MEVSİM ÇAĞRIŞIMLARI: Hatay, Bolu, Yozgat, Ankara
Bu yazının tetikleyicisi, akıl ermeyen iklim değişiklikleri ve Expo 2021’in ev sahibi Hatay gezimdir ama tam da mevsimi geçti diye arşive paketleyecekken abonesi olduğumuz Anadolu Ajansı’nın haber servisinde ‘kar’ araması yapınca karşıma şu haberler çıktı. Gördüm ki iklim sapıtmış!
Yayla yolunda 8 metrelik karla mücadele (Hakkari / 24.04.2022)
Karla mücadele nisanın son günlerinde devam ediyor (Bayburt / 27.04.2022)
Kaçkar Dağları'ndaki yayla yollarında ekipler bayram öncesi kar mesaisinde (Rize / 28.04.2022)
Kar etkili oldu (Bitlis / 06.05.2022)
Kardan kapanan Nemrut Krater Gölü'nün yolu açılıyor (Bitlis / 07.05.2022)
Bu haberlere göz attıktan sonra Hatay’a döndüm! Şehri gezerken işimizi zorlaştıran, kolaylaştıran mevsim koşulları, hafızamın labirentlerine gizlenmiş düne dair meteorolojik fakat mevsim dışı yaşanmışlıkları getirdi hatırıma…
Bilirsiniz, bazı mevsimlerde lokal yağış noktaları yoğun olan şehirler vardır. Özellikle Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerinde sıkça görülür. Örnekler vereyim…
Bolu ve Gökçekışla
Uzun yıllar önceydi, 50 yıl olmuştur…
Dedem Hasan Haydar ile kızını, Huriye halamı ziyaret için Bolu’nun Kıbrısçık kazasına gidiyorduk. Ormanın içlerinden Köroğlu Dağlarının zirvelerine tırmanan minibüsün önüne dedem ile ben oturmuştuk. Öyle tehlikeli bir yolda ilerliyordu ki minibüs, uçurumu teğet geçerken sadece ben değil dedem de elinin uzandığı bir yere tutunarak uçurumun tersi yöne eğiyordu vücudunu! Anlaşılan, kimse oturmak istemediği için bize kalmıştı şoför mahalli!
Neyse…
Yol boyunca dört mevsimi yaşadık desem abartı olmaz!
Bolu’nun insan kalabalığından çıkıp ağaç kalabalığı içindeki ormanda ilerlerken içine daldığımız sis yüzünden bir metre öteyi görmek mümkün değildi. Sonra sisin yerini alan yoğun yağmur eşlik etti bize!
Yeniden içinde kaybolduğumuz sisten çıktığımızda tüm sıcaklığıyla karşılayan güneşe aldanmamak gerekiyormuş!
Güneşi kovan kar kısa ömürlü olunca, onu defneden yağmur yolumuzu kesen seller saldı önümüze…
Söylemedim ama tüm bunları Ağustos ayında yaşıyorduk…
Menzili maksuda varınca Haydar dedem (namı diğer Sağır Haydar), sağ salim vardık diye şükür namazı kılmış olmalıydı!
Bundan da eski bir mevsim şokunu köyümüz Gökçekışla’da yaşamıştım.
Ankara’dan köye ‘tatil’ için gelmiş ailenin bacak kadar bebesi olarak evin damında hoplayıp zıplarken, bitişik yapının damına sebze meyve kurutmak için sofra bezi seren kadınların şen şakrak sesi bir anda çıkan rüzgar ile kesildi. Ne oluyor demeye kalmadan rüzgar fırtınaya, o da kasırgaya döndü. Damlardaki loya ve birbirine sarılarak kurtulmuştu insanlar…
Ankara dolusu
Ankara’da ilk oturduğumuz mahalle olan Yenidoğan’dan Keçiören’in Ufuktepe’sine taşınmıştık. Ancak o zaman bir mahalle olmadığı ve bir adının da bulunmadığı kesindi. Çünkü biri bizim köylü bir postacı, öteki, evi satın aldığımız komşuydu burada yaşayanlar. O kadar…
Komşunun, ‘Keloğlan’ dedikleri çocuğu, büyük bölümü dökülen su ile yandığı için tüysüzleşmiş kafasıyla kalmış hatırımda.
