Gazeteci olup da kendisini şehrine adayan ya da bir branşa, mesela spora, hele hele ikisine birden adayan insan sayısı o kadar azdır ki bunlar listelense listenin başına yazılacak isim Ali Öcal’dır…
Çok değerli bir meslektaşımdı, dostumdu…
Çok şey paylaştık, pek çok şey planladık ama biz planlar yaparken birileri gülüyormuş!
“İlham Veren Hayatlar” kitabı başta olmak üzere, kendisinin listelediği 9 ayrı konudaki proje için hazırlıklar yaparken aramızdan ayrıldı…
Son yıllarda birçok dostumu kaybettim ama Ali Öcal’ın vefatı başkaydı, bambaşkaydı…
En büyük hayali olan ‘kitap’ konusunda bendenizi fiilen ve resmen ‘editör’ olarak tayin etmişti ama editoryal işlemin bittiği gün vefat etmişti…
Değerli dostum için yapabileceğim iki şey vardı: Biri kitabının yayımlanmasına vesile olmak ki bunu önceki yazımda dile getirdim…
İkincisi; 1 Ağustos 2021 Pazar günü saat 11.09’da çektiğim, belki de en son çekilen fotoğraflarından biri ya da teki olan karelerle ölümsüzleştirdiğim meşhur ‘ajandaları’nı kayıt altına almaktı! Kısa bir video ve fotoğraf çekip sohbetimizi tamamladıktan sonra, Ali Öcal’ı, Çamlıdere’ye giden Ankara Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu Genel Başkanı Murat Kandazoğlu’na Eryaman yakınlarında teslim ettim. O gün böyle ayrıldık…
‘Ajanda’ deyip geçmeyin, birileri için sıradan bir kayıt defteri olabilir ama Ali Öcal için anlamı, önemi bambaşkaydı. Dostları için de…
Dostları onu elinden düşürmediği ‘Meydan Larus’, af edersiniz ajandası ile görünce bir büyük ansiklopedi kıymetiyle bakar, saygı duyardı…
Son sohbetimizin ardından bir yazı gönderdi. Mesleki mücadelesinin, ajandalarının önemini, anlamını bundan iyi anlatan bir şey olamazdı.
Sonuna, “Bugün Çamlıdere Belediye Başkanı olan Hazım Caner Can’ın Çamlıderemiz Gazetesi’nin 1998 Yılı Ağustos sayısında yazısı.” diye not düştüğü o yazı şöyle:
MEYDAN LARUS’U KARARTMAYALIM
Bundan 20-25 sene öncesini hatırlıyorum. Gençlik yılları... Günü gün olarak yaşadığımız günler. Çamlıdere Yaylası’nın her dağında arkadaşlarla oturup çay içiyor, taş ocaklar yapıp üzerinde et pişirip yiyor ve gülüp eğleniyoruz. Ama içimizden bir arkadaşımız, elinden hiç düşürmediği bir ajandaya sürekli notlar alıp çevreyi gözlemliyor. Fakat bizim o yıllarda hiç mi hiç dikkatimizi çekmiyor. Yazımın başında da dediğim gibi sadece günü yaşıyoruz. Ajandası elinden hiç düşmeyen kardeşimizle yıllar sonra yeni kurulmuş olan Çamlıdere Spor Kulübü’müzün formasını paylaşıyoruz. Çamlıdere Yaylası’ndan Ankara spor sahalarına inmişiz. Değişen çok şeyler var. Ama değişmeyen tek şey arkadaşımın elindeki küçük ajandası ve sürekli olarak yazılıp çizilen sayfaları. Fakat ben de dahil hiç kimse bu arkadaşımızın neler yazıp, çizdiğinin farkında değiliz. Yıllar geçiyor, artık her birimiz hayatın içine dalmışız, geçim savaşına başlamışız. O güzel yıllar geride kalmış, fakat eski dostlar zaman buldukça bir araya gelip gene sohbetler edip, dertleşiyoruz. O ne olduğunu düşünüp kafamızı bile yormadığımız ajanda arkadaşımızın elinde görevini hep yapıyor.
