Kuvay Sanlı
Köşe Yazarı
Kuvay Sanlı
 

Kitap Fetişizmi

[simple-author-box] Büyüdüğüm evde sayıca en fazla kitabın olduğunu düşünürdüm; Rasih Nuri İleri’nin Doğan Apartmanı’ndaki evini görünceye kadar. “Yazarından imzalı kitap” toplayıcılığında Guinness dünya rekorunu bir dönem elinde tutan yabancı bir tanıdığımı, bizim Prof. Dr. Haluk Oral ile buluşturunca, o da benimkine benzer bir hayal kırıklığı tatmış olmalı. Çünkü Haluk Oral’ın imzalı belge koleksiyonunun on binden fazlası kitaptır. Ve koleksiyon değeri olan bu kitaplarla, toplayıcılığın konusu olanları karşılaştırırsanız, aradaki birkaç misli nicelik farkına bir de nitelik farkı eklemeniz gerekir. Kitaba merak, farklı şekillerde olabilmektedir. Salgınla birlikte, televizyon programlarına evden katılmak ve internet üzerinden yayın yapmak yaygınlaştı. Bu yaygın duruma eşlik eden bir de dekoratif öge göze çarpar oldu: Arka planda bir kitaplık. Bu özenli seçim, “Bilgi bende…” mesajı içerir gibi. Bu “arka planın” bir anlamda benzeri olarak “Guinness’e başvurmak” gibi şeyler, Haluk Oral’ın eminim aklının ucundan geçmemiştir. Çünkü onun kitapla ilişkisi görüntüde, sayıda değildir. Kitap gibi imza üzerinden de iz sürer o; bilginin izini... Zaman zaman Herakleitos’a benzer şekilde “Yanlış aramaya eğilimliyim galiba” diye düşünmüyor değilim. Ama onun şu sözü, önemli bir ayrım ortaya koyar: ‘‘Pek çok şeyin öğrenilmesi, ‘anlamayı’ öğretmez. Yoksa Hesiodos ve Pisagoras’a ve ayrıca Ksenofanes ve Hekataeus’a öğretirdi.” Sözün bir diğer tercümesinden yararlanarak anlattığına bakalım: “Çok bilme, anlağı eğitmez!” der Herakleitos. En iyisinden “veri” ile ilişki içindeki o isimlerin, akıl yürütme, düşünme, anlama yetilerinin sanıldığı kadar gelişmiş olmadığını ileri sürer. Herakleitos haklıdır. Veri ile ilişki, akla ve kavrayışa katkı sağlar mı? Verinin “bilgi” olmadığını biliyoruz ve bu ayrım, koleksiyonculuk ile toplayıcılık arasındaki fark gibi çoğu zaman gözden kaçar. Gözden kaçan bu ayrımlar içinde toplumumuzda yazılı olana, özellikle kitaba saygı vardır ama. Biraz peşinen saygıdır bu; yazanın bilgi içerdiği, doğru olduğu kabulünün getirdiği… Oysa “yazın”, epeyce kirli bir alandır. Haluk Oral’ın koleksiyonunda rastlama şansınızın olmadığı ama bir kitapçıya girdiğinizde karşınıza çıkacak olan “Beynini Temizle, Sırların Sırrı, Yeter ki İste” düzeyindeki basılı şeyler değil bu kirliliğin nedeni. Bu gibiler zaten… “3000 yıllık” diyelim, düşünce tarihinin tüm birikimi değerli değildir. Yanlışlar, çelişkiler, saçma ve çürütülmüş olanlar nicedir ve nice otorite isim, ünlü yazar, şanlı düşünür, kirliliğin nedenidir. Bilgili olmak adına tüm bu çöplüğü öğütmek gerekmez. Üstelik tam tersi, ayırt etmek bir gerekliliktir ve akıl buna olanaklıdır. Anlı şanlı yazarların bir sonraki paragrafta ya da sonraki kitapta söylediğini reddettiği ya da kendisiyle çeliştiği örnekler çoktur. Bu kirlilik içinde bir diğer örnek olarak, felsefe rafından elinize alacağınız nice kitap, felsefe değil de edebi manzume ya da keyfi çıkarımların ardı ardına dizildiği bir derleme olabilecektir. Dikkatsiz okur anlamadan, sözü yüceltme, eseri yüceltme işini üstlenir ama. Bu olumsuzluk içinde sıklıkla insanımızdan, okuduğunu öne çıkaran paylaşımlar gelir. Arka plandaki görüntü öne geçer ve “Okuyorum ben” mesajı, aforizmalar, kitap fotoğrafları eşliğinde sergilenir. Özgür düşünme ve eleştirel akılla bir kitabı ele almak; yani akıl süzgeci dediğimiz şey, bizi bu hataya düşürmez. Diğer türlüsü tutsaklıktır: İsme, otoriteye, çoğunluğun onayladığına, ünlü olana ve bir de tüm bunlarla ilişki içinde olduğumuz görüntüsü verme ihtiyacına… Toplumda yaygın olan bu mutlak ve peşin olumlama, olumlu olanı olumlama, beğenileni beğenme tutsaklığı, prosaik düzeyde kavrayışla aslında tekrarın belirlediği bizdeki kimi yazarçizerin dayanağıdır. Ve onlardan olumlanmış olmanın özgüveni içinde, formel mantığın ilerisine geçemeyen çıkarımlar ve düalist ayrıştırmalar işitiriz: “Entelektüel elit” ve “Biz aydınlar” gibi.
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2021 - Çarşamba

Kitap Fetişizmi

[simple-author-box]

Büyüdüğüm evde sayıca en fazla kitabın olduğunu düşünürdüm; Rasih Nuri İleri’nin Doğan Apartmanı’ndaki evini görünceye kadar.

