
 

Bir Medya Masalı -4-

-4- Devrisi gün… Gazze haritadan silinirken oluk oluk kan akıyordu… Ukrayna, Rusya topraklarına girerken Moskova’dan nükleer tehditler yükseliyordu… Döviz fiyatları rekor üstüne rekor kırarken ihracatçılar ‘dokunmayın dövizime’ mesajı veriyordu… Enflasyon, bel bükmeyi aşmış bel kırmaya başlamıştı… Hayat devam ediyordu… *** Ekip yine Politika Kasabasının Millet Bahçesinde buluştu. F Klavye Hoca, “Sefer düştü Hay Sana’ya” diyerek hareket emrini verdi! Siyaset Bulvarına çıkıp haber sitesinin bulunduğu bina yönüne saptılar. Yolu bildikleri için bu kez daha çabuk vardılar… Bu bir medya masalı ya; büroya girdiklerinde onlar herkesi görüyordu ama kimse onları görmüyordu! Bu yüzden, F Klavye, “Sessiz olun” deyince gülüştüler! Patronlardan Sopalı Salo ile Mahcup Maho gelmişti ama Cingöz Cemo ve dördüncü ortak ortalıkta yoktu. İzin istemek için içeri giren Çaycı Ceko, Salo’ya yalakalık için aşçıyı gammazladı: - Abi dün aşçı Zalo yemek servisi yaparken takma dişi çorba tenceresine düştü… - Eee… - Kepçeyi daldırıp çıkardı, suya tutup temizledikten sonra “Bi’şey olmaz” diyerek yerine taktı… - Siz ne yaptınız? - Ne yapalım, güldük! Salo, dün içtiği çorbayı düşünürken böğürdü! *** İzni koparan Ceko çıkarken, asıl beklenen kişi, Seocu Selo gelince toplantının yapılacağı odaya geçtiler. Toplantıya katılacak olan Editör Fato ve Muhabir Mıho da peşlerine verdi! Toplantı odası çok geniş değildi ama sığıştılar! Mahcup Maho, davet sahibi olarak Seocu Selo’yu ev sahiplerine onları da Selo’ya tanıttı… Sopalı Salo, hal hatır sorduktan sonra, “Hak geçmesin” diyerek bir soru yöneltti: - Hocam, biliyorsun MEREK kriterlerini çok önceden belirledi. Ancak biz bu kriterleri gazetecilik yaparak yerine getiremiyoruz. Eli sopalı biri lazım! Editör Fato, “Gazetecilik yapmıyoruz ki” diye söylendi… Duymazdan gelen Salo devam etti: - Derdimizin dermanı olarak sizi gösterdiler… Bu girişten hoşnut kalan Seocu Selo, sandalyesinde kaykılarak konuştu: - Çok iyi yaptınız. Bizim işimiz bu… Editör Fato, dayanamayıp sordu: - Gazetecilik okudunuz mu ya da yaptınız mı? Basın kartınız var mı? Bu sorudan hoşlanmayan Selo, durumu kurtarmak zorunda olduğunu anladığı bir cevap verdi: - Hay Sana İnternet Sitesini uçurmak için gazeteci olmaya ya da basın kartına gerek yok! “Siz gazeteci olarak yapsaydınız da bize gerek kalmasaydı” anlamına gelen bu cevap ile bir mahcubiyet yaşayan Fato susarken Selo devam etti: - Ben hazırlıklı geldim. Arkadaşlarla konuşup bugün sonuç almaya başlayacağız! Mahcup Maho ile Sopalı Salo mütebessim çehreye bürünürken, Muhabir Mıho heyecanlandı: - Özel haber mi yazacağız? *** Cümbür cemaat onlar önden bunlar peşlerinden editörlerin siteye haber yüklediği salona geçerken, ses yine peydah oldu: Herkes birbirini kandırıp gezer Kırk tür fırıldağı döndürüp gezer Öyle bir dünya ki karanlık medya Fetbaz fenerini söndürüp gezer Salo, “Fesuphanallah” çekerken, gecikmiş olan Cingöz Cemo telaşla girdi içeri. - Çok şey kaçırdım mı? “Hayır” diyen Seocu Selo, emir komutayı hemen ele aldı.  “Tüm arkadaşlar bana baksın” deyince, herkes işini bırakıp ona döndü. - Arkadaşlar şimdi size söyleyeceklerimi harfiyen yerine getireceksiniz. Verdiğim konuları daha doğrusu soruların cevaplarını SEO haber olarak yazıp siteye yükleyeceksiniz… Hemen görevlendirmelerde bulundu… Sen; “Cibuti’de asgari ücret kaç paradır mı?” Sen; “Peru’da ne ka köfte o ka ekmek kaç kuruş?” Sen; “Emzük Fiyat Uyku Emzüğü Reçetesiz mi” Editör Fato yine dayanamadı: - Şaka mı bu? Bunlar doğru dürüst cümle bile değil… - Aynen verdiğim gibi kullanacaksınız, başlıkları da alt başlıkları da… Gugıl Gülo böyle istiyor. Yoksa… Ses dayanamamış olmalı ki yeniden yankılandı: Gugıl ne diyorsa yapıyor herkes Yolu yanlışsa da sapıyor herkes Haberin öldüğü medyada şimdi Haşa sanki tanrı tapıyor herkes Muhabir Mıho’nun “Ne zaman özel haber yazacağız” sorusu güme giderken Seocu Selo, görevlendirmelerine devam etti: Sen; “Ne Demek… Her Nasip Vaktine Esirdir? - Ayeti…” Sen; “Şans İçin Dua mı- Olağanüstü Uğur Getiren Dualar mı kidir? Konularını hemen SEO haber olarak yazıp siteye yükleyin… Kısa süre içinde konularla ilgili yazılar hazırlanıp yüklenince, Mahcup Maho’nun çığlığı duyuldu: - Yırttııık! Gugıl bizi yukarılara taşıdı … Ses bilgilendirmede bulundu: - Hemen sevinmeyin, biraz bekleyin. Gugıl Gülo şimdi bir güncelleme yapıyor… Mahcup Maho, az sonra kötü haberi dillendirdi: - Tüh be çakıldık! Cingöz Cemo: - Desenize Feyis Felo’ya her ay 10 bin dolar ödemeye devam… Editör Fato: - Arkadaşlar bu durum sürdürülebilir değil. Türkiye’deki internet haber siteleri küresel teknoloji şirketlerinin esiri durumuna düştü. 