Makedonya’nın Türk tarihindeki yeri ve önemi büyüktür. Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa’nın ortalarına kadar uzayan coğrafi sınırlarına, Makedonya’yı da katmış ve o topraklarda beşyüz yıldan fazla bir süre egemenlik kurmuştur. Gerileme ve çöküş dönemlerinden itibaren, Makedonya’yı yönetenler, günümüze kadar bu topraklardaki Türk varlıklarını yok ede ede bitirememişlerdir. Yıkılanlardan sonra kalanlar bile, Makedonya Türklüğü’nün kanıtı olarak ayakta durmaktadır.
Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin yıkılışından sonra, bağımsızlığını ilân eden Makedonya’yı ilk tanıyan ülkelerden birisi Türkiye Cumhuriyeti’dir. Devletimiz, tanımanın ötesinde, bu yeni devlete her türlü maddî ve manevî destekte bulunmuştur ve bulunmaktadır. Çünkü bugün de Makedonya, ülkemiz açısından son derece önemlidir. Ayrıca bu küçük ülkede 300 bin dolayında Türk yaşamaktadır. Ülkenin Müslüman nüfusu ise, genel nüfusun yarısıdır. Resmi kayıtlara göre Türk nüfusu 100 bin dolayındadır. Ancak dini İslâm, dili Makedonca olan Torbeşler, Türkçe konuşan Müslüman çingeneler ve Boşnaklar’ın da Türk nüfusuna eklenmesi gerekir. Bu de şu veya bu nedenle nüfus sayımında, kayıtlara Arnavut olarak geçmiş olan soydaşlarımız vardır. Bütün bunlar Makedonya’daki insanlarımızın bu ülke için önemini göstermektedir.
Yahya Kemal’in Üsküp’ü, Makedonya’nın başkentidir. Kaleye çıkıp ta Üsküp’ü seyrettiğinizde, göreceğiniz manzara, bir Türk olarak sizi gururlandıracak, ama hüzünlenmekten de kendinizi alamayacaksınız. Zira Üsküp, asırlık camileri, hanları, hamamları, çeşmeleri ve Eski Türk Çarşısı ile hâlâ bir Türk şehridir.
Makedonya’nın turistik kenti Ohri’deki manzara da, Üsküp’teki gibidir. Ohri kalesinin çevresindeki meskenlerle kent içindeki camiler, tekkeler ve öteki yapılar, Türk-İslâm mimarisinin en güzel örnekleridir. Dünya şiirinin başkenti kabul edilen ve otuz yılı aşkın bir süredir Uluslararası Şiir Festivali olan Struga Şiir Akşamlarının düzenlendiği Struga kentindeki manzara da Ohri’den farksızdır.
Kalkandelen’deki Harabati Baba Tekkesi, Komünist Yugoslavya döneminde, içkili bir lokanta ve fuhşa açık bir otele dönüştürülmüştü. Makedonya Bektaşileri Tekke’nin bir bölümünü işgal ettiler ve bu kısmı restore ederek, eski işlevine dönüştürdüler. Pirlepe kentine bağlı Kanatlar köyündeki Bektaşi Tekkesi de geleneğini sürdürmektedir.
Valandova ve Doyran kentleri arasındaki Yörük-Türk köylerindeki Türk varlığı devam ederken, Çalıklı köyünde otuz yıldır Hıdrellez Bahar Şenlikleri yapılmaktadır. Bu şenlikler, Makedonya’da düzenlenmekte olan ilk ve tek Türk festivalidir.
Radoviş ve Usturumca çevresinde yaşayan çingenelerin (romların) İslamiyeti ve Türklüğü nasıl yaşadıklarını görmek ve çok yönlü incelemelerde bulunmak gerekir. Hızla gelişen Köprülü kentinde, ne yazık ki, Türk izlerini görebilmek için, eski mahallenin, sokak aralarında dolaşmak gerekmektedir.
Debre kentinde Türkler ve Arnavutlar iç-içe yaşamaktadır. Bu şehirdeki insanların hangisinin Arnavut, hangisinin Türk olduğunu anlayabilmek mümkün değildir. Çünkü hemen her ailede, bu iki kardeş millete mensup insanlar bulunmaktadır.
Osmanlı Devletinin vilayet merkezlerinden birisi olan Manastır, Büyük Atatürk’ün izlerini titizlikle korumaktadır. Yüce Önder’in okuduğu Askedi İdadi, daha sonra genç bir subay olarak görev yaparken konakladığı Ordu Evi, bir süre gönül ilişkilerinin bulunduğu güzel Vlah kızı Eleni’nin evi, türkülere konu olan “havuz”, muhteşem camiler ve öteki yapılar Manastır’da tarihi bir nostalji yaşamanıza neden olan gerçeklerdir.
Manastır’da Atatürk’ün öğrenim gördüğü okulun bir salonu, Makedonyalı dostlarımızın himmetleriyle müze halinde tefriş edilmiştir. Eski cumhurbaşkanları Süleyman Demirel ve Kiro Gligorov’un açtıkları Atatürk Müzesi, her Türk’e gurur verecek niteliktedir.
