Kuvay Sanlı
Köşe Yazarı
Kuvay Sanlı
 

Bobok bobok

[simple-author-box] “Edebiyatın ‘özne insanı’ anlatan en güçlü cümle hangisidir?” sorusuna, “Dostoyevski’nin ‘Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur’ sözüdür” yanıtını verirdim. Kısaltılmış halini sık işitiriz bu sözün: Herkes her şeyden sorumludur. * Edebiyat iyiyi güzeli, gerçeği insana, hayatın olağan yoğunluğu içerisinde aktarır. Bir felsefi çözümleme kadar zorlanmadan, olanı biteni okurken temel kazanımlar sunabilir. Belki de insanla ilişkisi bu açıdan yalın olduğu için edebiyat düşüncelerimize yön verir. Felsefe ve edebiyat ilişkilidir ama Albert Camus, “Roman, görselleştirilmiş felsefeden başka bir şey değildir” derken, anlamı zorlar. Yoksa felsefenin, edebiyatı belirlemesi gerektiğini mi söylemek ister? Keşke. Ancak onun felsefeden anladığının varoluşçuluk ve absürdün olumlanması olduğunu göz önünde bulundurunca, iyimser kalır bu düşünce. * Karamazov Kardeşler romanında geçen bu sözüyle Dostoyevski, insan sorumluluğunun geniş çerçevesini sergiler. Bu gerçeği henüz kavramamış gözükür modern insan ve salgın günlerinde kendi sokaktayken kalabalıktan yakınarak, sorumluluk değil aymazlık örneği verir. * Akşam saatlerinde televizyon izliyorsunuzdur. Aynı saatlerde aynı konuların konuşulduğu, birbirinin benzeri tartışma programlarını… Bu programlarda, konuk olarak iki karşıt görüşten kişiler davetlidir ve konular siyasi iktidarın desteklenmesi ya da eleştirilmesi zemininde ele alınır. Destekleyen her konuda destekler, eleştiren de her konuda eleştirir. Konuklar disiplinleri ne olursa olsun tüm konularda görüş belirtir ve ilkin “HDP kapatılsın mı?”, sonra “İstanbul Sözleşmesi”, devamında “Covid 19 salgını” konusunda, taraf olmanın gereğini yerine getirir. İç dış politika konularıysa, onların zaten içli dışlı oldukları bölüm olarak, ekranda zaman doldurur. Güvenlik ya da teknoloji fark etmez, sosyoloji, ardından psikoloji, biraz sonra fen bilimleri ve hukuk ve tıp konusunda ve gündemdeki her disiplinden her konuda konuklar, yorum yapmaya kendilerini yetkin görür. “Eşine az rastlanır” nitelemesi olumsuz örnekler için de kullanılır mı? Bilemedim. Zaten bizim ekranlarda bu absürtlüğün dışında kalana az rastlanır. * Dostoyevski’nin davet ettiği bilinç düzeyi, kişinin uzmanlığı olmayan konularda konuşmamasını içerir. Ortaya çıkan bir olumsuzluktan sorumluluk duymak bir şeydir; her bir konunun neden sonuç bağıntısını, her bir konunun tüm bileşenlerini bildiğini düşünmek, bir diğer şey. * “Bilgisi olmadan fikri olanı” eleştiririz değil mi? Oysa yanlıştır sanki bu eleştiri. Bilgi mi yüksektir, fikir mi? Bilgide fikir kapsanmış ve artık aşılmış değil midir? Bilgisi olan bilgiyi paylaşır; fikre ihtiyacı yoktur, fikir belirtmeye de. “Bilmediğin konuda konuşma” demek yeterlidir sanki. * “Ama basında olur mu bu? Her şey soylu olmalıdır basında. Ülküsel şeyler gerek burada!” der Ivan Ivanoviç. Fyodor Dostoyevski’nin kısa öyküsü Bobok’u bilir misiniz? Öyküde Ivan tuhaf şeyler işitir. “Ses değil kulağıma gelen. Yanı başımda biri ‘Bobok bobok’ diye mırıldanıyor sanki. Neyin nesidir bu bobok?” diye sorar. Bobok absürt olandır. Saçma, tuhaf olandır. Bir diğer şeydir. “Bizde genel konularda bilgisi olan kimselerin, burunlarını uzmanlık isteyen işlere sokması çok sık görülen bir durumdur” diyerek Ivan, tuhaflığın bir bize özgü olmadığını ve “Her şeye şaşmak elbette budalalıktır. Hiçbir şeye şaşmamaksa, her şeye şaşmaktan çok daha büyük bir budalalıktır” sözüyle de, tuhaf olanı sorgulamada yalnız olmadığımızı ortaya koyar.
Ekleme Tarihi: 31 Mart 2021 - Çarşamba

Bobok bobok

[simple-author-box]

“Edebiyatın ‘özne insanı’ anlatan en güçlü cümle hangisidir?” sorusuna, “Dostoyevski’nin ‘Her insan herkes karşısında her şeyden sorumludur’ sözüdür” yanıtını verirdim. Kısaltılmış halini sık işitiriz bu sözün: Herkes her şeyden sorumludur.