10 bin doları vermeyen MEREK’in istediği tıklamayı alamıyor. Belki de tıklamaları bile yapay zeka yoluyla kendileri yapıyor! Devletin, milletin parası heba oluyor. Bu konu bir şekilde dile getirilmeli… Sopalı Salo: - Yok abi MEREK ile papaz olmıyak… Editör Fato: - Papaz olmayacaksanız zangoçluğa devam! Muhabir Mıho, yine boşu boşuna “Ne zaman gerçek özel haber yazacağız” sorusunu attı ortalığa! Duyan olmadı! Editörlerden biri, “Haber yazarken Cipiti Celo’ya danışalım mı” diye sorunca Sopalı Salo sinirlendi: - Hayır! Cipiti Celo giremez bu büroya! Seocu Selo, sakin sakin devreye girdi: - Kullanabilirsiniz! Yapay zeka işimizin bir parçası haline geldi. Ancak Cipiti Celo’nun hazırladığı haberleri insan diline çevirin. Ne de olsa yapay zeka o! Bu cevap ile alı al moru mor olan Salo’ya bakan Fato ve editörler kıs kıs güldü… Ses, yine bir durum tespitinde bulundu: Yapay zeka şimdi gasteci oldu Cibiti Celo da baş tacı oldu Muhabirler işsiz güçsüz kalınca Şimdi haber veren postacı oldu *** Sopalı Salo, Mahcup Maho, Cingöz Cemo ve dördüncü ortak acil toplantı yaparak Seocu Selo’yu kovma kararı aldı! *** Salo, pes etmek istemiyordu: - Yarın da benim tanıdığım SEO’cuyla konuşalım… Bu arada televizyon Amerika’da öldürülen siyahilerle ilgili bir haberi duyuruyordu: - ABD’de polis şiddetti bitmiyor. Özellikle siyahiler polis işkencesi ya da kurşunlarıyla hayatını kaybediyor. 2020-2023 yılları arasında her 1 milyon Siyahi Amerikalıdan yaklaşık 18’i polis şiddetiyle can verdi. Bu sayı beyaz Amerikalılarda 6, Hispaniklerde ise 8… *** F Klavye Hoca, “Gidiyoruz” deyince peşine düştüler. Gazetecinin, bahçede bir durum değerlendirmesi yapma teklifi oy birliğiyle kabul gördü. Millet Bahçesi’nin en büyük ağacının gölgesine tünediler. Hem yorgunluk gidermeye hem de görüşlerini anlatmaya başladı herkes. F Klavye Hoca: - Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda ülke bir yokluk, yoksunluk içindeydi. ‘Medya’nın adı bile yoktu ortalıkta. ‘Matbuat’ eskide kalmıştı ama ‘basın’, gazete ve gazeteciliğe dair her şeyi içine alın sihirli bir kavramdı. Basın kartının geçtiği yerlerde, mesela müzeye giren bir gazeteci “Basın hocam” diyerek, bugün mavi olan sarı basın kartını göstererek girerdi içeri. Genç gazeteci, “Bir gazete nasıl hazırlanırdı” diye sorunca, F Klavye Hoca, “Ooo! Oraya girersek çıkamayız ama size özetin özeti bir şeyler anlatayım” diyerek, merakları gidermek istedi: - Sizin bugün 10 dakikada yaptığınız işler eskiden 5-10 saati alıyordu! Bir gazetecini basın toplantısına gidip gelmesi bile saatleri buluyordu. Büroya döndüğünde özel daktilosu yoksa bir daktilo boşalacak da hemen kapıp haberini yazacaktı. Yazdı diyelim… Müdürlerin süzgecinden geçecek, sayfa sekreterine gidecek, sayfa çizilecek, daktiloda yazılmış yazılar matbaada dizgiciler tarafından entertipe dizgi makinelerinde kurşun harfler şeklinde satırlara dökülecekti… Haa bu arada foto muhabiri de (film takmayı unutmak, ışık yetersizliği gibi) aksilikler yaşamamışsa; filmi karanlık odada yıkadıktan sonra seçilen kareleri tab edecek, o fotoğraflardan sayfada kullanılacak olanlar klişehaneye gönderilecek ve orada çinko plakalara kazınacak, en sonunda matbaadaki mürettibe ulaşacaktı ki bu da uzun saatler alan işlemler silsilesiydi… Genç kız, hiç duymadığı kavramları, “Korku filmi gibiymiş Hocam” diye niteleyince, Hoca, tasdik etti: - Aynen öyle! Bugün şikayetçi olan gazeteciler, gazete patronları dünü bilse şükür namazı kılardı! Gülüşmenin ardından, F Klavye, “Yolcu yolunda gerek” diyerek yola düşürdü herkesi… *** Devrisi gün… Güneşi kuşatan bulut ordusu sıcağa engel olamıyordu… Bir çocuğun parkın