Siz değerli okurlarım ile yeniden buluşmanın mutluluğunu yaşıyorum ve keyifli okumalar diliyorum.
Avrupa’nın en çok ekmek tüketerek karnını doyuran memleketim insanları son iki üç yıldır haplanmış gibi boş gözler ile etrafına bakınmakta ve bütün dikkatini her yerde bangır bangır çalan o şarkıya vererek huşu içinde dinlemekteydi. Peki bütün listeleri alt üst eden o şarkı nedir diye soracak olursanız, bütün zamanların en büyük sanatçısı Oğuz Yılmaz'ın YERSEN şarkısı derim.
Kısaca hatırlamak gerekirse;
Millet bana aç demiş / Mal varlığım gizlidir / İki fabrikam on altı villam yirmi beş arabam var. Dolarlarım, gemilerim var.
Yersen, yersen diye devam eder.
Ahali de yeni yetme kız gibi bu şarkıyı çaldıranlara inandı. İnanmalarına en büyük etken ise GİZLİ kelimesinde saklıdır. Çünkü zamanı geldiğinde elbet herkese ilan edilecekti. Bugün gizli olmasının vardır bir sebebi hikmeti diye düşündü zaar.
E tabii sayılı gün çabuk geçti ve şapka düştü kel ortaya çıktı. Bayburtlu Zihni’nin şiirinde de “Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş, sakiler meclisten çekmiş ayağı” diye geçtiği gibi, yenilip içilen sofrayı da toplamak yine dağıtanlara kaldı. Kaldı kalmasına ama dağıtanlarda etrafı toparlayacak mecal kalmadığı için ilk akla gelen örtülü veya açık devalüasyon oldu.
Peki nedir bu devalüasyon ve neden yapılır? Kısaca söyleyecek olursak uluslararası piyasada paranızın değerini düşürmektir. Düşürünce dışarıya satmış olduğunuz mal ucuzlar ve ucuz olduğu için sizin mallarınız tercih edileceği için dış ülkelere daha fazla mal satmış olursunuz. İşin bu kısmı iyi tarafı ama kazın ayağı öyle değil işte. Yıllardır ucuz dolar, ucuz ithalat mantığı ile don lastiğini dahi dışarıdan ithal edip yerli sanayisi bitmiş bir ülkede doları pahalı hale getirirseniz, dışarıdan alınan mallar da pahalı olacağı için enflasyon patlar. Patlayınca da olan sabit gelirli olanlara olur. İster emekli olsun ister maaşlı çalışan fark etmiyor deyip keselim ve biraz gerilere gidip tarihimizde ilk devalüasyon ne zaman yapılmış ona bakalım.
Fatih Sultan Mehmet on iki yaşında ilk tahta çıktığında artık kendi aklına mı geldi vezirlerden birisi mi tavsiye etti bilinmez Osmanlı Akçesinin değerini düşürür. Para değerinin düşürülmesinin o günkü adı Devalüasyon değil Tağşiş. Bu tağşiş sırasında bir düka altın (Yaklaşık 3,5 gram) otuz sekiz akçeden kırk dört akçeye çıkar. Çıkar çıkmasına ama bu durumdan hem esnaf hem de yeniçeriler oldukça zarar görürler ve börklerini kapan yeniçeriler Edirne’ne bulunan bir tepe de toplanıp bu durumu protesto ederler. Günlük olarak üç akçe alan yeniçerilere günlük olarak üç buçuk akçe verileceği vaat edilerek onların o tepeden inip evlerine gitmeleri sağlanmıştır ve o günden sonra da o tepe Buçuk Tepesi olarak nam salmıştır.
İlk devalüasyon da ilk yeniçeri isyanı da böyle başlamış ama hepsi bu olayda olduğu gibi sakin sessiz bitmemiştir. Tarihimizin hoşumuza gitmeyecek taraflarını da gelecek yazılarımda dile getirip ders alınmasını sağlamak en büyük arzum. Tarihinden ders çıkarmayan idareciler pusulasını kaybetmiş kaptan gibi olmazlar mı?