1997 yılının Şubat ayı Gazi Üniversitesi’nin bahçesindeki kafeteryamda oturuyorum. Eli ajandalı arkadaşım kafeteryadan içeri girdi. Sarıldık, öpüştük çaylarımızı içiyoruz. Fakat Ali Öcal kardeşimin gözleri o gün bir ayrı gülüyor, bakışları Kurtuluş Savaşı’nı başlatırken kazanacağına inanan büyük komutanın gözleri gibi ışıl ışıl parlıyor. Kelimler, cümleler ağzından bir başka akıyordu. O'nun bu mutlu hali beni de mutlu etmişti. Bu coşku ve sevincin sebebini sorduğumda gözleri tekrar ışıldadı. Hemen konuya girerek yıllardan beri hayalinde yaşattığı Çamlıderemiz isimli bir gazete çıkarmak isteğini söyledi. Kendisine gazete çıkarmanın zorluklarını anlattım. “Gazeteleri gazeteciler çıkarır ama okuyucular sahiplenerek ayakta tutar” dedim. Gazeteciliğin bütün güçlüklerini cilvelerini bildiğini kendisinin bu zorluklara göğüs gerecek bilgi ve birikimi olduğunu anlatıyordu. Yani kısaca kendisine ve gazetesine güveniyordu. Gazetesini tüm Çamlıdere insanına sevdirip okutacağına inanmıştı. O'nun bu inançlı ve kararlı tutumu beni de bu gazetenin başarılı olacağına inandırmıştı. Kendisine “yanında olacağımı” söyledim ve başarılar diledim. Bu konuşmalarımızın bir ay kadar süre geçmişti, iş yerimde çalışırken kapıdan içeri Ali Öcal kardeşimin girdiğini gördüm. Bir elinde malum ajanda diğer elinde bir tomar gazete vardı. Yıllardır özlemini çektiğimiz Çamlıderemiz Gazetesi ilk sayısıyla sahibinin elinden bizlere ulaşıyordu. Ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Zor gerçekleşecek hayal gerçek olmuştu. Artık bizim de bir aynamız vardı. Çünkü gazetelerin dünyanın gerçek aynaları olduğuna yürekten inanıyordum. Kendisine sarıldım ve tebrik ederek görevini yaptığını bundan sonraki görevin, “Çamlıdere insanına ve okuyucusuna düştüğünü” söyledim. Çok mutluydu. Işıl ışıl olan gözlerinde o gün mutluluk gözyaşlarını da gördüm. O gözyaşları ki yağmur olup yağsa Çamlıderemize bolluk ve bereket taşıyacak cinsten gözyaşlarıydı. Allah her zaman tüm hemşerilerimizi böyle hayırlara vesile olacak toplumsal hizmetlerle karşımıza çıkartsın. Karşımızda iyi yapılmış bir gazete örneği vardı. İçi o kadar Çamlıdere doluydu ki kendisini vererek okuyan insanların anlayacağı cinstendi. Başlık Çamlıdere, şiirler Çamlıdere, ilanlar Çamlıdere, spor Çamlıdere yani kısaca her şeyiyle biz, her sayısını büyük biz zevkle okuyup, Çamlıdere ve Çamlıdere insanı, hakkında dolu dolu bilgi sahibi oluyorum. Meğer memleketim hakkında ne kadar çok bilmediklerim varmış. Teker teker öğreniyorum. İnşallah daha da öğreneceğim. Bu gazetenin Ali Öcal arkadaşımın 25-30 yıllık bir bilgi birikimi olduğunu ve bu birikimin kaynağının o elinden düşmeyen ajanda olduğunu Çamlıderemiz Gazetesi çıktıktan sonra anlayabildim. Yıllar önce beni hiç ilgilendirmeyen içine ne yazıldığını hiç merak etmediğim o ajandanın Çamlıdere’nin bir Medyan Larus’u olduğunu sonra kavrayabildim. Lütfen Çamlıdere için her sayısında doğru ve gerçek haberler veren, her sayısı ile bizleri biraz daha aydınlatan bu gazetemize sahip çıkalım. O ajandanın dolu dolu olan sayfalarını karartmayalım. Her sayısında bize yeni yeni sayfalarını açmasını sağlayalım. İnanın o ajanda benim gözümde ufak bir ‘Çamlıdere Larus’ kimliğinde, açın gazetenin sayfalarını bir bakın, iyi inceleyin ve bu kararımın doğrulunu mutlaka sizlerde göreceksiniz. Çamlıderemiz de kolay kolay bir şeyler yapamıyoruz. Yapılana da sahip çıkıp yaşatmıyoruz. Kardeşim Ali Öcal’ı son yanıma geldiğinde gazetesi için biraz karamsar gördüm. O güvenip yola çıktığı okurlarının gazetesine sahip çıkmadığını söylerken gözlerinin eskisi kadar parlamadığını hissettim. Çamlıderemiz için, “ yöresel bir televizyon, yöresel bir radyo kurabilir miyiz” diye düşünebileceğimiz bir günde tek yayın organımızın da kapanma tehlikesi bizim için ayıptan da öte bir şey değildir. Lütfen Çamlıderemiz Gazetesi için her Çamlıdereli biraz duyarlı olsun. Günde sadece bir adet sigara az içsin. İnanın bu gazete sizleri çok az desteklerinizle ayakta kalır. Kalmasını sağlayalım. Ali arkadaşımızın bizim yanımıza gelmesini beklemeden biz ona koşalım. Yanında olduğumuzu haykıralım. O'nun şuanda gazetesi için bizlerin maddi ve manevi desteğine ihtiyacı var. Onu bu zor gününde yalnız bırakmayalım.
Çamlıdere Larus’u karartmadan daha da aydınlatmanın yollarını arayalım. Unutmayalım ki öğrenmek en güç sanattır. Biz Çamlıderemiz Gazetesi ile bu sanata bir adım daha yaklaşalım.