bir köşesine çöğdürmesi gibi kısa süre çiseleyen yağmur serinlik yerine nem getirmişti… Gazeteci, sabah erken kalkıp Politika Kasabasının Siyaset Bulvarını hızlı adımlarla geçerek Millet Bahçesindeki buluşma yerine vardı. Kısa süre içinde ekip toplanmıştı ama F Klavye Hoca yoktu ortalıkta… Biraz sonra bahçe kapısından göründü… “Saati kurmayı unutmuşum, uyuyakalmışım, uyanamadım. Kusura kalmayın…” diye mazeret bildirince, elinde çifte telefon bulunan öğrenci söylendi: - Ne saat kurması abi? Saat mi kaldı dünyada? F Klavye’nin talimatıyla yola çıktılar. Hay Sana İnternet Haber Sitesine girdiklerinde bir-iki editör dışında kimse yoktu. Biri esniyor öteki uyukluyordu… Sakin büroda net biçimde duyulan bir Gazze haberi daha okunuyordu: - İsrail yıkıcı saldırılarını sürdürdüğü Gazze’ye yardım girişini engelleyerek bölgede büyük bir “insani felakete” neden olurken, İsrail’in “aç bırakma politikası” çocukların açlıktan ölümüne yol açıyor. *** Editör Fato ve Mahcup Maho ile Cingöz Cemo büroya gelince cin gibi oldu editörler! Biraz sonra yanında yeni SEO uzmanıyla birlikte Sopalı Salo da avdet edince toplantı için her şey tamam oldu… Sopalı Salo’nun talimatıyla toplantı düzeni alındı: - Arkadaşlar hemen toplantımızı yapalım. Hak geçmesin! “Arkadaşımız Seocu Sabo” diyerek onu herkese, herkes adını söyleyerek kendisini ona tanıttı. Dördüncü ortak geç de olsa yerini aldı: - Selamün Aleyküm… Selamı alan Seocu Sabo, hemen konuya geçti: - Arkadaşlar ben size konular vereceğim siz bunları hazırlayıp kullanacaksınız. Sonuçta tıklanarak malı götüreceğiz! Editörler eline kalem, önüne kağıt almışken Sabo “İki konuda bilgilendirme yapmak istiyorum” dedi. - Birincisi: Muavin Haber. İkincisi: Gemini… Patronlar dahil toplantıya katılanların neredeyse tümü büyük bir merakla dinlerken, bir tepki görmeyen Seocu Sabo, özgüvenle devam etti: - “Muavin Haberi”, içeriğin şehir veya ilçe sayılarak girilmesi ve hazırlanmasıyla ilgili. Sopalı Salo, getirdiği adamın anlattıklarının anlaşılmasını ister gibi sordu: - Buna bir örnek verebilir misiniz? - Şöyle: Ticaret Bakanlığı veya KOSGEB gibi kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan destek ödemeleri klasik bir şekilde “Ödemeler hesaplara yatırıldı” diye verilebilir. Ancak “Muavin Haberi” işte burada önem kazanıyor. Bu haber, “Müjde! Ödemeler hesaplara yattı” diye de verilebilir ama asıl önemlisi şu örnektir: “Ankara, İstanbul, Eskişehir, Yozgat, Konya, Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Kayseri, Adana, Gaziantep müjde! Ödemeler hesaplara yattı.” Mahcup Maho, “Bu şekilde başlık atmanın bizlere faydası ne olacak” diye sorunca, Seocu Sabo, “Gemini işte bu noktada devreye giriyor” diyerek devam etti: - Arkadaşlar, Gugıl Gülo, Gemini ile entegre oldu. Yayıncılar artık konum bazlı kategorize ediliyor. Cingöz Cemo da meraklandı: - Bizi nokta konumla takip edecekler demek ki… “Zaten ediyorlar” diyen Sabo, ayrıntı verdi: - Başlık ve spotta konuma dayalı atıf yaptığımızda buralardaki kitleye daha kolay ulaşabiliriz. Muhabir Mıho, “Gemini nedir” diye sorunca ilk defa dikkate alınıyor olmanın mutluluğunu yaşadı! Seocu Sabo: - Arkadaşlar, Gemini ya da eski adıyla Bard, Google AI tarafından geliştirilen bir sohbet robotudur. Yani Bard artık Gemini oldu… Editörlerin şefi Fato, “Konuları verseniz de işe başlasak. Gecikirsek problem olur” deyince, Sabo da fırsat kolluyormuş gibi atıldı: - Arkadaşlar, aşağıda belirtilen başlıklarla içerik hazırlayıp yükleme yapacaksınız. Sen; Ankara ne olarak bilinebilinir? Sen; Ankara kime ait mi? Sen; Ankara en çok nereli ki mi? Sen; Ankara’nın neyi meşhur hediye satan? Sen; Ankara dünya neleri ile tanımakta mı? Sen; ÖTA ego nedir mi? Ankara egolar saat kaça kadar çalışır mı? Fato, önceki seocudan tecrübeyle, “Bozuk cümleleri düzeltelim mi” diye sorma gereği duymadı ama Sabo, yine de herkesi rahatlatmak için açıklama yaptı: - Yukarıda verilen başlıklar Gugıl Gülo tarafından oluşturulmuştur. Kullanıcıların sorgularına en uygun başlıklar böyle. Başlıkları ve alt başlıkları aynı şekilde alın lütfen. Editör Fato, bu uygulamadan hiç memnun değildi: - Gugıl Gülo sadece patronların ağzına değil güzel dilimiz Türkçenin de içine ediyor. Editörler konularla ilgili haber ve içerik hazırlarken Seocu Sabo, patronları bazı konularda bilgilendirme gereği duydu: - Trend aramalar üzerine içerik girişi yapılmalı. - Sosyal medya ve MEREK kriterlerini karşılayacak içerikler yüklenmeli. - Ankara ile ilgili içerikler hazırlanmalı… Sabo, öyle bir istekte bulundu ki tüm editörler yazmayı / yüklemeyi bırakıp ona döndü: - Her editör günlük en az 35 ajans haberi ve bunun yanında yine en az 15 katalog içerik yüklemeli. 