Ankara’da faaliyet gösteren Afyonkarahisar Kültür ve Turizm Derneği, AF-DER’in kuruluş hikayesidir.
1976 yılının mart ayı başında emekli olacaktım. Üniformamı çıkarıp, sivil hayata başlayınca ne yapacaktım? Bunu düşünmem ve hazırlanmam gerekiyordu. Doğduğum kente yürekten bağlıydım, ama çocuklarımla birlikte iyice yerleştiğimiz Ankara’dan ayrılamayacağıma göre, başkentte kendime yeni bir düzen kurmalıydım. Kimi gazete ve dergilere yazıp çiziyor; kimi şair, yazar ve ressamlarla dostluk ilişkileri kuruyordum. Yazılarımla ve Hür Anadolu Gazetesi’nde düzenlediğim “Folklor Sayfası” ile eğitim ve bilim camiasıyla da tanışmaya başlamıştım.
Emekliliğime çok az bir zaman kala, Ali Tekin Çağlav’ın çağrısıyla “Gündem Gazetesi” ile sözleşme yapmış ve profesyonel gazeteciliğe adım atmıştım…
Basri İmece’nin çağrısıyla, Türk Kooperatifçilik Kurumu’na üye olmuş ve bu Kurumun aylık yayım organı olan Karınca Dergisi’nde ilk yazım çıkmıştı… Sıra Ankara’daki hemşehrilerimi örgütlemeye gelmişti…
Öncelikle, Ankara’da ikamet eden hemşehrilerimin isimlerini saptayıp, teker teker temas kurmuş ve kuracağım derneğe kurucu üye olmalarını istemiştim. O tarihte Kültür Bakanlığı Basın Müşaviri olan Osman Attilâ, teklifimi reddederken, onu ziyarete gelen iki gençle beni tanıştırmış ve “işte sana kurucu üyeler” demişti. Bunlardan birisi Hukuk Fakültesinde öğrenci (şimdi avukat) olan İbrahim Eker, öteki Erzurum’da üniversite tahsilini tamamlayıp, Ankara’ya yeni gelmiş olan Veli Sarıtoprak idi. O arada Çankırı Caddesi’ndeki YIBA çarşısında matbaası olan Hulusi Özerkan’a sık sık uğrayıp, bilgi alış-verişi yapıyordum. O’nun önerisiyle Kadir Aytekin’le görüşerek kurucu üyelik için onayını almıştım. Tabii Hulusi ağabey de kurucu olacaktı…”Hulusi ağabey, aramızda bir de kadın olsa, iyi olurdu…” dediğimde biraz düşündükten sonra, “yahu bizim Cemile var!...” demişti ve hemen ona ulaşarak, kurucu üyelik için onayını almıştık.
Böylelikle Kurucular Kurulu listemi şöyle oluşturmuştum:
İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Hulusi Özerkan, Ahmet Bodur, İbrahim Eker, Cemile Turunç, Bahattin Gürman, Sadettin Çelikaksoy, Veli Sarıtoprak, Kadir Aytekin.
Derneğin adını ben “Afyonkarahisar Ekonomik Sosyal ve Kültürel Kalkındırma Derneği” şeklinde koymuştum.
Benzeri derneklerin tüzüklerini de inceleyerek kaleme aldığım tüzüğümüzün yasalara uygunluğunun incelenmesi işini, o tarihte Hukuk Fakültesi öğrencisi olan İbrahim Eker’den rica etmiştim.
Hulusi ağabeyin matbaasının yanındaki boş bir ofisi kiralayıp bir masa, birkaç sandalye, bir çelik dolap, daktilo makinası vb. alarak faaliyete geçerken, üye kaydını hızlandırmıştık. O arada Afyonkarahisar, Ankara ve İstanbul’daki gazetelerde de kuruluşumuzu ilan etmiştik.
Dernekler Kanununa göre yasal hazırlık sürecini tamamlayıncaya kadar görev yapmak üzere, derneğin yönetimi için Başkanlığa Ben, Başkan Yardımcılığına Cemile Turunç, Sekreterliğe Bahattin Gürman, Saymanlığa Veli Sarıtoprak, Veznedarlığa İbrahim Eker seçilmişti.
Daha sonra, 19 Mart 1975 tarihinde düzenlediğimiz ilk Genel Kurul toplantısında seçilen Yönetim Kurulu tarafından tekrar başkanlığa seçilerek 17 Şubat 1976 tarihine kadar bu görevi sürdürmüştüm.
Üye olmalarını bizzat istediğim ve üyelik kayıtlarını seve seve elimle yaptığım kimi hemşehrilerim, kendi aralarında yaptıkları toplantılarla yeni bir başkan arayışına girmişlerdi. Bunu anladığım için müteakip genel kurulda yönetim kuruluna aday olmamıştım. Ama ne olursa olsun, ne hemşehrilerime ve ne de derneğime küsemezdim. Bu yüzden her zaman dernek hakkında bilgi edinmiş ve etkinliklere katılmıştım..