*

Edebiyat iyiyi güzeli, gerçeği insana, hayatın olağan yoğunluğu içerisinde aktarır. Bir felsefi çözümleme kadar zorlanmadan, olanı biteni okurken temel kazanımlar sunabilir. Belki de insanla ilişkisi bu açıdan yalın olduğu için edebiyat düşüncelerimize yön verir. Felsefe ve edebiyat ilişkilidir ama Albert Camus, “Roman, görselleştirilmiş felsefeden başka bir şey değildir” derken, anlamı zorlar. Yoksa felsefenin, edebiyatı belirlemesi gerektiğini mi söylemek ister? Keşke. Ancak onun felsefeden anladığının varoluşçuluk ve absürdün olumlanması olduğunu göz önünde bulundurunca, iyimser kalır bu düşünce.

*

Karamazov Kardeşler romanında geçen bu sözüyle Dostoyevski, insan sorumluluğunun geniş çerçevesini sergiler.

Bu gerçeği henüz kavramamış gözükür modern insan ve salgın günlerinde kendi sokaktayken kalabalıktan yakınarak, sorumluluk değil aymazlık örneği verir.

*

Akşam saatlerinde televizyon izliyorsunuzdur. Aynı saatlerde aynı konuların konuşulduğu, birbirinin benzeri tartışma programlarını… Bu programlarda, konuk olarak iki karşıt görüşten kişiler davetlidir ve konular siyasi iktidarın desteklenmesi ya da eleştirilmesi zemininde ele alınır. Destekleyen her konuda destekler, eleştiren de her konuda eleştirir.

Konuklar disiplinleri ne olursa olsun tüm konularda görüş belirtir ve ilkin “HDP kapatılsın mı?”, sonra “İstanbul Sözleşmesi”, devamında “Covid 19 salgını” konusunda, taraf olmanın gereğini yerine getirir. İç dış politika konularıysa, onların zaten içli dışlı oldukları bölüm olarak, ekranda zaman doldurur. Güvenlik ya da teknoloji fark etmez, sosyoloji, ardından psikoloji, biraz sonra fen bilimleri ve hukuk ve tıp konusunda ve gündemdeki her disiplinden her konuda konuklar, yorum yapmaya kendilerini yetkin görür.

“Eşine az rastlanır” nitelemesi olumsuz örnekler için de kullanılır mı? Bilemedim. Zaten bizim ekranlarda bu absürtlüğün dışında kalana az rastlanır.

*

Dostoyevski’nin davet ettiği bilinç düzeyi, kişinin uzmanlığı olmayan konularda konuşmamasını içerir.

Ortaya çıkan bir olumsuzluktan sorumluluk duymak bir şeydir; her bir konunun neden sonuç bağıntısını, her bir konunun tüm bileşenlerini bildiğini düşünmek, bir diğer şey.

*

Bilgisi olmadan fikri olanı” eleştiririz değil mi? Oysa yanlıştır sanki bu eleştiri. Bilgi mi yüksektir, fikir mi? Bilgide fikir kapsanmış ve artık aşılmış değil midir? Bilgisi olan bilgiyi paylaşır; fikre ihtiyacı yoktur, fikir belirtmeye de. “Bilmediğin konuda konuşma” demek yeterlidir sanki.

*

“Ama basında olur mu bu? Her şey soylu olmalıdır basında. Ülküsel şeyler gerek burada!” der Ivan Ivanoviç.

Fyodor Dostoyevski’nin kısa öyküsü Bobok’u bilir misiniz?

Öyküde Ivan tuhaf şeyler işitir. “Ses değil kulağıma gelen. Yanı başımda biri ‘Bobok bobok’ diye mırıldanıyor sanki. Neyin nesidir bu bobok?” diye sorar. Bobok absürt olandır. Saçma, tuhaf olandır. Bir diğer şeydir.

“Bizde genel konularda bilgisi olan kimselerin, burunlarını uzmanlık isteyen işlere sokması çok sık görülen bir durumdur” diyerek Ivan, tuhaflığın bir bize özgü olmadığını ve “Her şeye şaşmak elbette budalalıktır. Hiçbir şeye şaşmamaksa, her şeye şaşmaktan çok daha büyük bir budalalıktır” sözüyle de, tuhaf olanı sorgulamada yalnız olmadığımızı ortaya koyar.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.