3’er tane de özel haber yazmalı. Her gün siteye en az 300 haber girilmeli… Editör Fato çıldırdı. Olmazı zorlayan Sabo’ya herkes adına tepki gösterdi: - Yemek yemeyelim mi? Çay, kahve içmeyelim mi? İşemeyelim mi? Eve gitmeyelim mi? Muhabir Mıho, Sopalı Salo’nun sert sert baktığını görünce bir şey diyecekti, vazgeçti. “İşemesek de olur” der gibi başını öne eğdi. Seocu Sabo ise “Bunu Anadolu’nun her köşesinde başarıyorlar” deyince kimse inanmadı! Çünkü MEREK kriterleri, oralarda çok daha az haber yüklenmesine izin veriyordu… Muhabir Mıho, isteğini, “Ağabey biz ne zaman özel haber yazacağız” diye dile getirince Sopalı Salo tersledi: - Sen önce isteneni yap! - Ağabey sen de hep bana sopa sallıyon… Televizyonda sunucu, “Ankara’da bir, Türkiye genelinde üç kadın cinayeti daha işlendi…” diyordu ama sallayan yoktu! *** Editör Fato’nun patronaj konusunda kafası öylesine karıştı ki, söylenmeden edemedi: - Ben bu işten bir şey anlamadım! Haber mi yazacağız, içerik mi üreteceğiz, ordan / burdan haber mi devşireceğiz, yoksa Gugıl Gülo’nun isteklerini mi yerine getireceğiz? Patron kim belli değil! MEREK mi, Gugıl Gülo mu, Feyis Felo mu, Sopalı Salo mu, Mahcup Maho mu, Cingöz Cemo mu? Yoksa Seocu Selo ya da Sabo mu? Fato bu soruları sorarken içeri giren Gugıl Gülo, bu yaklaşıma fena bozuldu hatta sinirlendi: - Hop hooop! Patron benim! Bunu tartışanı yakarım! Güncelleyim mi lan hepinizi? Koro Halinde yalvardılar: Parasızlık kaldı sayende dünde Her saat ne etsen baş üstü günde Gugıl eğer yoksan bizler de yokuz Biz ettik sen etme eğildik önde Sopalı Salo: - Hah şöyle yola gelin! (Gugıl’a dönerek) Abi senin talimatlarını tek tek sıralıyom ama beni dinlemiyorlardı. “Patron, Gugıl abimdir” diyordum burun kıvırıyorlardı. Şimdi anlamışlardır… - Kim lan benim patronluğumdan şüphe eden. Söyleyin kim? Seocu Sabo da Gugıl Gülo’ya yalakalık yarışına katıldı: - Yok abi, artık öyle bir şey olmaz ama Sopalı Salo itin olur! O derece sadık… Gugıl Gülo, eli uçkurunun üzerinde bağlı, boynu bükük duran Salo’ya bakarak takdirini belirtti: - Salo, seni sevmeye başladım. Adamımsın…  (Editör FATO’ya dönerek) Bu karıyı sevmedim… Sopalı Salo: - Hemen kovalım ağam… Seocu Sabo: - İyi olur… Dördüncü ortak toplantıdan ayrıldı: - Allah’a emanet… *** Kısa süre içinde konularla ilgili yazılar hazırlanıp yüklenince, Mahcup Maho’nun mutluluk çığlığı bir kez duyuldu: - Yırttııık! Gugıl bizi yukarılara taşıdı … Ses bilgilendirmede bulundu: - Hemen sevinmeyin, biraz bekleyin. Gugıl Gülo şimdi bir güncelleme yapıyor… Mahcup Maho, az sonra kötü haberi dillendirdi: - Tüh be çakıldık! Cingöz Cemo: - Desenize Feyis Felo’ya her ay 10 bin dolar ödemeye devam… Editör Fato: - Arkadaşlar bu durum sürdürülebilir değil. Türkiye’deki internet haber siteleri küresel teknoloji şirketlerinin esiri durumuna düştü. 10 bin doları vermeyen MEREK’in istediği tıklamayı alamıyor. Belki de tıklamaları bile yapay zeka yoluyla kendileri yapıyor! Devletin, milletin parası heba oluyor. Bu konu bir şekilde dile getirilmeli… Sopalı Salo: - Yok abi! MEREK ile papaz olmıyak… Editör Fato: - Papaz olmayacaksanız zangoçluğa devam! *** Sopalı Salo, Mahcup Maho, Cingöz Cemo ve dördüncü ortak acil toplantı yaparak Seocu Sabo’yu kovma kararı aldı! *** Seocu Sabo giderken ses herkesin duyacağı şekilde arkasından seslendi: Dijitalistan adlı medya şehri var imiş Salo, Maho ve Cemo orda kaymak yer imiş Yemekte ballı börek… Yedekte şiş, pirzola Feyis ile Gugıl da bana yok mu der imiş F Klavye Hoca, “Acıktık çocuklar hadi gidelim. Yarın yine geliriz” talimatıyla dağıttı ekibi… (DEVAM EDECEK)  
Ekleme Tarihi: 08 Eylül 2024 - Pazar

