İrfan Ünver Nasrattınoğlu
Köşe Yazarı
İrfan Ünver Nasrattınoğlu
 

Adakale, Şimian Adası ve Misgin Baba

         Romanya ile Sırbistan arasındaki, Tuna Nehri’nin ortasında yer alan Adakale Osmanlı coğrafyasında yer aldıktan sonra, savaşmadan elimizden çıkmış olan bir Türk yurdudur… Bu yurt maalesef zamanın T.C. devletini yönetenlerin ihmalleri yüzünden kaybedilmiş; daha sonraki aşamada Romanya ile Yugoslavya’nın Tuna Nehri üzerinde kurdukları baraj yüzünden Adakale’miz haritadan çıkarılmıştır!...             Romanya seyahatlerimden birisinde, Adakale’nin bulunduğu bölgeyi gezip görmek ve sular altında kalmadan önce bu adada yaşamış olan bazı insanlarla görüşmek istadim. O tarihteRomanya Kültür Bakanlığı Müsteşarı olan, Tatar asıllı dostum Cenan Bolat’la birlikte harekete geçtik… *** Bir gün, Tuna Nehri’nde gezinti yaptık. Uzunluğu 2000 km. olan Tuna’nın en derin yeri (120 m.) olan “Kazanlar”a kadar gittik. Bir taraf Romanya, karşı yakada ise Sırbistan’ın “Tekke Köyü” ve “Karataş Köyü”, yani bir zamanlar bizim insanlarımızın yaşadıkları yerler vardı… Orşova sahilinde başlayan gemi yolculuğumuz “Dubova Köyü” iskelesinde bitmişti… Orşova, Tuna üzerindeki bir liman kenti. Baraj inşaatı sırasında sular altında kalan Adakale’nin yerine yeniden inşaa edilmiş, tipik bir Romen kenti. Burada modern bir ortodoks kilisesi yapılmış. 10 Hektar arazi üzerinde oluşturulan “Ana Manastırı”nda bulunan rahibelerin güzellikleri karşısında çok şaşırmış olduğumu belirtmek isterim. Orşova, 18. yy’da kurulan bir kentti. Ama burada M.Ö. 2. yy’da da Varna adlı bir yerleşim birimi vardı. Romalılardan kalma bir de kale bulunuyordu.  6. yy’da Bizans ordusu, 14. yy’da da Osmanlı gelip işgal ettmişti. 20.000 nüfuslu kentte 10-12 hane Türk yaşıyordu. Adakale sular altında kalmadan once, Abdülhamid tarafından cami için gönderilen 560 kg ağırlığında ve 19x16 m. ebadındaki muhteşem bir halı, Köstence’ye götürülmüştü… Adakale Gemi ile Tuna nehrinde gezinti yaparken, tam suların altındaki Adakale’nin üstüne gelince durup, bir fatiha okumuştum… Adakale Tuna’nın iki kolunun birleştiği noktada, iki kol üzerinde seyreden tüm deniz araçlarının görülüp, kontrol edilebileceği konumdaydı. Ecdadımız Osmanlı, bu noktadan tüm Tuna’yı denetleyebiliyordu. Misgin Baba adlı Buharalı bir zat, bu Ada’da yaşamış ve vefatında da buraya defnedilmişti. Baraj yapımından önce onun mezarı da, Tuna’nın daha aşağı kısmındaki Şimian Adasına nakledilmişti. Aslında Ada’nın kale surları da numaralandırılıp, Şimian’a götürülmüştü. Ne yazık ki, surları oluşturulan taşlar, sandallarla kıyılara taşınarak inşaatlarda kullanılmıştı. Romanya Kralı Karol, Ada’ya ekonomik bakımdan destek olmuş, bu amaçla bir de “Müslümana Adakale” adlı kooperatifin kurulmasını sağlamıştı. Kral, Ali Kadri isimli bir Adalı’nın başkanlığında kurulan kooperatifi vergiden muaf tutmuştu. Kooperatif, sigara ve lokum üretimi yaparak, Tuna’da seyreden teknelerin yolcularına satış yaparak para kazanmıştı. Orşova’da tanıdığım Adakaleli kişilerden birisi de Hüsrev Kahraman’dı. Adada dünyaya gelen Hüsrev, babası ile birlikte lokum üretimi yapmış, balıkçılık, kayıkçılık işlerinde çalışmıştı… Adakale’de 160 hanede 580 kişi yaşıyordu. 