Neyse…
Eve girmek için (orta boylu) babamın kafasını eğmek zorunda kaldığı gecekondumuzun kapısının önünde, altı kümes olarak kullanılan beton bir alan vardı. Rahmetli annem Gülbeyaz’ın Yozgat tepkisi olan ‘vıyh!’ demesinin sebebi, beni can havliyle içeriye seğirttiren ‘şaaak’ sesiydi!
Son dönemde yine görülmeye başlayan fakat eskilerin ‘bir dolu yağardı ki ceviz büyüklüğünde’ dediği şeyi yaşıyorduk!
Bir öncü ya da keşifçi olarak yeryüzüne inen ve bir yaz ayında o ‘şaaak’ sesini çıkaran şey, ceviz büyüklüğünde bir dolu tanesiydi. Biraz sonra öyle bir hızlandı ve yoğunlaştı ki; çatıdaki kiremitlerin büyük bölümü kırılırken, kümese yetişemeyen tavuklar da telef oldu…
Onlarca yıl oturduğumuz o yörede bir daha böyle bir mevsim arızası yaşamadık ama gecekondumuzun hemen yanından geçen yolun vardığı (o zamanki) Bağlum köyü, Ankara’nın kar zengini yöresiydi. Bugün de öyledir…
Sebep: Hatay!
EXPO 2021 Hatay hazırlıklarını görmek ve Türkiye’ye anlatmak için şehri gezerken, düzde / dağda ilerledik mecburen. Kısa aralıklarla şahit olduğumuz sis, yağmur, güneş, sıcak ve soğuk gibi mevsim olayları 50 yıllık bir çalkantı yarattı zihnimde…
Paylaşayım istedim...
Ekleme
Tarihi: 12 Mayıs 2022 - Perşembe
MEVSİM ÇAĞRIŞIMLARI: Hatay, Bolu, Yozgat, Ankara
Bu yazının tetikleyicisi, akıl ermeyen iklim değişiklikleri ve Expo 2021’in ev sahibi Hatay gezimdir ama tam da mevsimi geçti diye arşive paketleyecekken abonesi olduğumuz Anadolu Ajansı’nın haber servisinde ‘kar’ araması yapınca karşıma şu haberler çıktı. Gördüm ki iklim sapıtmış!
Yayla yolunda 8 metrelik karla mücadele (Hakkari / 24.04.2022)
Karla mücadele nisanın son günlerinde devam ediyor (Bayburt / 27.04.2022)
Kaçkar Dağları'ndaki yayla yollarında ekipler bayram öncesi kar mesaisinde (Rize / 28.04.2022)
Kar etkili oldu (Bitlis / 06.05.2022)
Kardan kapanan Nemrut Krater Gölü'nün yolu açılıyor (Bitlis / 07.05.2022)
Bu haberlere göz attıktan sonra Hatay’a döndüm! Şehri gezerken işimizi zorlaştıran, kolaylaştıran mevsim koşulları, hafızamın labirentlerine gizlenmiş düne dair meteorolojik fakat mevsim dışı yaşanmışlıkları getirdi hatırıma…
Bilirsiniz, bazı mevsimlerde lokal yağış noktaları yoğun olan şehirler vardır. Özellikle Karadeniz, Ege ve Akdeniz bölgelerinde sıkça görülür. Örnekler vereyim…
Bolu ve Gökçekışla
Uzun yıllar önceydi, 50 yıl olmuştur…
Dedem Hasan Haydar ile kızını, Huriye halamı ziyaret için Bolu’nun Kıbrısçık kazasına gidiyorduk. Ormanın içlerinden Köroğlu Dağlarının zirvelerine tırmanan minibüsün önüne dedem ile ben oturmuştuk. Öyle tehlikeli bir yolda ilerliyordu ki minibüs, uçurumu teğet geçerken sadece ben değil dedem de elinin uzandığı bir yere tutunarak uçurumun tersi yöne eğiyordu vücudunu! Anlaşılan, kimse oturmak istemediği için bize kalmıştı şoför mahalli!
