[simple-author-box]
Temel kahvehaneye giderken sokağın ortasında muz kabuğu görür ve “Eyvah! Yine düşeceğim” der.
Birçok Karadeniz fıkrası gibi bu da çok bildiğiniz fıkra olduğu için gülmediğinizi biliyorum. Ama bir soruyu kendinize sormanızı istiyorum;
Temel muz kabuğunu görünce niye “Eyvah yine düşeceğim” dedi?
Çünkü Temel kötümser. Ve beyni ondaki kötümser duyguları kodluyor. Basmayacaksa da bastırıyor. Düşmeyecekse de düşürüyor. “Ters Çaba Kuralı” diyorlar buna. Beyin başa gelmesinden en çok korkulan şeye odaklanır ve insanın korktuğu başına gelir. Bataklıktan çıkmaya çalıştıkça, dibe gömülmek gibi. Beyin olumsuzluğa odaklanıyor ve gerçekleştirmek için kendini kodluyor. O yüzden “İyi düşün, iyi olsun” telkini ve temennisinde bulunuluyor.
Hayata bakış açımız, olayları algılama şeklimiz, olguları yorumlama biçimimiz mutluluğumuza ya da mutsuzluğumuza yol açıyor. Azı çoğa sayıp mutlu olan insanlar kadar karnı doysa da gözü doymayan çok insan var. Hepsinin de hisleri yüzlerine yansıyor.
Üzülerek ifade etmek gerekirse Korona virüsü günlerinde yakınımızda, uzağımızda muz kabuğuna basma korkusu yüzlerine yansıyan çok insan var. Yollarına muz kabuğu serilmiş gibi yaşıyorlar. Anlamalı, empati kurmalı, hak vermeli ve destek olmalıyız.
İşsiz kalmak, borcunu ödeyememek ölüm kadar korkutucu bir gerçek. Bir de işsiz kalma, borcunu ödeyememe korkusu ve daha da beteri ihtiyacı olduğunda borç bulamama ihtimali, ölümden de beter. Ve Korona virüsü günlerinde çok kişi tıpkı Temel gibi, “Eyvah! Yine düşeceğim” diye geziyor. Yarın güneş doğmayacakmış gibi gezen bu insanlar, komşumuz, yakınımız, arkadaşımız. İçinde bulundukları şartlar ruh sağlıklarının bozulmasına ve toplumun mutsuz, memnuniyetsiz bireyleri haline gelmelerine sebep oluyor.
Bildiğimiz, bilmediğimiz insanların endişelerini gerçeğe dönüştürmemek için bizim de üstümüze düşen görevler var. Salt millî ya da manevî hissiyatımızla değil, aynı zamanda insanî sebeplerle Korona virüsü günlerinde içimizdeki iyiliği harekete geçirmeli, paylaşmalı, yardımlaşmalıyız. Böylece çok övündüğümüz millî hasletlerimizi de göstermiş oluruz. Bunun için azımızı çoğa sayıp yardım kampanyalarına iştirak etmeliyiz. Askıda ekmek-et bırakmak, su, elektrik, doğalgaz faturası ödemek de yardımlaşma, dayanışmanın bir parçasıdır. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” denildiği günler, insanların kibrit çöpünü aradıkları günlerdi. Bugün ihtiyaçlar kibrit çöpünün boyutunu aştı. İnsanın vicdana, merhamete muhtaç olduğu günlere geldik. O sebeple birbirimize lazımız. Başka türlü Temel’i buz kabuğuna basmaktan kurtaramayız.