Güner Dinçaslan
Köşe Yazarı
Güner Dinçaslan
 

DÜNYA CENNETİ ERMENEK-3

Atatürk dedi ki  Karamanoğlu kazansaydı bu savaşları dendiğinde, dünya ülkeleri konjonktüründe nasıl yer alacağımız; sanat ve edebiyatta, ekonomi de, örf ve adetleri ve kendi kültürünü yayma konusunda daha etkili olacağı görüşünün hakim olduğunu gördüm. Osmanlı’nın devşirme politikası hep eleştirilmişti, zaman zaman kendi halkına yabancı olduğu serzenişleri yapılmıştı. Bunu objektif olarak görmek, bir dağ köyünde, Anadolu’nun hala yaşayan hafızasında bulmak mümkündür. En iyi analizi Anadolu irfanı yapmaktadır. Bu konuşmalar sıradan denilen köylülerle yapılan sohbetlerden elde ettiklerimizdi. Bozulmamış buram buram Türk kokan Yörük ve Avşar obalarını görünce memleketin geleceği adına umut var oldum.  Atatürk’ün yıllar önce Türk’ün mücadele azmini en iyi özetleyici şu sözü çok manidar ve etkili bir sözdür. “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Mücadelenin ne demek olduğunu, savaşın karşısında dik durmayı, sorunlar karşısında pes etmeden çareler aramanın nasıl yapılması gerektiğini onları görünce kavradım. Ve savaşılacaksa; bir adım geri adım atmadan, düşman karşısında kadını ve erkeğiyle durulabileceğini, o mert insanların bakışlarında yakaladım.  Mehmet Beyin türbesi, Türk mezar kültürüne uygun, şatafatı olmayan, sadece mezar taşından başka bir işareti olmayan, süslü şatafatlı, yeşil örtüler yerine; güneş sembolize eden kabartmalar, sonsuzluk işaretleri, beyliklerinin simgelerinden oluşan oymaları, sanat eseri gibi bakanların içine huzur veriyordu. Türbe, her haliyle sade ama manası derin bir sahiplenme yaşıyordu. Bizim türbedar dediğimiz ama Türk kültüründe hiçbir şeyi kutsallaştırmadan ama atalarına saygı anlamında buraya hizmet edenlere, “Piri divane” deniliyor. En son Piri Divane olan, Türk Dil Bayramının kurucusu ve yaşatıcısı, Habip Çalışkan Beyefendi bizi hem ağırlamış, hem derin bilgilerinden yararlanmamızı sağlamıştır. Emeklerinden dolayı sonsuz teşekkür ederiz, var olsun emsalleri çoğalsın…  Ermenek’in coğrafi güzelliklerini saymakla bitirmek mümkün değil, hangisini yazsam bir diğeri eksik kalacak, ancak öyle bir yer var ki; Ermenek Çay’ı, Göksu ve Nadire çaylarının birleşmesinden oluşan turkuaz gölü, başlı başına bir tabiat harikasıdır. Nadire kalyonunu, yalçın kayalıklardan oluşmakta, Turkuaz gölü sayesinde yatlar ve yelkenlilerle gezilmektedir, olağanüstü güzelliklere sahip bir yerdir.  Öte yandan Zeyve köyü cennetin adeta merkezi gibi güzellikler buradan yayılmaktadır. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri kamping alanı olarak hizmet veren birçok alan içinde Lavanta tatil köyü işletmecisi Ayşe Şengül Hanımefendi harika işlerin altına imzasını atmış, akşam yemeğinde şair yazar ve kültür sanat erbabını ağırlamıştır. Zeyve köyü cennet bir köşe demiştim ya, ormanın içinde, şelalelerinin gürlediği adeta fantastik bir romanın içinde yürüyormuş hissi veren, bin ila daha yukarısı yaşlarda olan meşe ağaçlarının insanı ruhen alıp götüren güzellikteki harika yerler, gezilmeden, görülmeden ne kadar bahsedilirse bahsedilsin tam olarak anlatılamaz.  Yazar ve şairlerin bir araya gelmesine vesile olan ev sahipliğini üstlenen yazar Ebabekir Campolat’ın emeği yadsınamaz ve bununla birlikte gezimizde baştan sona bizimle birlikte olan Ali Ballı arkadaşımıza da emeği için teşekkür ederiz.  Ermenek hemen unutulacak bir yer değil, elbette biz de hemen unutmayacağız; yine gelin yine bekleriz diyenlere 13 Mayıs Dil Bayramı’nda geleceğiz sözüyle ayrıldık. Aklım değil, gönlüm Ermenek’te kaldı… (BİTTİ)
Ekleme Tarihi: 14 Ekim 2021 - Perşembe