1964’te başka kentlere ve Türkiye’ye göçler başlamış, 1968 yılında da Ada tamamen boşaltılmıştı. 1964 yılında baraj inşaatına karar verilince, Yugoslavya, Adakale’de yaşayan insan başına 5 biner dolar tazminat vermiş, ama Türkler bu paradan pay alamamışlardı!... Ayrıca Adakale Camii için de UNESCO’dan, Şimian Adasında yapılması gereken cami için 50.000 dolar alınmış ama, Türkler, bu paranın nereye gittiğini öğrenememişlerdi!... Almanlar da 200 yıl önce Tuna’da baraj yapmak istemişler ama, Adakale’yi yok etmemek için bundan vazgeçmişlerdi… Orşova’da küçük bir kahvehane işleten Hüsrev Kahraman bunları anlatırken, hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendini zor tutmuştu!... Hüsrev anlattıkça açılmış, şunları söylemişti: “Adakale’de kaliteli sigaralar üretilirdi. Bunun esansı Küba’dan getirilirdi. Meyva boldu. Pınarlar vardı. 1-1,5 metre derinden içme suyu çıkardı. Tuna’dan geçen gemiler Adakale’de durur alış-veriş ederlerdi. Savaş başlayınca 1941’de kooperatif kapandı. Babam bu kooperatifin ortağıydı. Kooperatif her yıl, risturn dağıtırdı. Sonra herkes kendi işini yaptı. Adakale’lilerin tamamı kooperatifin ortağıydı. Başkan Ali Kadir, yardımcısı Tevfik Süleyman, Hacı Mustafa, Cafer İslam’ın dedesi İslam Şaban, İbrahim İsmail, Yılmaz Onbaşı Lütfi Banat ve bir Türk zabiti olan Ömer Fevzi kâtip olarak kooperatifin yönetim kurulunda yer aldılar…Adanın son imamı Hamdi Salih’ti. Biraz dini bilgisi olan oğlu Ali Salih Turnu Severin’de yaşıyor. Hamdi Salih’ten önce, imamlığı Silistreli Salih Recep yaptı. Onu Bükreş’te 13 yıl hapsettiler. Hapisten çıkınca Bükreş Camiinin imamı oldu. 5 yıl Adakale’de kalmıştı. Salih Recep altı lisan bilirdi, çok değerli bir din adamıydı. Bu Salih Recep, Adakale Müslüman mezarlığındaki tüm kabirleri, Şimian’a elleriyle taşımıştı. Misgin Baba’nın kabrini de o taşıdı. Misgin Baba’nın babasının han olduğunu, babasının mirasını reddettiğini söylemişti. Misgin Baba önce Belgrad’a gelmiş, oradan Adakale’ye gelip yerleşmişti. Hacca da gitmiş olan Salih Recep, Romanya ile müslümün ülkeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için bizzat Ceauşescu tarafından görevlendirilmişti… Adakale düğünleri, kadın-erkek ayrı ayrı yapılırdı. Darbuka, zilli maşa, daire ile çalanıp, çığrılınırdı. Pazar sabahı saat 5’te gelin almaya gidilirdi. Sünnet düğünleri de 3-5 gün sürerdi…Talimhane’de Pazar günleri piknik yapılırdı. Bayramlarda topluca eğlenilir, gençler yaşlılara ikramlarda bulunurlardı. Kurban bayramlarında, kurbanlar kesilir, yoksullara dağıtılırdı.. Ramazanlar tam bir şölen halinde geçerdi. Teravih namazları toplu kılınır; kadınlar da kadın mahfelinde namazlarını kılarlardı…Adakale’nin ortasında Hakkı Ağanın kahvehanesi vardı. Oğlu Salim, torunları Engin, Rengin 1964’te İzmir’e göç ettiler. Sünnetçi Memetça, dindar bir adamdı. 