1978-1980 tarihlerinde yeniden yönetim kuruluna girmiş ve başkan seçilmiştim… Bundan sonra uzun bir süre yönetimde yer almamıştım. O arada derneği yöneten hemşehrilerim, derneğimizin adını “Afyonkarahisar ve İlçeleri Dayanışma Derneği” olarak değiştirmişlerdi. “İlçeleri” sözcüğüne gerek yoktu. Çünkü Derneğin Amacı: “Afyonkarahisar ili ve ilçeleriyle belde ve köylerde yaşayanların hemşehrilik duygu ve bilinciyle yaşamalarını sağlamak…” idi. Nitekim bu yılında başlarında toplanan genel kurul önemli kararlar aldı…
Bunlardan birincisi, derneğimizin kamu yararına çalışan dernekler statüsüne kavuşturulması… İkincisi dernek adının “Afyonkarahisar Kültür ve Turizm Derneği” şeklinde değiştirilmesi… Üçüncüsü de “İrfan Ünver Nasrattınoğlu’na, Onursal Başkanlık payesinin verilmesi…
Son Başkanlık süreci ve Evimiz
1960 öncesinde, Ankara’da bütün illerimizin başkentteki sivil toplum kuruluşlarına devlet tarafından arsa tahsis edilmişti. Afyonkarahisar için tahsis edilen arsanın tapusu, o zamanki Milletvekilimiz merhum Rıza Çerçel’in girişimiyle, Afyonkarahisar Özel İdaresine verilmişti. Biz 1975’de derneği kurduğumuz zaman, bu arsa üzerine bir gün bir bina inşaa edilebilmesi için bazı çalışmalarda bulunmuştuk… Yıllar sonra Afyonkarahisar Valisi olan Merhum Ahmet Özyurt, arsamızın üzerine görkemli bir bina inşaa ettirmişti. Vali Özyurt bu binanın işletilmesi konusunda da derneğimizi yetkili kılmıştı. Ben üç kez Başkanlığa seçildim ve şu tarihlerde bu görevi en iyi şekilde gerçekleştirmeye çalıştım: (1975-1976), (1978-1979 ve (2004-2009.
Geçen yıllar içerisinde Cemile Turunç, Abdülkadir Aksoy, Selçuk Alparslan, Ahmet Bilginsoy, Yılmaz Gençler, Şerafettin Açıkgöz ve Osman Kaya Başkanlık yapmışlardı…
2004 yılının başında, derneğimizin o tarihteki yönetim kurulu üyeleri olan Mehmet Şahin ve Mehmet Ali Sakal, beni ziyaret ederek, derneğin başına geçmemi önermişlerdi. Bu iki değerli hemşehrimle yaptığımız görüşmelerden sonra, 17 Ocak 2004 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında Yönetim Kuruluna seçilmiş, ardından Başkan olmuştum. 5 yıl süren bu son başkanlık sürecinde ciddi, seviyeli ve beğenilen faaliyetlerde bulunmuştuk.
Ancak, Afyonkarahisar İl Genel Meclisi, Ankara’daki görkemli binamızın satılması için, 2002 yılından başlayarak, yoğun bir çaba içerisine girmişti… Bu yüzden hukuki bir durum meydana gelmişti. Ben de sorunlarla boğuşmaktan bıkmıştım. Yönetim Kurulundaki arkadaşlarla da anlaşarak, Derneğin Başkanlığını genç bir avukat olan Mehmet Parsak’a devrederek, yönetimden çekilmiştik…
Sonraki yıllarda Afyonkarahisar Milletvekili olan Parsak da satışı durduramamış; koca bina zararına satılmıştı! Nitekim binayı satın alan kişi, üç misli bir fiyatla, bir başkasına devretmişti.
EGEM PLATFORMU
Son Başkanlık dönemimde, Ege Bölgemizin 8 vilayetinin, Ankara’daki dernekleri ile yaptığımız temaslar neticesinde EGEM PLATFORMU kurulmasını sağladım ve bu platformun kurucu-ilk Başkanlığını üstlendim. Bu platformun her yıl düzenlemekte olduğu, “Ege Bölgesi İller Fuarı”nı da ilk kez benim başkanlık dönemimde gerçekleştirdik.
Doğduğum ilde yaşayan hemşehrilerimden sonra, Bölgemizin başkentteki temsilcilerini de bir platform çatısı altında toplamış olmanın onurunu ve gururunu yaşamaktayım. On yılı aşkın bir süredir Ankara’da faaliyette olan EGEM PLATFORMU ile ilgili olarak ayrıca yazacağım.
Mehmet Parsak’ın siyasete girip, milletvekili seçilmesinden sonra, Mehmet Ali Özerkan yönetiminde yeni bir yönetim kurulu seçildi. Özerkan’ın ilk ve en önemli hizmeti, Başkentin merkezindeki Ataç sokakta, bir daire satın alarak, dernek faaliyetlerini buradan yönetmek oldu. Mehmet Ali Özerkan’ın başkanlığa seçilmesini ben de destekledim. Zira o kuruluş aşamasından itibaren sürekli olarak derneğin içerisinde olmuştu. Düzenlemelerde elimden geldiğince yönetim kuruluna ben de yardımcı olmaya çalışıyorum.
Kuşkusuz benim bu Derneğe üyeliğim, ölünceye kadar devam edecektir. Ayrıca yaşadığım sürece, Derneğin yapacağı etkinliklere elimden geldiği ve gücümün yettiği sürece destekte bulunacağım.