Neyse…
Yol boyunca dört mevsimi yaşadık desem abartı olmaz!
Bolu’nun insan kalabalığından çıkıp ağaç kalabalığı içindeki ormanda ilerlerken içine daldığımız sis yüzünden bir metre öteyi görmek mümkün değildi. Sonra sisin yerini alan yoğun yağmur eşlik etti bize!
Yeniden içinde kaybolduğumuz sisten çıktığımızda tüm sıcaklığıyla karşılayan güneşe aldanmamak gerekiyormuş!
Güneşi kovan kar kısa ömürlü olunca, onu defneden yağmur yolumuzu kesen seller saldı önümüze…
Söylemedim ama tüm bunları Ağustos ayında yaşıyorduk…
Menzili maksuda varınca Haydar dedem (namı diğer Sağır Haydar), sağ salim vardık diye şükür namazı kılmış olmalıydı!
Bundan da eski bir mevsim şokunu köyümüz Gökçekışla’da yaşamıştım.
Ankara’dan köye ‘tatil’ için gelmiş ailenin bacak kadar bebesi olarak evin damında hoplayıp zıplarken, bitişik yapının damına sebze meyve kurutmak için sofra bezi seren kadınların şen şakrak sesi bir anda çıkan rüzgar ile kesildi. Ne oluyor demeye kalmadan rüzgar fırtınaya, o da kasırgaya döndü. Damlardaki loya ve birbirine sarılarak kurtulmuştu insanlar…
Ankara dolusu
Ankara’da ilk oturduğumuz mahalle olan Yenidoğan’dan Keçiören’in Ufuktepe’sine taşınmıştık. Ancak o zaman bir mahalle olmadığı ve bir adının da bulunmadığı kesindi. Çünkü biri bizim köylü bir postacı, öteki, evi satın aldığımız komşuydu burada yaşayanlar. O kadar…
Komşunun, ‘Keloğlan’ dedikleri çocuğu, büyük bölümü dökülen su ile yandığı için tüysüzleşmiş kafasıyla kalmış hatırımda.
Neyse…
Eve girmek için (orta boylu) babamın kafasını eğmek zorunda kaldığı gecekondumuzun kapısının önünde, altı kümes olarak kullanılan beton bir alan vardı. Rahmetli annem Gülbeyaz’ın Yozgat tepkisi olan ‘vıyh!’ demesinin sebebi, beni can havliyle içeriye seğirttiren ‘şaaak’ sesiydi!
Son dönemde yine görülmeye başlayan fakat eskilerin ‘bir dolu yağardı ki ceviz büyüklüğünde’ dediği şeyi yaşıyorduk!
Bir öncü ya da keşifçi olarak yeryüzüne inen ve bir yaz ayında o ‘şaaak’ sesini çıkaran şey, ceviz büyüklüğünde bir dolu tanesiydi. Biraz sonra öyle bir hızlandı ve yoğunlaştı ki; çatıdaki kiremitlerin büyük bölümü kırılırken, kümese yetişemeyen tavuklar da telef oldu…
Onlarca yıl oturduğumuz o yörede bir daha böyle bir mevsim arızası yaşamadık ama gecekondumuzun hemen yanından geçen yolun vardığı (o zamanki) Bağlum köyü, Ankara’nın kar zengini yöresiydi. Bugün de öyledir…
Sebep: Hatay!
EXPO 2021 Hatay hazırlıklarını görmek ve Türkiye’ye anlatmak için şehri gezerken, düzde / dağda ilerledik mecburen. Kısa aralıklarla şahit olduğumuz sis, yağmur, güneş, sıcak ve soğuk gibi mevsim olayları 50 yıllık bir çalkantı yarattı zihnimde…
Paylaşayım istedim...
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.