DÜNYA CENNETİ ERMENEK-3

Atatürk dedi ki  Karamanoğlu kazansaydı bu savaşları dendiğinde, dünya ülkeleri konjonktüründe nasıl yer alacağımız; sanat ve edebiyatta, ekonomi de, örf ve adetleri ve kendi kültürünü yayma konusunda daha etkili olacağı görüşünün hakim olduğunu gördüm. Osmanlı’nın devşirme politikası hep eleştirilmişti, zaman zaman kendi halkına yabancı olduğu serzenişleri yapılmıştı. Bunu objektif olarak görmek, bir dağ köyünde, Anadolu’nun hala yaşayan hafızasında bulmak mümkündür. En iyi analizi Anadolu irfanı yapmaktadır. Bu konuşmalar sıradan denilen köylülerle yapılan sohbetlerden elde ettiklerimizdi. Bozulmamış buram buram Türk kokan Yörük ve Avşar obalarını görünce memleketin geleceği adına umut var oldum.  Atatürk’ün yıllar önce Türk’ün mücadele azmini en iyi özetleyici şu sözü çok manidar ve etkili bir sözdür. “Arkadaşlar! Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” Mücadelenin ne demek olduğunu, savaşın karşısında dik durmayı, sorunlar karşısında pes etmeden çareler aramanın nasıl yapılması gerektiğini onları görünce kavradım. Ve savaşılacaksa; bir adım geri adım atmadan, düşman karşısında kadını ve erkeğiyle durulabileceğini, o mert insanların bakışlarında yakaladım.  Mehmet Beyin türbesi, Türk mezar kültürüne uygun, şatafatı olmayan, sadece mezar taşından başka bir işareti olmayan, süslü şatafatlı, yeşil örtüler yerine; güneş sembolize eden kabartmalar, sonsuzluk işaretleri, beyliklerinin simgelerinden oluşan oymaları, sanat eseri gibi bakanların içine huzur veriyordu. Türbe, her haliyle sade ama manası derin bir sahiplenme yaşıyordu. Bizim türbedar dediğimiz ama Türk kültüründe hiçbir şeyi kutsallaştırmadan ama atalarına saygı anlamında buraya hizmet edenlere, “Piri divane” deniliyor. En son Piri Divane olan, Türk Dil Bayramının kurucusu ve yaşatıcısı, Habip Çalışkan Beyefendi bizi hem ağırlamış, hem derin bilgilerinden yararlanmamızı sağlamıştır. Emeklerinden dolayı sonsuz teşekkür ederiz, var olsun emsalleri çoğalsın…  Ermenek’in coğrafi güzelliklerini saymakla bitirmek mümkün değil, hangisini yazsam bir diğeri eksik kalacak, ancak öyle bir yer var ki; Ermenek Çay’ı, Göksu ve Nadire çaylarının birleşmesinden oluşan turkuaz gölü, başlı başına bir tabiat harikasıdır. Nadire kalyonunu, yalçın kayalıklardan oluşmakta, Turkuaz gölü sayesinde yatlar ve yelkenlilerle gezilmektedir, olağanüstü güzelliklere sahip bir yerdir.  Öte yandan Zeyve köyü cennetin adeta merkezi gibi güzellikler buradan yayılmaktadır. Yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri kamping alanı olarak hizmet veren birçok alan içinde Lavanta tatil köyü işletmecisi Ayşe Şengül Hanımefendi harika işlerin altına imzasını atmış, akşam yemeğinde şair yazar ve kültür sanat erbabını ağırlamıştır. Zeyve köyü cennet bir köşe demiştim ya, ormanın içinde, şelalelerinin gürlediği adeta fantastik bir romanın içinde yürüyormuş hissi veren, bin ila daha yukarısı yaşlarda olan meşe ağaçlarının insanı ruhen alıp götüren güzellikteki harika yerler, gezilmeden, görülmeden ne kadar bahsedilirse bahsedilsin tam olarak anlatılamaz.  Yazar ve şairlerin bir araya gelmesine vesile olan ev sahipliğini üstlenen yazar Ebabekir Campolat’ın emeği yadsınamaz ve bununla birlikte gezimizde baştan sona bizimle birlikte olan Ali Ballı arkadaşımıza da emeği için teşekkür ederiz.  Ermenek hemen unutulacak bir yer değil, elbette biz de hemen unutmayacağız; yine gelin yine bekleriz diyenlere 13 Mayıs Dil Bayramı’nda geleceğiz sözüyle ayrıldık. Aklım değil, gönlüm Ermenek’te kaldı… (BİTTİ)
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.