84 yaşındaki oğlu Sezai de sünnetçilik yaptı; şimdi Köstence’de yaşıyor…Fırıncı Kâzım Ağa’nın, Edirne’de Adakale adlı bir mağazası var…Ziya Amcanın lokalinde gençler yeyip içerler, eğlenirlerdi…Mücellitoğlu Ziya Şem’i, Türkiye’ye göç ettikten sonra da kooperatifçi oldu ve Marmarabirlik’te çalıştı…Ali Kadri’nin evi Adakale’nin en büyük eviydi. Zengindi. Koltuklarına ay-yıldız nakşedilmişti. Hollanda’da yaşayan oğlu Mikail, sık sık Adaya gelirdi…Adada güvenlik görevlisi olarak Köstenceli Tatar Fevzi vardı. Sakin bir adamdı…” Tanışıp, bir hayli sohbet ettiğim bir Adakaleli de, Hamdi Ali idi. Fahri imamlık yaptığını söyleyen Hamdi Ali’nin dedikleri de şunlardı: “Adakale nüfusu 600 kadardı. Bunların % 10 kadarı Romen’di. Adanın son Belediye Başkanı Ion Popeange idi. Bu şahıs aynı zamanda tütün fabrikasının da müdürü idi. Eşi Lamia Hanım Türk’tü… Sultan Süleyman’ın (!) Viyana dönüşü, Estergon ve Adakale alınmıştı…Misgin Baba, Macaristan’daki Gül Baba’nın kardeşidir. Bunlar büyük bir vezirin oğullarıymış. Savaştan sonra Adakale ortada kaldı. Lozan’da Romenlere verildi. 1930’da Kral Karol Adaya geldi. Vergi yok, askerlik yok, bazı mallarda imtiyazlar. Sonra tütün ve alkole vergi geldi. Üretilen sigara ve içkiler yalnız Adada satıldı. Bir kişi en çok 10 paket sigara alabildi. 1932-33’de kooperatif kurduk ve kâr payı dağıttık. 1943 de bitti. Cami birinci savaştan sonra yapıldı. Camideki halı, Avrupanın en büyük halısıydı.1954 depreminde cami yıkıldı…. *** Şimian Adası, mutlaka gidip görmemiz gereken bir yerdi. Tuna üzerinde bizi gezdiren gemi, Şimian Adasına yaklaşamamıştı. Bu yüzden daha sonra bir deniz otobüsüyle bu adaya gidip, gezmiş ve görmek istediğim şeyleri görmüştüm. Zira Adakale surlarını oluşturan taşları, özellikle Misgin Baba’nın mezarını görmek istiyordum… Adakale’nin Şimian’a taşınmasında en çok çaba harcayan kişi Prof.Nicolescu (1901-1963) idi. Hiç olmazsa 1/10 ölçeğinde bir mekanda, yeni bir Adakale kurulması öngörülmüştü. Bunun için Romanya hükümeti 5 yıl aralıksız her yıl, bu işe harcamak üzere ödenek tahsis etmişti. Fakat daha sonra Ceauşescu bu ödeneği kesmişti. Prof.Nicolescu’nun ölümünden sonra, onun bir asistanı, projeyi sürdürmek istemiş ama o da başaramamıştı. Bir rivayete göre de, Prof. Nicolescu vadesi ile ölmemiş, öldürülmüştü!... Evet coğrafyanın o bölgesindeki Türk yurdu Adakale, artık yok… Tuna sularının dibinde olan, ne yazık ki artık yeni neslin bilmediği, bilse de kolay kolay gidip göremeyeceği bir yerde olan bir Müslüman Türk kenti Adakale yok ama, Tuna’daki Şimian Adası’ndaki Misgin Baba fatiha bekliyor!...
Ekleme Tarihi: 10 Mart 2024 - Pazar