Bir Medya Masalı -4-

-4-

Devrisi gün…

Gazze haritadan silinirken oluk oluk kan akıyordu…

Ukrayna, Rusya topraklarına girerken Moskova’dan nükleer tehditler yükseliyordu…

Döviz fiyatları rekor üstüne rekor kırarken ihracatçılar ‘dokunmayın dövizime’ mesajı veriyordu…

Enflasyon, bel bükmeyi aşmış bel kırmaya başlamıştı…

Hayat devam ediyordu…

***

Ekip yine Politika Kasabasının Millet Bahçesinde buluştu.

F Klavye Hoca, “Sefer düştü Hay Sana’ya” diyerek hareket emrini verdi!

Siyaset Bulvarına çıkıp haber sitesinin bulunduğu bina yönüne saptılar.

Yolu bildikleri için bu kez daha çabuk vardılar…

Bu bir medya masalı ya; büroya girdiklerinde onlar herkesi görüyordu ama kimse onları görmüyordu!

Bu yüzden, F Klavye, “Sessiz olun” deyince gülüştüler!

Patronlardan Sopalı Salo ile Mahcup Maho gelmişti ama Cingöz Cemo ve dördüncü ortak ortalıkta yoktu.

İzin istemek için içeri giren Çaycı Ceko, Salo’ya yalakalık için aşçıyı gammazladı:

- Abi dün aşçı Zalo yemek servisi yaparken takma dişi çorba tenceresine düştü…

- Eee…

- Kepçeyi daldırıp çıkardı, suya tutup temizledikten sonra “Bi’şey olmaz” diyerek yerine taktı…

- Siz ne yaptınız?

- Ne yapalım, güldük!

Salo, dün içtiği çorbayı düşünürken böğürdü!

***

İzni koparan Ceko çıkarken, asıl beklenen kişi, Seocu Selo gelince toplantının yapılacağı odaya geçtiler.

Toplantıya katılacak olan Editör Fato ve Muhabir Mıho da peşlerine verdi!

Toplantı odası çok geniş değildi ama sığıştılar!

Mahcup Maho, davet sahibi olarak Seocu Selo’yu ev sahiplerine onları da Selo’ya tanıttı…

Sopalı Salo, hal hatır sorduktan sonra, “Hak geçmesin” diyerek bir soru yöneltti:

- Hocam, biliyorsun MEREK kriterlerini çok önceden belirledi. Ancak biz bu kriterleri gazetecilik yaparak yerine getiremiyoruz. Eli sopalı biri lazım!

Editör Fato, “Gazetecilik yapmıyoruz ki” diye söylendi…

Duymazdan gelen Salo devam etti:

- Derdimizin dermanı olarak sizi gösterdiler…

Bu girişten hoşnut kalan Seocu Selo, sandalyesinde kaykılarak konuştu:

- Çok iyi yaptınız. Bizim işimiz bu…

Editör Fato, dayanamayıp sordu:

- Gazetecilik okudunuz mu ya da yaptınız mı? Basın kartınız var mı?

Bu sorudan hoşlanmayan Selo, durumu kurtarmak zorunda olduğunu anladığı bir cevap verdi:

- Hay Sana İnternet Sitesini uçurmak için gazeteci olmaya ya da basın kartına gerek yok!

“Siz gazeteci olarak yapsaydınız da bize gerek kalmasaydı” anlamına gelen bu cevap ile bir mahcubiyet yaşayan Fato susarken Selo devam etti:

- Ben hazırlıklı geldim. Arkadaşlarla konuşup bugün sonuç almaya başlayacağız!

Mahcup Maho ile Sopalı Salo mütebessim çehreye bürünürken, Muhabir Mıho heyecanlandı:

- Özel haber mi yazacağız?

***

Cümbür cemaat onlar önden bunlar peşlerinden editörlerin siteye haber yüklediği salona geçerken, ses yine peydah oldu:

Herkes birbirini kandırıp gezer
Kırk tür fırıldağı döndürüp gezer
Öyle bir dünya ki karanlık medya
Fetbaz fenerini söndürüp gezer

Salo, “Fesuphanallah” çekerken, gecikmiş olan Cingöz Cemo telaşla girdi içeri.

- Çok şey kaçırdım mı?

“Hayır” diyen Seocu Selo, emir komutayı hemen ele aldı.

 “Tüm arkadaşlar bana baksın” deyince, herkes işini bırakıp ona döndü.

- Arkadaşlar şimdi size söyleyeceklerimi harfiyen yerine getireceksiniz. Verdiğim konuları daha doğrusu soruların cevaplarını SEO haber olarak yazıp siteye yükleyeceksiniz…

Hemen görevlendirmelerde bulundu…

Sen;

“Cibuti’de asgari ücret kaç paradır mı?”

Sen;

“Peru’da ne ka köfte o ka ekmek kaç kuruş?”

Sen;

“Emzük Fiyat Uyku Emzüğü Reçetesiz mi”

Editör Fato yine dayanamadı:

- Şaka mı bu? Bunlar doğru dürüst cümle bile değil…

- Aynen verdiğim gibi kullanacaksınız, başlıkları da alt başlıkları da… Gugıl Gülo böyle istiyor. Yoksa…

Ses dayanamamış olmalı ki yeniden yankılandı:

Gugıl ne diyorsa yapıyor herkes
Yolu yanlışsa da sapıyor herkes
Haberin öldüğü medyada şimdi
Haşa sanki tanrı tapıyor herkes

Muhabir Mıho’nun “Ne zaman özel haber yazacağız” sorusu güme giderken Seocu Selo, görevlendirmelerine devam etti:

Sen;

“Ne Demek… Her Nasip Vaktine Esirdir? - Ayeti…”

Sen;

“Şans İçin Dua mı- Olağanüstü Uğur Getiren Dualar mı kidir?

