[simple-author-box]
Kabinede adlar belli oranda değişecek gibi. Kuvve tamam, fiile geçmesi zamanlama konusu. En geç bahara diyelim…
Bu değişiklikte bakan adları gibi, bazı bakanlıkların da adı değişecek ve nominalistleri mutlu edecek olan da bu.
Felsefede nominalistler vardır: Adcılar. Onlara göre ad vardır, kavram yoktur. Hal böyle olunca, “düşünce” de yoktur ama onlara bunu anlatmak zor. Evrenseli yok saymak ya da ada indirgemek, keyfi davranmaya olanak tanır. Nominalistler için sadece fizik gerçeklik, olgu vardır. Olgusal olan oluş halindedir, değişkendir. Ya kavram?
Bakanlıklara ad verirken kavramsal düşünmeye değil de kişilere, günün getirdiğine, yani olguya dayanan akıl, keyfi davrandığını fark eder mi? Eder ya da etmez ama değişen olgu ile yarın, adı da değiştirmek zorunda kalır ve değiştirir durur…
*
Cumhurbaşkanlığımızın bir Sözcüsü var, bir de İletişim Başkanı.
Bu ikisi için “Efendim görev sahalarında farklılıklar var. Başkanlık daha kurumsal nitelikte iletişimi, Sözcü ise Cumhurbaşkanımızı doğrudan temsil açısından daha yüklü bir görev tanımını içerir” diyebilir ve farklı olduklarını anlatmak için, anlamı zorlarsınız da zorlarsınız…
Ama ikisi neredeyse aynı şeydir ve doğru oluşturulmuş kurumsal dizgede: Kesişim kümeleri fazla geniştir. Bu şartlar altında Sözcü ile İletişim Başkanı arasında gerginlik doğmaması bana imkânsız gelir. Yönetirler elbette bu kadarını aralarında ama kurumsallık, akışı rahatlatmak içindir, idare edilecek yük yüklemek için değil.
*
Dilin değil de aklın hatalarına örnek bulmaktan çok, örnekler içinden seçmek zor.
Bir önceki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı adlandırmasında, “politikalar”ın edimsel niteliği “Bakanlık” kavramıyla çakışıyor ve ortaya totoloji çıkıyordu. Şimdi de, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı durumunda, bakanlık tam da hizmetin adıyken; hizmetin hizmeti ile karşılaşıyoruz.
*
Bir de Hazine ve Maliye Bakanlığı var. Hazine kavramı, ekonomi kavramını karşılar mı? Zorlasak da pek olmaz. Geçmişte Hazine Müsteşarlığı üstlendiği fonksiyonla, ekonominin konularıyla ilgiliydi ama kavramsal yaklaşımda hazine, “ekonomi” değildir. Ve biraz incelerseniz bırakın ekonomiyi, maliyeye yaklaşırsınız.
Ekonomi Bakanlığı’nın çalışma alanı, ekonomik değerler toplamının fazlasıdır ve mevcut olandan çok değişimi düşünen, yarını tasarlayan niteliktedir. Ve yarın, Maliye Bakanlığının yanında Hazine Bakanlığını değil, Ekonomi Bakanlığını göreceğiz.
*
Ağır bir eleştiri getirelim mi? Yanlış konuşan yanlış anlayandır. Anlamadığını, yani bilmediğini kullanan da ancak kaza yapar.
“Siyaset ve devlet olma tarihimiz kazalar tarihidir” demeyelim ama yakın geçmişin Hazine ve Maliye Bakanlığı deneyimi, kullanan ve yolu yapan gibi tüm bileşenlerinin yanında, ad tercihinin de sorumlu olduğu bir kazadır. Aracın neredeyse perte çıktığı: Tam takır, kuru bakır.
Şimdi rasyonel zeminde ilerlemeye çalışıldığını görüyoruz. Değerler ile aklı buluşturan bir siyasetçi çizgisinde duran bakan Lütfi Elvan, keşke başından o göreve getirilseydi.
Ve başından şu adlandırmalar doğru yapılsın, sonunda varacağı yer zaten orası.
*
Nominalizm kelimesini işitmemiş olanlar, yazının başlığını görünce “FETÖ gibi bir şey herhalde. Kimi mutlu eder, düşmanı mı?” diye düşünmüş olabilirler. Değil tabii ama bu yanlış işler, birilerini mutlu eder.
Başlık için “Reelpolitik açıdan önemli bir şey herhalde” denmiş de olabilir ama yok, ideal açısından önemli: Reel olanı da asıl belirleyen!