Adakale, Şimian Adası ve Misgin Baba

         Romanya ile Sırbistan arasındaki, Tuna Nehri’nin ortasında yer alan Adakale Osmanlı coğrafyasında yer aldıktan sonra, savaşmadan elimizden çıkmış olan bir Türk yurdudur… Bu yurt maalesef zamanın T.C. devletini yönetenlerin ihmalleri yüzünden kaybedilmiş; daha sonraki aşamada Romanya ile Yugoslavya’nın Tuna Nehri üzerinde kurdukları baraj yüzünden Adakale’miz haritadan çıkarılmıştır!...

            Romanya seyahatlerimden birisinde, Adakale’nin bulunduğu bölgeyi gezip görmek ve sular altında kalmadan önce bu adada yaşamış olan bazı insanlarla görüşmek istadim. O tarihteRomanya Kültür Bakanlığı Müsteşarı olan, Tatar asıllı dostum Cenan Bolat’la birlikte harekete geçtik…

***

Bir gün, Tuna Nehri’nde gezinti yaptık. Uzunluğu 2000 km. olan Tuna’nın en derin yeri (120 m.) olan “Kazanlar”a kadar gittik. Bir taraf Romanya, karşı yakada ise Sırbistan’ın “Tekke Köyü” ve “Karataş Köyü”, yani bir zamanlar bizim insanlarımızın yaşadıkları yerler vardı… Orşova sahilinde başlayan gemi yolculuğumuz “Dubova Köyü” iskelesinde bitmişti…

Orşova, Tuna üzerindeki bir liman kenti. Baraj inşaatı sırasında sular altında kalan Adakale’nin yerine yeniden inşaa edilmiş, tipik bir Romen kenti. Burada modern bir ortodoks kilisesi yapılmış. 10 Hektar arazi üzerinde oluşturulan “Ana Manastırı”nda bulunan rahibelerin güzellikleri karşısında çok şaşırmış olduğumu belirtmek isterim.

Orşova, 18. yy’da kurulan bir kentti. Ama burada M.Ö. 2. yy’da da Varna adlı bir yerleşim birimi vardı. Romalılardan kalma bir de kale bulunuyordu.  6. yy’da Bizans ordusu, 14. yy’da da Osmanlı gelip işgal ettmişti. 20.000 nüfuslu kentte 10-12 hane Türk yaşıyordu.

Adakale sular altında kalmadan once, Abdülhamid tarafından cami için gönderilen 560 kg ağırlığında ve 19x16 m. ebadındaki muhteşem bir halı, Köstence’ye götürülmüştü…

Adakale

Gemi ile Tuna nehrinde gezinti yaparken, tam suların altındaki Adakale’nin üstüne gelince durup, bir fatiha okumuştum… Adakale Tuna’nın iki kolunun birleştiği noktada, iki kol üzerinde seyreden tüm deniz araçlarının görülüp, kontrol edilebileceği konumdaydı. Ecdadımız Osmanlı, bu noktadan tüm Tuna’yı denetleyebiliyordu. Misgin Baba adlı Buharalı bir zat, bu Ada’da yaşamış ve vefatında da buraya defnedilmişti. Baraj yapımından önce onun mezarı da, Tuna’nın daha aşağı kısmındaki Şimian Adasına nakledilmişti. Aslında Ada’nın kale surları da numaralandırılıp, Şimian’a götürülmüştü. Ne yazık ki, surları oluşturulan taşlar, sandallarla kıyılara taşınarak inşaatlarda kullanılmıştı. Romanya Kralı Karol, Ada’ya ekonomik bakımdan destek olmuş, bu amaçla bir de “Müslümana Adakale” adlı kooperatifin kurulmasını sağlamıştı. Kral, Ali Kadri isimli bir Adalı’nın başkanlığında kurulan kooperatifi vergiden muaf tutmuştu. Kooperatif, sigara ve lokum üretimi yaparak, Tuna’da seyreden teknelerin yolcularına satış yaparak para kazanmıştı.