Konularını hemen SEO haber olarak yazıp siteye yükleyin…

Kısa süre içinde konularla ilgili yazılar hazırlanıp yüklenince, Mahcup Maho’nun çığlığı duyuldu:

- Yırttııık! Gugıl bizi yukarılara taşıdı …

Ses bilgilendirmede bulundu:

- Hemen sevinmeyin, biraz bekleyin. Gugıl Gülo şimdi bir güncelleme yapıyor…

Mahcup Maho, az sonra kötü haberi dillendirdi:

- Tüh be çakıldık!

Cingöz Cemo:

- Desenize Feyis Felo’ya her ay 10 bin dolar ödemeye devam…

Editör Fato:

- Arkadaşlar bu durum sürdürülebilir değil. Türkiye’deki internet haber siteleri küresel teknoloji şirketlerinin esiri durumuna düştü. 10 bin doları vermeyen MEREK’in istediği tıklamayı alamıyor. Belki de tıklamaları bile yapay zeka yoluyla kendileri yapıyor! Devletin, milletin parası heba oluyor. Bu konu bir şekilde dile getirilmeli…

Sopalı Salo:

- Yok abi MEREK ile papaz olmıyak…

Editör Fato:

- Papaz olmayacaksanız zangoçluğa devam!

Muhabir Mıho, yine boşu boşuna “Ne zaman gerçek özel haber yazacağız” sorusunu attı ortalığa!

Duyan olmadı!

Editörlerden biri, “Haber yazarken Cipiti Celo’ya danışalım mı” diye sorunca Sopalı Salo sinirlendi:

- Hayır! Cipiti Celo giremez bu büroya!

Seocu Selo, sakin sakin devreye girdi:

- Kullanabilirsiniz! Yapay zeka işimizin bir parçası haline geldi. Ancak Cipiti Celo’nun hazırladığı haberleri insan diline çevirin. Ne de olsa yapay zeka o!

Bu cevap ile alı al moru mor olan Salo’ya bakan Fato ve editörler kıs kıs güldü…

Ses, yine bir durum tespitinde bulundu:

Yapay zeka şimdi gasteci oldu
Cibiti Celo da baş tacı oldu
Muhabirler işsiz güçsüz kalınca
Şimdi haber veren postacı oldu

***

Sopalı Salo, Mahcup Maho, Cingöz Cemo ve dördüncü ortak acil toplantı yaparak Seocu Selo’yu kovma kararı aldı!

***

Salo, pes etmek istemiyordu:

- Yarın da benim tanıdığım SEO’cuyla konuşalım…

Bu arada televizyon Amerika’da öldürülen siyahilerle ilgili bir haberi duyuruyordu:

- ABD’de polis şiddetti bitmiyor. Özellikle siyahiler polis işkencesi ya da kurşunlarıyla hayatını kaybediyor. 2020-2023 yılları arasında her 1 milyon Siyahi Amerikalıdan yaklaşık 18’i polis şiddetiyle can verdi. Bu sayı beyaz Amerikalılarda 6, Hispaniklerde ise 8…

***

F Klavye Hoca, “Gidiyoruz” deyince peşine düştüler.

Gazetecinin, bahçede bir durum değerlendirmesi yapma teklifi oy birliğiyle kabul gördü.

Millet Bahçesi’nin en büyük ağacının gölgesine tünediler. Hem yorgunluk gidermeye hem de görüşlerini anlatmaya başladı herkes.

F Klavye Hoca:

- Benim gazeteciliğe başladığım yıllarda ülke bir yokluk, yoksunluk içindeydi. ‘Medya’nın adı bile yoktu ortalıkta. ‘Matbuat’ eskide kalmıştı ama ‘basın’, gazete ve gazeteciliğe dair her şeyi içine alın sihirli bir kavramdı. Basın kartının geçtiği yerlerde, mesela müzeye giren bir gazeteci “Basın hocam” diyerek, bugün mavi olan sarı basın kartını göstererek girerdi içeri.

Genç gazeteci, “Bir gazete nasıl hazırlanırdı” diye sorunca, F Klavye Hoca, “Ooo! Oraya girersek çıkamayız ama size özetin özeti bir şeyler anlatayım” diyerek, merakları gidermek istedi:

- Sizin bugün 10 dakikada yaptığınız işler eskiden 5-10 saati alıyordu! Bir gazetecini basın toplantısına gidip gelmesi bile saatleri buluyordu. Büroya döndüğünde özel daktilosu yoksa bir daktilo boşalacak da hemen kapıp haberini yazacaktı. Yazdı diyelim… Müdürlerin süzgecinden geçecek, sayfa sekreterine gidecek, sayfa çizilecek, daktiloda yazılmış yazılar matbaada dizgiciler tarafından entertipe dizgi makinelerinde kurşun harfler şeklinde satırlara dökülecekti… Haa bu arada foto muhabiri de (film takmayı unutmak, ışık yetersizliği gibi) aksilikler yaşamamışsa; filmi karanlık odada yıkadıktan sonra seçilen kareleri tab edecek, o fotoğraflardan sayfada kullanılacak olanlar klişehaneye gönderilecek ve orada çinko plakalara kazınacak, en sonunda matbaadaki mürettibe ulaşacaktı ki bu da uzun saatler alan işlemler silsilesiydi…

Genç kız, hiç duymadığı kavramları, “Korku filmi gibiymiş Hocam” diye niteleyince, Hoca, tasdik etti:

- Aynen öyle! Bugün şikayetçi olan gazeteciler, gazete patronları dünü bilse şükür namazı kılardı!

Gülüşmenin ardından, F Klavye, “Yolcu yolunda gerek” diyerek yola düşürdü herkesi…

***

Devrisi gün…

Güneşi kuşatan bulut ordusu sıcağa engel olamıyordu…

Bir çocuğun parkın bir köşesine çöğdürmesi gibi kısa süre çiseleyen yağmur serinlik yerine nem getirmişti…

Gazeteci, sabah erken kalkıp Politika Kasabasının Siyaset Bulvarını hızlı adımlarla geçerek Millet Bahçesindeki buluşma yerine vardı.

