[simple-author-box]
“Nasılsın?” diye sorana “iyiyim” demek adettendir. “İyiyim” demek aynı zamanda dua yerindedir; ruhen rahatlatır. İyi olma isteğini tezahür ettirmesi sebebiyle “İnsan iyiyim dedikçe iyi olur” denilmiştir.
Beyin, vücudun karargâhı. Sistemin yönetim merkezi. Organlar, beyinden verilen komutlarla işlevlerini yerine getiriyorlar. “İyiyim” dendiğinde organlara “her şey yolunda” mesajı gönderilir ve vücuda iyimserlik hissi yayılır.
Bazılarına oyun gibi gelse de iyimserlik fena değildir. Psikiyatr ya da psikolog gerektirmez. Size aydınlığı gösterir. Yüzünüze ışık vurduğu için bitkiler gibi fotosentez yapar, D vitamini eksikliği de hissetmezsiniz. Yaşamayı sever, yarınlara umutla bakmayı öğrenirsiniz.
Azimli, kararlı ve inançlı bir şekilde mücadele edip muratlarına erenler yarınlara umutla bakarlar. Geceleri de gündüz gibi olduğu için iyilik ve güzelliğe odaklı yaşarlar.
“Bardağın yarısını dolu görmekten” insana zarar gelmez. Tutunmayı, pes etmemeyi ve gayeye yürümeyi telkin eder. Her seferinde mutluluğun eşiğinde olduğunu söyler. İnsanın yaratılış ve yaşayış gayesine en yakın duygudur.
İyimserlik bahsi açıldığında kurbağa metaforunu anlatanlar olur. Oraya girip fıtrî olan ihmal edildiğinde pergelin ucu kaybolur ve “Kırmızı Oda” müdavimlerinden olmak kaçınılmaz hale gelir.
Hissiyatı sarsıp maneviyatı bozmaya gerek yok. İnsan kendine kötü duygular telkin edip, şapkayı düşürdüğünde paratoner gibi kötülükleri üstüne çeker.
Evet, sorun var; ama çözüm de var. Tıpkı ateşin yanında su olduğu gibi. Sorun varsa çözülür. Yangın çıkarsa söndürülür. Önemli olan tekeri kuma kaptırmadan gökyüzünün engin maviliklerine odaklanmaktır. Teker kuma kaptırıldığında gaza basmanın faydası yoktur. Yöntem değiştirmeden aynı yerde gaza basmakta ısrar edilirse, sorun derinleşir ve içinden çıkılmaz hale gelir. Yapılması gereken gaz pedalına basmak yerine iri çakıl, birkaç çalı parçası bulmaktır. Bu da bakış açısını değiştirip çözüm odaklı düşünmeyi gerektirir.
Aklını kullanıp çözüme odaklanan özgüven kazanır. Yeteneğin keşfeder ve sonuca ulaşır. Kötümserlik zihni fasit bir alana sıkıştırır. Seçenekleri ihmal ettirip kuma saplanan tekeri çıkarmak için hırsla gaza bastırır. Ve sorunu derinleştirip içinden çıkılmaz hale getirir. Moral bozan ve özgüven kaybına yol açan bu durum emeği ve zamanı israf ettirir.
Aklı ihmal ettiren, zamanı ve emeği ziyan ettiren bu durumun örneklerini çalışma hayatında fazlasıyla gördüm. Bir “evet” ile çözülecek iş “ben burada ibrikçi başı mıyım” enaniyeti yüzünden soruna dönüşmüştür. Bir sürü uğraşının nihayetinde başta olması gereken sonda olmuştur. Bakış açısını değiştirmeden yapılan her işin nihayetinde ağa ile marabasının durumuna düşmek mukadderdir.