Orşova’da tanıdığım Adakaleli kişilerden birisi de Hüsrev Kahraman’dı. Adada dünyaya gelen Hüsrev, babası ile birlikte lokum üretimi yapmış, balıkçılık, kayıkçılık işlerinde çalışmıştı… Adakale’de 160 hanede 580 kişi yaşıyordu. 1964’te başka kentlere ve Türkiye’ye göçler başlamış, 1968 yılında da Ada tamamen boşaltılmıştı. 1964 yılında baraj inşaatına karar verilince, Yugoslavya, Adakale’de yaşayan insan başına 5 biner dolar tazminat vermiş, ama Türkler bu paradan pay alamamışlardı!... Ayrıca Adakale Camii için de UNESCO’dan, Şimian Adasında yapılması gereken cami için 50.000 dolar alınmış ama, Türkler, bu paranın nereye gittiğini öğrenememişlerdi!... Almanlar da 200 yıl önce Tuna’da baraj yapmak istemişler ama, Adakale’yi yok etmemek için bundan vazgeçmişlerdi…

Orşova’da küçük bir kahvehane işleten Hüsrev Kahraman bunları anlatırken, hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendini zor tutmuştu!... Hüsrev anlattıkça açılmış, şunları söylemişti:

“Adakale’de kaliteli sigaralar üretilirdi. Bunun esansı Küba’dan getirilirdi. Meyva boldu. Pınarlar vardı. 1-1,5 metre derinden içme suyu çıkardı. Tuna’dan geçen gemiler Adakale’de durur alış-veriş ederlerdi. Savaş başlayınca 1941’de kooperatif kapandı. Babam bu kooperatifin ortağıydı. Kooperatif her yıl, risturn dağıtırdı. Sonra herkes kendi işini yaptı. Adakale’lilerin tamamı kooperatifin ortağıydı. Başkan Ali Kadir, yardımcısı Tevfik Süleyman, Hacı Mustafa, Cafer İslam’ın dedesi İslam Şaban, İbrahim İsmail, Yılmaz Onbaşı Lütfi Banat ve bir Türk zabiti olan Ömer Fevzi kâtip olarak kooperatifin yönetim kurulunda yer aldılar…Adanın son imamı Hamdi Salih’ti. Biraz dini bilgisi olan oğlu Ali Salih Turnu Severin’de yaşıyor. Hamdi Salih’ten önce, imamlığı Silistreli Salih Recep yaptı. Onu Bükreş’te 13 yıl hapsettiler. Hapisten çıkınca Bükreş Camiinin imamı oldu. 5 yıl Adakale’de kalmıştı. Salih Recep altı lisan bilirdi, çok değerli bir din adamıydı. Bu Salih Recep, Adakale Müslüman mezarlığındaki tüm kabirleri, Şimian’a elleriyle taşımıştı. Misgin Baba’nın kabrini de o taşıdı. Misgin Baba’nın babasının han olduğunu, babasının mirasını reddettiğini söylemişti. Misgin Baba önce Belgrad’a gelmiş, oradan Adakale’ye gelip yerleşmişti. Hacca da gitmiş olan Salih Recep, Romanya ile müslümün ülkeler arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi için bizzat Ceauşescu tarafından görevlendirilmişti… Adakale düğünleri, kadın-erkek ayrı ayrı yapılırdı. Darbuka, zilli maşa, daire ile çalanıp, çığrılınırdı. Pazar sabahı saat 5’te gelin almaya gidilirdi. Sünnet düğünleri de 3-5 gün sürerdi…Talimhane’de Pazar günleri piknik yapılırdı. Bayramlarda topluca eğlenilir, gençler yaşlılara ikramlarda bulunurlardı. Kurban bayramlarında, kurbanlar kesilir, yoksullara dağıtılırdı.. Ramazanlar tam bir şölen halinde geçerdi. Teravih namazları toplu kılınır; kadınlar da kadın mahfelinde namazlarını kılarlardı…Adakale’nin ortasında Hakkı Ağanın kahvehanesi vardı. Oğlu Salim, torunları Engin, Rengin 1964’te İzmir’e göç ettiler. Sünnetçi Memetça, dindar bir adamdı. 84 yaşındaki oğlu Sezai de sünnetçilik yaptı; şimdi Köstence’de yaşıyor…Fırıncı Kâzım Ağa’nın, Edirne’de Adakale adlı bir mağazası var…Ziya Amcanın lokalinde gençler yeyip içerler, eğlenirlerdi…Mücellitoğlu Ziya Şem’i, Türkiye’ye göç ettikten sonra da kooperatifçi oldu ve Marmarabirlik’te çalıştı…Ali Kadri’nin evi Adakale’nin en büyük eviydi. Zengindi. Koltuklarına ay-yıldız nakşedilmişti. Hollanda’da yaşayan oğlu Mikail, sık sık Adaya gelirdi…Adada güvenlik görevlisi olarak Köstenceli Tatar Fevzi vardı. Sakin bir adamdı…”

