İçinde yaşadığımız anı ölümsüzleştirmek için zihnimizde oluşan resimsel algı çizime dönüştürülmek istenir. Bu bir izlenimin sonucu olabilir. Resmin görsel uyarıcılığı vardır. Bileşkeleri, armonisi vardır. Bu ögeler doğru kullanıldığında biçim bütünlüğü endişe olmaktan çıkar. Düzleme, noktaya, çizgiye kavramsal baktığımızda görünür değildir hiçbiri. Kağıt üzerinde renk, ebat, şekil niteliklerini alarak bir biçim oluştururlar. Biçime hayat vermektir resimler. “Zihnimizin gözleridir.”
İçinde yaşadığımız anı ölümsüzleştirmek için geçip gitmesin diye o büyülü an durdurulmak istenir o karede. Tarih sabitlenmiştir. Gerçektir. Seçilen, en güzel en özel görüntüdür. Hafızada yer etmesini sağlayan; ışık, gölge, perspektiflik, renk, hareket gibi fotoğrafın görsel ögeleridir. Tasarım, bütünlük, denge, uyum olmalı fotoğrafın zorlu yolculuklarında. Ulaşılmak istenen şehirlere henüz gidilmemiştir. Dağlar, yemyeşil kırlar, mevsimler, gün batımları, uzaklıklar vardır çağıran. Baktıkça çoğalan hikayeleri vardır ruhumuzun ve susmayan şarkısı. Detaylar önemlidir. Fotoğraf çekerken görebilmek ve bu detayları gösterebilmek ustalık ister bu sebeple. Doğru karar verip hissetmek ve kaydetmek. Işığın değiştirdiği ruh hali içinde. Ve biriktirmek; anıları, sevinçleri, hüzünleri…
Direkt duygular vardır tek bir fırça hareketi ile kalbe renk renk akan. Direkt kaydetmek vardır. Resmin zaman olgusu ile fotoğrafın teknik olgusunun içli dışlı olmasında söz konusu olan malzemeler. Malzemelerle sıkı sıkıya duygusal bir bağ olmalı. Hayal gücünün resmi içten fotoğrafı dıştan görüntüleyerek uygun zamanı yakaladığında bilinçaltının sessiz başkaldırısı ile karşılaşabiliriz. Gizli kurguları bulmaya çalışmak düşünce ve bakış açımızı şölene çevirir.
İçselleştirilen her şey görmeyi “başka” olanla yan yana getirir. Görmek uzun soluklu bir yol. Bu yola girdiğimizde resim içinde ruh bulan objeler sarar etrafımızı. Ruhumuz anlık vurgular ile resim yüzeyinde zaman ve devinimi birbirine bağlar. Eskiyi, yeniyi, şimdiyi, hüznü, mutluluğu duygu akışı içinde duvarda asılı bir fotoğrafa yöneltir. Sonsuza kadar orada asılı duracak fotoğrafın içine. Artık her şey kurşunidir…
Geri dönüşün asla mümkün olmadığı şeyler vardır.‘Çocukluk’ gibi, ‘gençlik’ gibi, ‘dün’ gibi. Kaybolmuşlukların tam ortasında kalan insanlar bir resimden diğerine bir fotoğraftan ötekine derken hızla akıp giden hayatın değişen sürecinde soyut olarak‘duygu’, somut olarak ‘zaman çağrıştırmaya devam ederler.