[simple-author-box]
Yazının başlığında soruyorum ya, evet, biz neden böyleyiz? Tarih yazan, tarih yapan bir milletin mensupları tarihi, doğal hatta dini mekanları neden korumaz? Bırakın korumayı neden zarar verir birileri?
Kapadokya’nın kaya evlerini, yer altı kiliselerini gezerken buralara verilmiş olan zararlar izaha muhtaçtır ama izahtan da uzaktır. Bu tahribata bir gerekçe bulup insani bir zemine oturtmak zordur.
Hangi şehirde yaşıyorsanız yaşayın çevrenize şöyle bir bakın, dünden miras kalmış camiler, kiliseler, çeşmeler, konaklar, heykeller, çeşitli kalıntılar, buluntular bugün ya yok olmuş ya da büyük bir tahribata uğramış durumdadır.
Genel olarak bu konuyu ayrıca ele alırız ama bu hususta güncel bir konuya değinmek ve yine başlıktaki suali sormak istiyorum…
Mühim bir müze
Ankara’nın en büyük ilçelerinden biri olan Keçiören, Altındağ ‘a bağlı bir semt iken 1983’te ilçe olmuştur. İlçe, önemli tarihi, doğal ve ekonomik değerlere sahiptir.
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşına hazırlandığı ve karargâh olarak kullandığı Eski Ankara Tarım Okulu da Keçiören’de bulunuyor. Bina müze olarak korunuyordu. Kurtuluş Savaşı sırasında Genel Kurmay Başkanlığı binası olarak da kullanılan tarihi bir yapıdır., Atatürk’ün kaldığı ve Kurtuluş Savaşı’nın harp planlarını hazırladığı oda ‘Atatürk Odası’ olarak düzenlenerek müze haline getirilmişti. Bu odada bulunan soba, masa ve perdeler Atatürk zamanından kalmaydı. ‘Kalmaydı’ dememin sebebi yok edilmiş olması!
Bu bina yandı…
Türkiye’nin kurtuluşuna önderlik eden, Cumhuriyetin Kuruluşunu gerçekleştiren, Ankara’yı başkent yapan Atatürk’ün kullandığı binayı bir şekilde yaktık! Koruyamadık…
Hemen belirtmem gerekir ki: Türk milletinin dünyayı hayran bırakan önemli hasletleri vardır ama herkesi şaşırtan ve “Bu kadar da olmaz ki” dedirten olumsuz tavır ve davranışları olduğu da bir gerçektir.
Örnek çok güncel ve çarpıcı: Atatürk’ün Keçiören’de Milli Mücadele’yi yönetirken kaldığı bu bina önce yandı, sonra iki yıl metruk halde bekledi. Bu arada içine girenler en az yangın kadar zarar vererek duvarlara yazılar yazdı, oyuklar açtı, binayı kirletti.
Altınok’un paylaşımı
Bu hal böyle gidemezdi, nihayet Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’un özel ilgisi ve talimatıyla binanın aslına uygun şekilde restore edilmesine dönük süreç başlatıldı.
Başkan Altınok, “Atatürk’ün hatırasını burada yaşatacağız. Bölgede detaylı bir temizlik çalışması yaptık. Restorasyon çalışmalarıyla bu mirasa sahip çıkacağız.” paylaşımı ile yüreklere su serpti.
Altınok’un ziyareti…
Başkan Altınok, A.Ü. Tarım, Hayvancılık ve Gıda TEKNOKENT’ini ziyareti sırasında metruk haldeki yapıyı da inceledi. İncelemelerinin ardından açıklamalarda bulunan Altınok, “Milli Mücadelemizin ve büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hatırası olan bu yapıyı restore ederek bu güzel hatırayı hem yaşatacağız hem de geleceğe taşıyacağız.” dedi.
Başkan çok net konuştu:
“Kurtuluş Savaşımızın mimarı ve kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 27 Aralık 1919’da Ankara’ya geldiğinde aslında Milli Mücadele’nin karargâhına; Keçiören’e gelmiştir. Şu an Meteoroloji Genel Müdürlüğümüzün bulunduğu binada Milli Mücadeleyi yönetmiştir. Aynı zamanda TEKNOKENT’in bahçesinde bulunan bu yapıyı da karargâh olarak kullanmıştır. Maalesef şu an metruk bir halde olan yapıyı inşallah en kısa zamanda Ankara Üniversitesi Rektörümüz Prof. Dr. Necdet Ünüvar ile beraber restore edip Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100’üncü yılında veya daha öncesinde açmış olacağız. Yapının restorasyonunu da aslına uygun şekilde yapıp, Atatürk’ün yaşadığı yer olarak ziyaret edilecek bir mekân haline getireceğiz.”
Atatürk’e bakışı…
Atatürk için, “Büyük komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk yedi düvele karşı mücadele vermiştir. Türk milleti küllerinden doğmuştur. Bugün eğer devletimiz varsa, ezanımız varsa, bayrağımız varsa önce Allah`a sonra Atatürk’e, silah arkadaşlarına, şehitlerimize, gazilerimize ve yiğitlerimize borçluyuz.” diyen biri olan Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok’tan böyle bir davranmış beklenirdi. Keçiörenliler, Ankaralılar adına teşekkür ediyorum.
Yok et, kitap yap
İstanbul’dan bir örnek (17 Aralık 2017 tarihli bir haberden):
“İBB Kültür A.Ş., çeşitli nedenlerle ortadan kaldırılmış ya da bakımsızlıktan harap olmuş 100 tarihi eseri İstanbul’un Yüzleri Projesi adı altında kitaplaştırdı.”
Adamlar milattan binlerce yıl önce şehirler kurmuş, kaleler inşa etmiş, su ve ticaret yolları yapmış, bugün ayakta. Gidip geziyoruz. Dünyanın bir ucundan gelip ziyaret ediyorlar.
Millet olarak beş bin yıllık tarihimizden bahsediyoruz ama yüz yıl önceki binayı koruyamıyoruz.
Eh yani, ne diyeyim ben bize?