[simple-author-box]
Bu yazı ile size nevi de bilgisi de huyu, suyu da yaptıkları da şahsına münhasır birinden söz edeceğim…
O bir öğretmen
Sadece Yozgat’ımızın değil Türkiye’mizin önemli bir değeri olan Ertuğrul Kapusuzoğlu, uzun zamandır emekliliğin tadını çıkarıyor olsa da hâlâ bir eğitim neferi gibi çalışıyor ve her fırsatta ‘ben öğretmenim’ diye haykırıyor. Yerinde duramıyor, kıpır kıpır. Kâh balkonunda canlı yayında, kâh tatlı bir sohbet ortamında görünüyor. Virüs öncesi bambaşkaydı ama artık tavsiye edilen koşullara uyarak yaşıyor elbette. Eli/yüzü, sazı/sözü toprak kokar. Söylerken de çalışırken de üretir. Eker, biçer…
Yazar, senarist
“Dünyanın en mükemmel basılı yayın projesi” dediği “Yozgat Kültür Takvimi” ve “Anadolu Kültür Takvimi” eserlerini, kazandığı senaryo yarışmalarını, filme çekilen senaryolarını ve kitaplar, kitaplar, kitaplarını bir ömür tacı, bir gurur takı olarak özgeçmişinde taşıyor.
Ona ‘mani’ çok!
Elinden, yüreğinden kimsenin söküp alamayacağı şey öğretmenliğidir. Bu bakımdan ne yapsa aslan payını çocuklara ayırır.
O, kendisiyle ilgili yazacaklara kolaylık olsun diye bir şeyler paylaşırken, baktım;
Su akar derelerde Yaralar berelerde Herkeş almış yârini Benimki nerelerde
Diye geziniyor. Peşine düştüm. Vara vara vardık bir bahçeye. Bir ağacın gölgesine sığındım. Duydum, bağırıyor:
-Sevgili dostlar, arkadaşlarım, folklor müzesi kuruyorum…
Hizmet peşinde Müze düşünde
Kurar mı?
Kurar...
Çünkü şehrin dışında boş bir tarlada bağırıyordu ama sesini tüm Yozgat ve Türkiye duyuyordu sanki!
Nereden mi biliyorum?
Bu müzede sergilenmek üzere talep ettiği eşya, araç, gereçlerin hem söz hem de materyal olarak anında görüntülenmesinden.
Folklor, halk bilimi ya halkın gündelik hayatında kullandığı, sandıklara ve yüreklere gömdüğü ne varsa sergilemek üzere onlara talip Ertuğrul Hoca.
Ben aracıyım
Benzersiz bir müze/mekan olacağını bilmeniz adına aktarıyorum:
-Mümkünse her gün, değilse haftanın cumartesi ve pazar günü mutlaka canlı türküler.
-Çocukların, unuttuğumuz oyunları için bir öğretmen nezaretinde oyunlar.
-Çocuklar için Nasrettin hoca oyunu.
-Haftada en az bir gün Yozgat halayları, canlı.
-Sinema perdesinde Yozgat Belgeselleri.
-12 ay, 365 gün döven. Torunlarınızda kar altında dövene binmeye ne dersiniz.
-Eşeğin ya da öküzün çektiği seten, kürek sizin elinizde olacak.
-Tokmağın sizin, eşinizin, çocuklarınızın elinde olduğu soku.
-Sizin döndürdüğünüz el taşında, bulgur, düğürcük, tuz öğütme.
-Tandırda sizin açacağınız yahut pişireceğiniz yufka.
-Kara ocakta pişen sulu bulgur pilavı ve yufka üzerine pilav.
-Altın sarılı tavuk yumurtası.
-Kendi yemeğinizi kendiniz yapın.
-Çadırınızı yüklenir gelirseniz, sabah sizi horoz sesiyle uyandırmak...
-Şimdilik bu kadar yeter, gerisi bizde gizli kalsın.
E daha ne olsun? Son mesaj çok net:
-Bir minder de siz koyun.
Son paylaşımlarından birinde, “Başıbüyüklü köyü karşısında, Ankara yolu 12. Km. üzerinde kuracağım Yozgat Folklor Müzesi kurma çalışmalarımız baharın başlangıcıyla birlikte hız kazanacaktır.” dedi.
Anladınız! Desteği arttırın…
İşi zor ama dostları kolaylaştırıyor. Çünkü sözü dinlenir, hatırı sayılır. Kolay gelsin…
*
SÖZ
“Müzeler toplumların hafızasıdır. Bir ülkede aydınlanmayı, demokrasiyi ve adaleti esas kılacaksanız, atacağınız ilk adım müzecilik alanında olmalıdır.”
(Sunay Akın)