Atatürk Makedonya’lıdır. Makedonya bugün üç devletin sınırları içerisinde bulunan bir coğrafyadır. Bağımsız Makedonya’nın dışındaki bir kısım topraklar Yunanistan, bir kısmı da Bulgaristan coğrafyası içerisinde yer almaktadır. Büyük Önder, Yunanistan Makedonya’sının Selanik kentinde dünyaya gelmiştir. Babası Ali Rıza Bey ise, Bağımsız Makedonya’nın Debre vilayetine bağlı olan Jupa bölgesindeki Kocacık Köyü ahalisindendir.
Jupa Bölgesinde yerleşen Türkmenler (kendilerine Yörük diyorlar) asırlardır, bölgeyi yurt tutmuşlardır. Anadolu’daki Toros Dağlarını hatırlatan bölgedeki Türk köyleri şunlardır: Kocacık, Pralenik, Breştanik, Elessa, Dılgeş ve en büyük köy olan Novak. Bu köylerin hepsinde Türkçe tedrisat yapılan okullar mevcuttur. Kocacık’ta 8 yıllık, öteki köylerde ise 4 yıllık ilköğretim yapılmaktadır. Bu okullarda Türk çocuları öğrenim görmektedir. Öteki köylerde 4 yıllık eğitimi tamamlayan çocuklar, Kocacık’a giderek,öğrenimlerini sürdürebilme olanağı bulmaktadır.
Kocacık’taki okula, Makedonya Türkleri’nin yetiştirdiği gazeteci-yazar-şair Necati Zekeriya’nın adı verildi. Debre’den Kocacık’a gidenler, köye girişlerinde ilk olarak bu okulla karşılaşıyorlar. Okulun yanında bir de cami bulunmaktadır. Necati Zekeriya Okulunun müdürü Asiye Sezair, Makedonya Türk şiirinin ustalarından Sebatin Sezair’in eşidir ve Sebatin (Sabahattin) de aynı okulda öğretmen olarak görevlidir. Bu eğitimcinin “Körolası Moda” ve “Bir Başka Dünya” adlı iki şiir kitabı, basılmıştır.
Kocacık, Aşağı Mahalle, Taşlı Mahalle ve Blato (Bataklık) adlı üç mahalleden oluşmaktadır. Ali Rıza Beyin evi, Taşlı mahallede olup, T.C. Hükümetinin ilgisi, Makedonya Cumhuriyeti’nin hoşgörüsü ve katkısıyla, bu ev, aslına uygun şekilde yeniden inşa edilmiştir.
Kocacık halkı hayvancılıkla meşgul oluyor ve geçimlerini bu yoldan sağlıyorlar. Köy erkeklerinin önemli bir kısmı Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde işçi olarak çalışarak, köyde kalan aile bireylerinin ihtiyaçlarını karşılıyorlar. Köyün belli başlı sülaleleri; Tonteler, Laburlar, Şemşiler, Kaçanlar…adlarını taşıyorlar. Aileler, birbirleriyle akraba durumundadırlar. Selim Maksut adlı öğretmenin verdiği bilgiye göre köyde 10 bin civarında koyun, 300 kadar da büyük baş hayvan beslenmektedir.
Jupa bölgesindeki Türk köylerinde yaşayanlar arasında, bölgeden dışarıya çıkmayanların sayısı az değil. Bu nedenle Türkçe’den başka dil bilmeyenler de bulunmaktadır.
Debre-Kocacık karayolu, Makedonya’nın demokratik bir yönetime kavuşmasından sonra düzeltilip, asfaltlandı. Ondan önce köye gidebilmek oldukça zordu. Yolun yapımından sonra ilk kez 1996 yılında gittiğim Kocacık’ta, sitemkar sözler işitmiş, üzülmüştüm. Öğretmen Sebatin Sezair, “Türkiye’den gelen herkes, bir takım vaatlerde bulunuyorlar, ama buradan gittikten sonra verdikleri sözü unutuyorlar”…” demişti. Eşi Asiye öğretmen, Atatürk’ü çok sevdiklerini söylemiş ve Ali Rıza beyin evinin inşaa edilmesinin, yörede yaşayan Türkler açısından son derece önemli olduğunu vurgulamıştı. Türkiye’ye dönünce birçok kurum ve kuruluşlara, özellikle de resmi makamlara konuyu aktarmış olmama rağmen bir sonuç alamamıştım. Türk-Makedon Dostluk Derneği, Manastır’daki Atatürk Müzesi’nin oluşturulması için çaba harcamış ve Dernek Başkanı Memduh Şen’in bizzat harcadığı parayla müzesi açılışı sağlanmıştı.
Kocacık denilince Atatürk’ü, Atatürk ve babası söz konusu olunca Kocacık’ı hatırlamamak mümkün değildir. Bu konuda esaslı bir eser yayımlayan Numan Kartal’a selam olsun…