[simple-author-box]
EDEBİ tahliller
Töreye aykırı…
Hikâyenin ortalarında masum akraba ilişkileri olarak anlatılırken, birden bire yazar, Seyit’in duygu dünyasını ortaya sermekte, olayın seyri değişmektedir.
“işte o zaman, yerde uzanıp yattığım o anlarda birden anladım, Cemile’yi sevdiğimi, evet sevmiştim ve bu benim ilk çocukluk ilk gençlik aşkımdı.” Bu cümle, hikâyeden çıkarıldığı zaman, akraba ilişkilerinde masum, samimi bir sevginin dışında bir şey kalmamaktadır. Hikâyenin bütünün de okuyucu böyle bir cümle veya duygu kaymasını beklememektedir. Masumiyete gölge düşmektedir.
Kırgız Türk kültürü veya köken olarak akraba olduğumuz için Anadolu Türklüğünün örf ve adetlerinde olmayan bu durumu, usta bir yazarın sehven yazdığına pek inanmıyorum. Sosyolojik açıdan incelenmesi gerek vaka olarak görüyorum. O zamandan bu zamana eğer bu gibi ilişkiler normal karşılanıyorsa sosyolojik olarak ciddi bir şekilde incelenmelidir. Veya kültürel, dini yozlaşmanın olması için kasıtlı mı yazılmış, buna da bakmak lazım gelir diye düşünüyorum.
Cemile hikâyesi yazıldığı andan beri hep bir eleştirinin odağında olmuştur. Üzerinde konuşmak isteyenler ise hep susturulmuş, çeşitli yaftalarla anlattıkları çarpıtılmıştır. Yazarlar ve eleştirmenler her ne kadar susturulsalar da dikkatli okuyucular konunun vahametini anlamışlardır. Bildiğim, tanıdığım birçok okur genç dimağların zarar görmemesi açısından ya tamamen yasaklamaktadır veya konuyu anlatıp öyle okutmaktadır. Bu benim gözlemimdir.
Hikâyenin içinde geçen sosyolojik olarak irdelenmesi gereken, başka konularda elbette göze çarpmaktadır. Bunlar yayımlandığı anda eleştirilen, savaştaki bir asker karısının, aşığıyla kaçmış olması ve bunu aşk adı altında dokunulmazlık elde etmiş gibi anlatılması, vatan hainliğiyle eş değer tutulmuştur. Başka vahim bir konu da köy içerisinde kocası askerde olan bir kadın için gençlerin ileri geri konuşmaları, sarkıntılık etmeleri de, Türk töresinde olmayacak işlerdir ve buna benzer olaylara pek rastlanmamıştır. Veya buna benzer olaylar aşk adı altında kutsallaştırılarak anlatılmamıştır. Dini olarak, inanç olarak, kültür olarak bir topluma mal edilerek yozlaşmayı tetikleyen anlatıları etik bulmamaktayım.
“ Osman, Cemile’ye sarkıntılık etmeye kalkıştı…
- Kedi erişemediği ciğere murdar der. O zaman niye cilve yapıyorsun. Aslında için gidiyor, arzudan kuduruyorsun ama yine de burun kıvırıyorsun.”
Bu cümle bile başlı başına ahlak yozlaşmasını tetiklemekte, Türk töresinde asker karısının ne kadar korunduğuna gölge düşürmektedir. Cemile’de burada köy gençlerinin arzulu bakışlarından hoşlandığı ve onları cezbettiğinden bahsedilmektedir ki, bu da hiç hoş olmayan bir davranış biçimidir.
İnsani haller arasında bu gibi davranışlar olabilir. Yaşanmıştır da ama bunu en hassas olunan aşk ve törede olmayan yanlarıyla anlatmak bence etik değildir. Hele aşk gibi bir duygunun buna malzeme yapılması hiç affedilmez.
(SÜRECEK)