[simple-author-box]
15 Temmuz 2016 akşamı…
Ortalıkta görünmeyen ama hissedilen bir hinlik, bir itlik, bir sis-pus var. Tam bir düşman havası…
Gece yarısı yaklaşırken Ankara, İstanbul, Diyarbakır, Adana hareketlendi. Bir yerlerden düğmelerine basılan FETÖ’cü teröristler, asker kıyafetiyle çıkmış, Türkiye’yi esir almak istiyordu.
Ekranlara yansıyan işgal görüntüleri, artık adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü olan Boğaz Köprüsünde millet tarandı, bir katliama yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla kenetlenen ve bir yürek, bir bilek olan millet sokağa indi. Dikildi işgalci, darbecinin karşısına.
Milletin eli bomboş, yüreği iman dolu.
Teröristler silahlı, yolu, üst akıl yolu.
Bugüne kadar hiçbir düşmanın yapmadığını, yapamadığını yaptılar.
TBMM bombalandı… Gölbaşı’ndaki Özel Harekat Merkezinde, bu ülke için canın verenlerin canına kıydılar.
Manzara da bilanço da korkunçtu. Millet yılmadı, korkmadı, ürkmedi…
Üstüne üstüne yürüdü düşmanın…
*
O GECE
Hiçbir can boşa gitmedi, vatan kurtuldu. Her bir şehit, 15 Temmuz gecesi darbeler tarihini ters yüz etti. Millet öyle bir destan yazdı ki, dünya, ne yapacağını bilemez bir şaşkınlığa büründü.
Öyle ya…
Tankı ele geçiren insanlar gülerek ölümsüz pozlar veriyordu.
Ne desinlerdi…
Uçaklardan bir ölüm yağmuru gibi düşen bombalara rağmen insanlar sokaklardaydı.
Bu nasıl bir cesaretti…
Kendisini tarayan helikoptere taş atmak da neyin nesiydi.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? Halleri vardı…