Kısa süre içinde ekip toplanmıştı ama F Klavye Hoca yoktu ortalıkta…

Biraz sonra bahçe kapısından göründü…

“Saati kurmayı unutmuşum, uyuyakalmışım, uyanamadım. Kusura kalmayın…” diye mazeret bildirince, elinde çifte telefon bulunan öğrenci söylendi:

- Ne saat kurması abi? Saat mi kaldı dünyada?

F Klavye’nin talimatıyla yola çıktılar.

Hay Sana İnternet Haber Sitesine girdiklerinde bir-iki editör dışında kimse yoktu. Biri esniyor öteki uyukluyordu…

Sakin büroda net biçimde duyulan bir Gazze haberi daha okunuyordu:

- İsrail yıkıcı saldırılarını sürdürdüğü Gazze’ye yardım girişini engelleyerek bölgede büyük bir “insani felakete” neden olurken, İsrail’in “aç bırakma politikası” çocukların açlıktan ölümüne yol açıyor.

***

Editör Fato ve Mahcup Maho ile Cingöz Cemo büroya gelince cin gibi oldu editörler!

Biraz sonra yanında yeni SEO uzmanıyla birlikte Sopalı Salo da avdet edince toplantı için her şey tamam oldu…

Sopalı Salo’nun talimatıyla toplantı düzeni alındı:

- Arkadaşlar hemen toplantımızı yapalım. Hak geçmesin!

“Arkadaşımız Seocu Sabo” diyerek onu herkese, herkes adını söyleyerek kendisini ona tanıttı.

Dördüncü ortak geç de olsa yerini aldı:

- Selamün Aleyküm…

Selamı alan Seocu Sabo, hemen konuya geçti:

- Arkadaşlar ben size konular vereceğim siz bunları hazırlayıp kullanacaksınız. Sonuçta tıklanarak malı götüreceğiz!

Editörler eline kalem, önüne kağıt almışken Sabo “İki konuda bilgilendirme yapmak istiyorum” dedi.

- Birincisi: Muavin Haber. İkincisi: Gemini…

Patronlar dahil toplantıya katılanların neredeyse tümü büyük bir merakla dinlerken, bir tepki görmeyen Seocu Sabo, özgüvenle devam etti:

- “Muavin Haberi”, içeriğin şehir veya ilçe sayılarak girilmesi ve hazırlanmasıyla ilgili.

Sopalı Salo, getirdiği adamın anlattıklarının anlaşılmasını ister gibi sordu:

- Buna bir örnek verebilir misiniz?

- Şöyle: Ticaret Bakanlığı veya KOSGEB gibi kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan destek ödemeleri klasik bir şekilde “Ödemeler hesaplara yatırıldı” diye verilebilir. Ancak “Muavin Haberi” işte burada önem kazanıyor. Bu haber, “Müjde! Ödemeler hesaplara yattı” diye de verilebilir ama asıl önemlisi şu örnektir: “Ankara, İstanbul, Eskişehir, Yozgat, Konya, Çorum, Çankırı, Kırıkkale, Kayseri, Adana, Gaziantep müjde! Ödemeler hesaplara yattı.”

Mahcup Maho, “Bu şekilde başlık atmanın bizlere faydası ne olacak” diye sorunca, Seocu Sabo, “Gemini işte bu noktada devreye giriyor” diyerek devam etti:

- Arkadaşlar, Gugıl Gülo, Gemini ile entegre oldu. Yayıncılar artık konum bazlı kategorize ediliyor.

Cingöz Cemo da meraklandı:

- Bizi nokta konumla takip edecekler demek ki…

“Zaten ediyorlar” diyen Sabo, ayrıntı verdi:

- Başlık ve spotta konuma dayalı atıf yaptığımızda buralardaki kitleye daha kolay ulaşabiliriz.

Muhabir Mıho, “Gemini nedir” diye sorunca ilk defa dikkate alınıyor olmanın mutluluğunu yaşadı!

Seocu Sabo:

- Arkadaşlar, Gemini ya da eski adıyla Bard, Google AI tarafından geliştirilen bir sohbet robotudur. Yani Bard artık Gemini oldu…

Editörlerin şefi Fato, “Konuları verseniz de işe başlasak. Gecikirsek problem olur” deyince, Sabo da fırsat kolluyormuş gibi atıldı:

- Arkadaşlar, aşağıda belirtilen başlıklarla içerik hazırlayıp yükleme yapacaksınız.

Sen;

Ankara ne olarak bilinebilinir?

Sen;

Ankara kime ait mi?

Sen;

Ankara en çok nereli ki mi?

Sen;

Ankara’nın neyi meşhur hediye satan?

Sen;

Ankara dünya neleri ile tanımakta mı?

Sen;

ÖTA ego nedir mi? Ankara egolar saat kaça kadar çalışır mı?

Fato, önceki seocudan tecrübeyle, “Bozuk cümleleri düzeltelim mi” diye sorma gereği duymadı ama Sabo, yine de herkesi rahatlatmak için açıklama yaptı:

- Yukarıda verilen başlıklar Gugıl Gülo tarafından oluşturulmuştur. Kullanıcıların sorgularına en uygun başlıklar böyle. Başlıkları ve alt başlıkları aynı şekilde alın lütfen.

Editör Fato, bu uygulamadan hiç memnun değildi:

- Gugıl Gülo sadece patronların ağzına değil güzel dilimiz Türkçenin de içine ediyor.

