Bu sütunlarda, Türk Dünyasının, özellikle Orta Asya’daki Türk kadın kahramanlarından Tomris, Kurmancan Datka ve Saltuklu Mama Hatun’dan söz ederek onları tanıtmak ve hatıralarını yad etmek istedim. Kuşkusuz, Anadolu’da da, çeşitli zaferlere katılan, kahraman kadınlarımız olmuştur. Bunlardan bahsetmek, onları şükranla ve rahmetle anmak gerekir. Bu düşünceden hareketle ilk olarak, Erzurumlu Kara Fatma’yı yazmak istiyorum.
Biz Büyük Atatürk liderliğinde yaptığımız Kurtuluş Savaşını, yalnız erler ile değil, Onbaşı Halide Edip Adıvar, Çavuş Halime Kocabıyık, Onbaşı Nezahat Baysel, Gördesli Makbule, Şerife Bacı, Emine Ayşe Aliye (Çete Ayşe), Tayyar Rahmiye ve Üsteğmen Fatma Seher (Kara Fatma), gibi yüzlerce kadın kahramanımızla kazandık.
Ben bu yazımda Erzurumlu olan Kara Fatma ünvanlı Fatma Seher’den söz edeceğim.
Tam adı Fatma Seher Erden olan, Kara Fatma 1888 tarihinde Erzurum’da dünyaya geldi. Prof. Dr. Recep Akdur, onu Türk Jeanne Dark’ı olarak tanımlamakta olup, “Atatürk’çü, yurtsever, mücahit, çağdaş Türk kadınının örneği” olarak nitelendirmektedir. Zira Kara Fatma’nın kendisi de bir gazeteciye verdiği demeçte aynen şöyle demiştir: .“Bundan sonra erkek kadın yok hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Memleket bizden öyle çok vazifeler istiyor ki; bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz.”
Kara Fatma Savaşlara ilk olarak Balkan ve Kafkas cephesinde subay olan eşi ile birlikte katıldı. Sarıkamış Harekâtı sırasında eşi şehit düştü. Bundan sonra önce İstanbul’a, Bolu ve Ankara üzerinden Sivas’a giderek, Kongre nedeniyle orada olan Mustafa Kemal Paşa ile görüştü ve ondan görev talep etti. Mustafa Kemal, bizzat yazdığı el yazısıyla kaleme aldığı belgeyi verirken ona, Kara Fatma diye hitap etmiş ve sonradan bu lâkap kendisinin de benimseyip kullandığı bir isim olarak kalmıştır.
Mustafa Kemal’den görev talimatını aldıktan sonra İstanbul’a gitmiş ve topladığı küçük bir milis grubu ile İzmit’e geçmiştir. Oradan da elde ettiği milislerle Birliğinin sayısını 100 kişiye çıkarmıştır. Bir süre sonra işgalci İngiliz Ordusu, yerini Yunan askerlerine bırakmış. Onlar da Kara Fatma’yı yakalayıp, hapsederek, işkence etmişlerdir. Daha sonra esaretten kurtulup, kendi Birliği’nin başına geçmiştir. Başarılarının artması ve köylülerin güvenini kazanmasından sonra emrindeki milislerin sayısı 43’ü kadın 700’ü erkek olmak üzere yaklaşık 750 olmuştur. Bolu’dan İzmit’e kadar olan bölgede büyük işler yapmışlar; I.ve II.İnönü, Sakarya ve nihayet Dumlupınar’la başlayan Büyük Taarruz’da kahramanca savaşarak, düşmana kök söktürmüşlerdir.
Zaferden sonra Ankara’da Çiçek Bayramı adıyla düzenlenen bir etkinliğe Atatürk’le birlikte Kara Fatma da davet edilir. Atatürk ona yakın ilgi gösterir; yerli ve yabancı konuklarına İzmit Karargâh Tahkim Komutanı olarak tanıtır. O arada bir atış yarışması yapılır. Birinci olan Kara Fatma’ya bizzat Atatürk tarafından hediyeler ve teğmen rütbesi verilir. Başka bir anlatımla Kara Fatma, İstiklal Savaşı’na katılan kadın kahramanlarımız arasında, subaylık statüsüne yükseltilmiş olan tek kadındır.
Kara Fatma, Büyük Taarruz için Afyonkarahisar’a giderek, Birliğinin başına geçer. Sürmeli köyü yakınlarında Yunan birliklerine yaptığı saldırılardan birinde Yunanların attığı kementle yakalanarak ikinci kez esir düşer. Şiddete maruz bırakılarak kendisinden bilgi almaya çalışılır ise de sır vermez. Yunan orduları baş komutanı General Trikopis’in karşısına çıkarılır. General Trikopis, gözünde canlandırdığı devasa Kara Fatma beklentisi ile karşısında duran ufak tefek ve zayıf kadını bağdaştıramaz ve hayretler içinde; “Kara Fatma sen misin?” diye birkaç kez sorar. Bunun üzerine; “Anadolu’daki Kara Fatmaların en güçlüsü benim.” diye cevap verir.. Bilindiği üzere General Trikopis, Afyonkarahisarlı Ahmet (Ünlü) Çavuş tarafından esir edilip, Atatürk’ün huzuruna çıkarılmıştır.
Kara Fatma cephede
Kahraman kadın, bir fırsatını bulur, kaçarak esaretten kurtulur ve tekrar Birliğinin başında yerini alır. Burada gösterdiği başarılar sonunda üsteğmenliğe terfi eder ki; bu rütbe Kurtuluş Savaşı’nda kadın kahramanlarımız tarafından kazanılan en yüksek rütbedir.
Bursa Yunan işgalinden kurtarıldıktan sonra, Gazi Fatma Seher Hanım savaştaki görevini onurla tamamlayarak, Milis Üsteğmen rütbesiyle terhis edilir ve emekli olur. Üstün cesareti ve başarıları nedeniyle İstiklal Madalyası verilerek; savaştaki silahı kendisine armağan edilir. Kurtuluş Savaşı Kahramanlarından birçoğu yalnızca savaş süresince yoksunluk ve yoksulluk içinde savaşmamış; zaferden sonra da çok alçak gönüllü bir hayat sürdürmüştür. Kara Fatma, savaştan sonra kendine bağlanan üsteğmen maaşını “Ben vatanımı çıkar için savunmadım” diyerek Kızılay’a bağışlamıştır.
Ne var ki daha sonraki yıllarında alçakgönüllü bir yaşam sürmesinin ötesinde, zaruret içinde yaşamış ve son günlerini Darülaceze’de geçirmiştir. İstanbul Şişli’deki Darülaceze’de yaşarken 02 Temmuz 1955’de vefat etmiş ve Kasımpaşa’daki Kulaksız mezarlığına defnedilmiştir. Daha sonra bir yol inşaatı nedeniyle, bulunduğu yerden kaldırılan Kara Fatma’nın kabri meçhul hale gelmiştir. Bu vefasızlığı kısmen gidermek için, Kızılay 2014 yılında Kasımpaşa’daki Kulaksız Mezarlığı’nda onun adına temsili bir anıt-mezar yaptırmıştır.
Ne yazık ki, Devlet ve Millet olarak, Vatan ve Milletimiz için hayatlarını hiçe sayarak savaşan kahramanlarımıza yeteri kadar ilgi gösterilmediği bir gerçektir. Bu kısa yazımızla hatırasını yad ettiğim Kara Fatma’ya bu vesileyle Allah’tan Rahmet diliyorum.