[simple-author-box]
Mukadder gelecek yaklaştıkça, uzaklaştıkları geçmişlerine daha sıkı sarılıyor insanlar. Sanki köklerine tutunurlarsa filmin final sahnesinin çekilmeyeceğini zannediyorlar.
Gün ışığında daldıysanız ormana, belirsizlik ilerdedir. Gözünüz hep karşıda olur. Zaman geçip mesafe kat ettikçe gözünüz ileriyi gözetlerken, her ihtimale karşı aklınız arkada kalır. Kurt kuş olmasa da yüreğinize düşen korkudan kendinizi alamazsınız. Yılanın çıyanın beklenmedik anda saldıracağı korkusuna kapılırsınız. Bu yüzden ya tedirginliğiniz paniğe dönüşür ve koşar adım yürürsünüz; ya da emniyetli bir yer bulup gün ışısın diye beklersiniz.
Hayat yolculuğumuz da böyle. Süresi belirsiz sınırlı bir dilimde yaptığımız bu yolculuğun ilk kilometreleri oldukça keyiflidir. Kuyruğuna teneke bağlanmış kedi gibi arkamıza bakmadan koşarız. Başlangıç noktasından uzaklaştıkça anılar birikir. Gelecek ise muamma olarak görünür. Yavaş yavaş gözümüz arkamızı kollamaya başlar. Cesaretle çıktığımız güzergâh ürkütücü bir hal alır. İlk kilometrede baskın olan gelecek merakı, kilometreler uzadıkça yerini geçmişe bırakır.
Aslında yaş ilerledikçe insan geçmişiyle daha fazla meşgul olur. Mukadder gelecek yaklaştıkça geçmişle daha sıkı fıkı oluruz. Anılar, ilişkiler zihninde yoğunlaşır. Önce tarih okumaya yönelir, sonra tarihçi olur; ardından da tarihî kişiliğe döner.
Yüzü doğuda, aklı batıda olmak niye?
Gelecek seni beklerken, geçmişi de sürüklemek niye?
Yürümeye mecburken, durmaya çalışmak niye?
Niye sorusunun cevabını sanırım istatistikte aramak gerekiyor. Ortalama yaşam süresi, ölüm ve doğum rakamları niye sorularının cevabı gibi. Dünya’da insanların ortalama yaşama süresi 70 yıl derseniz, bu sürenin Türkiye’de de 70-75 yıl arasında olduğunu bilirsiniz. İstatistiğin de böyle kötü bir yanı var; genel ortalamayı bilince tahmin etmekte zorlanmıyorsunuz. O zaman büyü bozuluyor. İnsanlar yaş aldıkça yolun sonuna yaklaştıklarını biliyorlar. Bilinmezlikte yapılan yolculuk bilinir hale geliyor. Yaş ilerledikçe insanların sahip olduklarını koruma arzularının arttığını anlatmıştı bir büyüğüm. Bu yüzden yaşlıların gençler kadar cömert olmadıklarını söylemişti. Mukadder gerçekten kaçılamayacağını bilse de, zihni insana oyun oynuyor. Onu bir şekilde geçmişine döndürmeye çalışıyor. Bu durum uzaklaştıkları geçmişlerine daha bir sıkı sarılmalarına yol açıyor. Sanki köklerine tutunurlarsa filmin final sahnesinin çekilmeyeceğini zannediyorlar. Oysa acem şairin dediği gibi ölüm adil. Aynı haşmetle vuruyor şahı da fakiri de.
Arkasından gelenleri merak eden şoförlerin dikiz aynasına bakarak araba sürmeleri gibi, geleceğe geçmişe bakarak gidilmez. Hayatın geleceğe doğru yaşandığı bilincini yitiren insan, geçmişinin esiri olur. Yaşadığı anın kıymetini bilmez ve anılarıyla meşgul olur. O zaman da elem verici hatıralarını bile özlemle anar.