Editörler konularla ilgili haber ve içerik hazırlarken Seocu Sabo, patronları bazı konularda bilgilendirme gereği duydu:

- Trend aramalar üzerine içerik girişi yapılmalı.

- Sosyal medya ve MEREK kriterlerini karşılayacak içerikler yüklenmeli.

- Ankara ile ilgili içerikler hazırlanmalı…

Sabo, öyle bir istekte bulundu ki tüm editörler yazmayı / yüklemeyi bırakıp ona döndü:

- Her editör günlük en az 35 ajans haberi ve bunun yanında yine en az 15 katalog içerik yüklemeli. 3’er tane de özel haber yazmalı. Her gün siteye en az 300 haber girilmeli…

Editör Fato çıldırdı. Olmazı zorlayan Sabo’ya herkes adına tepki gösterdi:

- Yemek yemeyelim mi? Çay, kahve içmeyelim mi? İşemeyelim mi? Eve gitmeyelim mi?

Muhabir Mıho, Sopalı Salo’nun sert sert baktığını görünce bir şey diyecekti, vazgeçti. “İşemesek de olur” der gibi başını öne eğdi.

Seocu Sabo ise “Bunu Anadolu’nun her köşesinde başarıyorlar” deyince kimse inanmadı! Çünkü MEREK kriterleri, oralarda çok daha az haber yüklenmesine izin veriyordu…

Muhabir Mıho, isteğini, “Ağabey biz ne zaman özel haber yazacağız” diye dile getirince Sopalı Salo tersledi:

- Sen önce isteneni yap!

- Ağabey sen de hep bana sopa sallıyon…

Televizyonda sunucu, “Ankara’da bir, Türkiye genelinde üç kadın cinayeti daha işlendi…” diyordu ama sallayan yoktu!

***

Editör Fato’nun patronaj konusunda kafası öylesine karıştı ki, söylenmeden edemedi:

- Ben bu işten bir şey anlamadım! Haber mi yazacağız, içerik mi üreteceğiz, ordan / burdan haber mi devşireceğiz, yoksa Gugıl Gülo’nun isteklerini mi yerine getireceğiz? Patron kim belli değil! MEREK mi, Gugıl Gülo mu, Feyis Felo mu, Sopalı Salo mu, Mahcup Maho mu, Cingöz Cemo mu? Yoksa Seocu Selo ya da Sabo mu?

Fato bu soruları sorarken içeri giren Gugıl Gülo, bu yaklaşıma fena bozuldu hatta sinirlendi:

- Hop hooop! Patron benim! Bunu tartışanı yakarım! Güncelleyim mi lan hepinizi?

Koro Halinde yalvardılar:

Parasızlık kaldı sayende dünde
Her saat ne etsen baş üstü günde
Gugıl eğer yoksan bizler de yokuz
Biz ettik sen etme eğildik önde

Sopalı Salo:

- Hah şöyle yola gelin! (Gugıl’a dönerek) Abi senin talimatlarını tek tek sıralıyom ama beni dinlemiyorlardı. “Patron, Gugıl abimdir” diyordum burun kıvırıyorlardı. Şimdi anlamışlardır…

- Kim lan benim patronluğumdan şüphe eden. Söyleyin kim?

Seocu Sabo da Gugıl Gülo’ya yalakalık yarışına katıldı:

- Yok abi, artık öyle bir şey olmaz ama Sopalı Salo itin olur! O derece sadık…

Gugıl Gülo, eli uçkurunun üzerinde bağlı, boynu bükük duran Salo’ya bakarak takdirini belirtti:

- Salo, seni sevmeye başladım. Adamımsın…  (Editör FATO’ya dönerek) Bu karıyı sevmedim…

Sopalı Salo:

- Hemen kovalım ağam…

Seocu Sabo:

- İyi olur…

Dördüncü ortak toplantıdan ayrıldı:

- Allah’a emanet…

***

Kısa süre içinde konularla ilgili yazılar hazırlanıp yüklenince, Mahcup Maho’nun mutluluk çığlığı bir kez duyuldu:

- Yırttııık! Gugıl bizi yukarılara taşıdı …

Ses bilgilendirmede bulundu:

- Hemen sevinmeyin, biraz bekleyin. Gugıl Gülo şimdi bir güncelleme yapıyor…

Mahcup Maho, az sonra kötü haberi dillendirdi:

- Tüh be çakıldık!

Cingöz Cemo:

- Desenize Feyis Felo’ya her ay 10 bin dolar ödemeye devam…

Editör Fato:

- Arkadaşlar bu durum sürdürülebilir değil. Türkiye’deki internet haber siteleri küresel teknoloji şirketlerinin esiri durumuna düştü. 10 bin doları vermeyen MEREK’in istediği tıklamayı alamıyor. Belki de tıklamaları bile yapay zeka yoluyla kendileri yapıyor! Devletin, milletin parası heba oluyor. Bu konu bir şekilde dile getirilmeli…

Sopalı Salo:

- Yok abi! MEREK ile papaz olmıyak…

Editör Fato:

- Papaz olmayacaksanız zangoçluğa devam!

***

Sopalı Salo, Mahcup Maho, Cingöz Cemo ve dördüncü ortak acil toplantı yaparak Seocu Sabo’yu kovma kararı aldı!

***

Seocu Sabo giderken ses herkesin duyacağı şekilde arkasından seslendi:

Dijitalistan adlı medya şehri var imiş
Salo, Maho ve Cemo orda kaymak yer imiş
Yemekte ballı börek… Yedekte şiş, pirzola
Feyis ile Gugıl da bana yok mu der imiş

F Klavye Hoca, “Acıktık çocuklar hadi gidelim. Yarın yine geliriz” talimatıyla dağıttı ekibi…

(DEVAM EDECEK)

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.