Tanışıp, bir hayli sohbet ettiğim bir Adakaleli de, Hamdi Ali idi. Fahri imamlık yaptığını söyleyen Hamdi Ali’nin dedikleri de şunlardı:

“Adakale nüfusu 600 kadardı. Bunların % 10 kadarı Romen’di. Adanın son Belediye Başkanı Ion Popeange idi. Bu şahıs aynı zamanda tütün fabrikasının da müdürü idi. Eşi Lamia Hanım Türk’tü… Sultan Süleyman’ın (!) Viyana dönüşü, Estergon ve Adakale alınmıştı…Misgin Baba, Macaristan’daki Gül Baba’nın kardeşidir. Bunlar büyük bir vezirin oğullarıymış. Savaştan sonra Adakale ortada kaldı. Lozan’da Romenlere verildi. 1930’da Kral Karol Adaya geldi. Vergi yok, askerlik yok, bazı mallarda imtiyazlar. Sonra tütün ve alkole vergi geldi. Üretilen sigara ve içkiler yalnız Adada satıldı. Bir kişi en çok 10 paket sigara alabildi. 1932-33’de kooperatif kurduk ve kâr payı dağıttık. 1943 de bitti. Cami birinci savaştan sonra yapıldı. Camideki halı, Avrupanın en büyük halısıydı.1954 depreminde cami yıkıldı….

***

Şimian Adası, mutlaka gidip görmemiz gereken bir yerdi. Tuna üzerinde bizi gezdiren gemi, Şimian Adasına yaklaşamamıştı. Bu yüzden daha sonra bir deniz otobüsüyle bu adaya gidip, gezmiş ve görmek istediğim şeyleri görmüştüm. Zira Adakale surlarını oluşturan taşları, özellikle Misgin Baba’nın mezarını görmek istiyordum… Adakale’nin Şimian’a taşınmasında en çok çaba harcayan kişi Prof.Nicolescu (1901-1963) idi. Hiç olmazsa 1/10 ölçeğinde bir mekanda, yeni bir Adakale kurulması öngörülmüştü. Bunun için Romanya hükümeti 5 yıl aralıksız her yıl, bu işe harcamak üzere ödenek tahsis etmişti. Fakat daha sonra Ceauşescu bu ödeneği kesmişti. Prof.Nicolescu’nun ölümünden sonra, onun bir asistanı, projeyi sürdürmek istemiş ama o da başaramamıştı. Bir rivayete göre de, Prof. Nicolescu vadesi ile ölmemiş, öldürülmüştü!...

Evet coğrafyanın o bölgesindeki Türk yurdu Adakale, artık yok… Tuna sularının dibinde olan, ne yazık ki artık yeni neslin bilmediği, bilse de kolay kolay gidip göremeyeceği bir yerde olan bir Müslüman Türk kenti Adakale yok ama, Tuna’daki Şimian Adası’ndaki Misgin Baba fatiha bekliyor!...

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.