Savaşların egemen olduğu her dönemde galipler, mağlup ülkelerin zenginliklerini talan, insanlarını perişan etmiş. Afrika kıtası da emperyallerden çok zulüm görmüş. Toprağı, madeni, her tür zenginliği yağmalanmış, bununla yetinilmemiş, Amerika’nın ve Avrupa’nın köleleri Afrika’dan avlanarak toplanan insanlar olmuş. Bu sistemli kölelik düzeni 1800’lü yılların sonuna kadar devam etmiş.
Afrika’nın büyük bölümü yine yoksul, yine sömürüye açık. Kıtanın sembollerinin isimleri yerli değil. Oralara ilk ayak basan istilacıların, kendi dillerinden seçtikleri isimlerden oluşmuş.
Bu isimler, o yılların ve o ülkelerin mühürleri gibi.
Afrika kıtası kanlı bir coğrafya. Sömürgecilerin ilk eylemi kan dökmektir. En çok kan dökülen ülkelerden biri, Mandela’nın yeniden ayağa kaldırdığı Güney Afrika Cumhuriyeti. Güney Afrika, Afrika’nın Avrupa’ya en uzak noktası olmasına karşın, Avrupa’nın ilk sömürgesidir.
Afrika kıtasının batıdaki en güney ucu, Atlantik ve Hint Okyanusu’nun birbirine karıştığı Ümit Burnu, Güney Afrika Cumhuriyeti’nin sınırları içindedir.
Avrupalıların Ümit Burnu’na gemilerle ulaşması, İpek Yolu için yeni güzergâh arayışının sonucudur. Portekiz Kralı II. Joao (Juan), 1486’da, ünlü denizci Bartholomeu Dias’a, Lizbon’dan hareketle, Afrika kıtasının uç noktasına gitmesini ve buradan da Hindistan’a ulaşacak deniz yolunu keşfetmesini emreder.
Dias, uzun hazırlıklar yapar, mürettebat bulunur ve denize açılır. Yolculuk kıyı boyunca yapılır. En zorlu nokta, dev kayalarla dikkati çeken, Atlantik ve Hint Okyanusu’nun buluştuğu burun olur. Dev dalgalarla günlerce mücadele edilir. Mürettebat korku ve panik içindedir. Dias rotasını değiştirir, batmaktan kurtardığı gemiyi Hint Okyanusu’na götürür.
Dias, Avrupalı denizcilerin yıllardır aradığı, Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a açılan güzergâhı 12 Mart 1488’de keşfeder.
Dias, ‘Tanrı’ ve Kralı’ adına keşfettiğini söylediği, dev dalgalar ve fırtınadan kurtuldukları bu noktaya “Fırtınalar Burnu” adını verir.
Ancak erzakları azalmış, gemi hasar görmüş, mürettebatta salgın hastalık başlamıştır. Gemiciler daha ileriye gitmek istemez ve isyan çıkarırlar. Ünlü kaptan, Hindistan’a ulaşmak yerine Lizbon’a dönmek zorunda kalır.
Dias keşfini Kral II. Joao’ya rapor eder. Kral ‘Fırtınalar’ adını beğenmez. Böyle bir isim denizcilerin gözünü korkutabilir. Hindistan’a gidecek gemilere mürettebat bulunamaz endişesiyle, ‘Fırtınalar Burnu’nu ‘Ümit Burnu’ olarak değiştirir.
Sömürgeci zihniyet için umut vaat eden bir isim seçilmiştir. Yeni İpek ve Baharat Yolu’nun en önemli noktası artık Ümit Burnu’dur.
Ama o güzergâhta yer alan insanlar için ‘Ümit’ değil, felaketlerin kapısı açılmıştır. Her dönemde kral buyruğu, kralın ve kraliyetin çıkarı içindir. Ümit Burnu için de bu ilke geçerli olmuştur.
Yeni Baharat Yolu’nun Hint Okyanusu’na kadarki kaşifi Dias, Fırtınalar Burnu adını verdiği noktada, 1500 yılında, fırtınada batan gemisinde, mürettebatıyla birlikte dev dalgalar arasında boğulur. Hayat kişiyi korktuğu yerde, korktuğu şeyden sınav yapar.
Kral, fırtınayı ümit olarak takdim ederken rahattır. Kralın umudu, çoğu kez tebaanın ölümüdür. Ümit Burnu’nu, 2005’in Mart ayında, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Güney Afrika Cumhuriyeti’ni ziyareti heyetinde yer aldığım için görme fırsatı buldum. Önce Johannesburg’da, sonra başkent Cape Town’da resmî temaslar oldu. Cape Town turist cenneti. Yerli halk Cape Town’ı ‘Anne Şehir’ olarak adlandırıyor.
Afrika’nın büyük bölümü gibi, Güney Afrika Cumhuriyeti’nde de coğrafi isimler uzun yıllar süren İngiliz egemenliğinin etkisiyle İngilizcedir.
Cape Town’un sembollerinden biri de ‘Table Mountain’, yani Masa Dağı’dır. Masa biçimindeki bu dağa teleferikle çıkılıyor ve hem kent hem bulut kümeleri arasından iki okyanus birlikte seyrediliyor. Ankara’da kara kış hüküm sürerken, Güney Afrika’da hava sıcaklığı 30 derecenin üzerinde idi.
Hayat, fırtınalar estirir. Kimine göre fırtına ümittir, kimine göre ölüm.
Yoksulluk ve zenginlik arasındaki uçurumun derinliğinden ağzımın açık kaldığı ülke olmuştu Güney Afrika Cumhuriyeti… Dev kasalar içinde raflarda dizili pırlantaların, güvenlikçiler nezaretinde, müşteriye gösterildiği mücevher dükkanları, uzun sahil, dev dalgalar, milli parklar, safari, renkli gece hayatı ve daha neler… Öte yanda yaşam standartları çok düşük derme çatma gecekondularda sefaletin izleri… Afrika kıtasında bende en çok anı bırakan ülke, Güney Afrika Cumhuriyeti oldu.
Not:
Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a deniz yoluyla ulaşan ilk kaşif Portekizli denizci Vasco de Gama oldu. (1488) Bu keşif, İpek ve Baharat Yolu’nun önemini kaybettirdi. En çok zarar gören devletler ise Osmanlı ve Safevi dönemi İran’ı olmuştur.