“Yazarından imzalı kitap” toplayıcılığında Guinness dünya rekorunu bir dönem elinde tutan yabancı bir tanıdığımı, bizim Prof. Dr. Haluk Oral ile buluşturunca, o da benimkine benzer bir hayal kırıklığı tatmış olmalı. Çünkü Haluk Oral’ın imzalı belge koleksiyonunun on binden fazlası kitaptır. Ve koleksiyon değeri olan bu kitaplarla, toplayıcılığın konusu olanları karşılaştırırsanız, aradaki birkaç misli nicelik farkına bir de nitelik farkı eklemeniz gerekir.

Kitaba merak, farklı şekillerde olabilmektedir. Salgınla birlikte, televizyon programlarına evden katılmak ve internet üzerinden yayın yapmak yaygınlaştı. Bu yaygın duruma eşlik eden bir de dekoratif öge göze çarpar oldu: Arka planda bir kitaplık.

Bu özenli seçim, “Bilgi bende…” mesajı içerir gibi. Bu “arka planın” bir anlamda benzeri olarak “Guinness’e başvurmak” gibi şeyler, Haluk Oral’ın eminim aklının ucundan geçmemiştir. Çünkü onun kitapla ilişkisi görüntüde, sayıda değildir. Kitap gibi imza üzerinden de iz sürer o; bilginin izini...

Zaman zaman Herakleitos’a benzer şekilde “Yanlış aramaya eğilimliyim galiba” diye düşünmüyor değilim. Ama onun şu sözü, önemli bir ayrım ortaya koyar: ‘‘Pek çok şeyin öğrenilmesi, ‘anlamayı’ öğretmez. Yoksa Hesiodos ve Pisagoras’a ve ayrıca Ksenofanes ve Hekataeus’a öğretirdi.”

Sözün bir diğer tercümesinden yararlanarak anlattığına bakalım: “Çok bilme, anlağı eğitmez!” der Herakleitos. En iyisinden “veri” ile ilişki içindeki o isimlerin, akıl yürütme, düşünme, anlama yetilerinin sanıldığı kadar gelişmiş olmadığını ileri sürer. Herakleitos haklıdır. Veri ile ilişki, akla ve kavrayışa katkı sağlar mı?

Verinin “bilgi” olmadığını biliyoruz ve bu ayrım, koleksiyonculuk ile toplayıcılık arasındaki fark gibi çoğu zaman gözden kaçar. Gözden kaçan bu ayrımlar içinde toplumumuzda yazılı olana, özellikle kitaba saygı vardır ama. Biraz peşinen saygıdır bu; yazanın bilgi içerdiği, doğru olduğu kabulünün getirdiği… Oysa “yazın”, epeyce kirli bir alandır.

Haluk Oral’ın koleksiyonunda rastlama şansınızın olmadığı ama bir kitapçıya girdiğinizde karşınıza çıkacak olan “Beynini Temizle, Sırların Sırrı, Yeter ki İste” düzeyindeki basılı şeyler değil bu kirliliğin nedeni. Bu gibiler zaten…

“3000 yıllık” diyelim, düşünce tarihinin tüm birikimi değerli değildir. Yanlışlar, çelişkiler, saçma ve çürütülmüş olanlar nicedir ve nice otorite isim, ünlü yazar, şanlı düşünür, kirliliğin nedenidir. Bilgili olmak adına tüm bu çöplüğü öğütmek gerekmez. Üstelik tam tersi, ayırt etmek bir gerekliliktir ve akıl buna olanaklıdır.

Anlı şanlı yazarların bir sonraki paragrafta ya da sonraki kitapta söylediğini reddettiği ya da kendisiyle çeliştiği örnekler çoktur. Bu kirlilik içinde bir diğer örnek olarak, felsefe rafından elinize alacağınız nice kitap, felsefe değil de edebi manzume ya da keyfi çıkarımların ardı ardına dizildiği bir derleme olabilecektir. Dikkatsiz okur anlamadan, sözü yüceltme, eseri yüceltme işini üstlenir ama. Bu olumsuzluk içinde sıklıkla insanımızdan, okuduğunu öne çıkaran paylaşımlar gelir. Arka plandaki görüntü öne geçer ve “Okuyorum ben” mesajı, aforizmalar, kitap fotoğrafları eşliğinde sergilenir.

Özgür düşünme ve eleştirel akılla bir kitabı ele almak; yani akıl süzgeci dediğimiz şey, bizi bu hataya düşürmez. Diğer türlüsü tutsaklıktır: İsme, otoriteye, çoğunluğun onayladığına, ünlü olana ve bir de tüm bunlarla ilişki içinde olduğumuz görüntüsü verme ihtiyacına…

Toplumda yaygın olan bu mutlak ve peşin olumlama, olumlu olanı olumlama, beğenileni beğenme tutsaklığı, prosaik düzeyde kavrayışla aslında tekrarın belirlediği bizdeki kimi yazarçizerin dayanağıdır. Ve onlardan olumlanmış olmanın özgüveni içinde, formel mantığın ilerisine geçemeyen çıkarımlar ve düalist ayrıştırmalar işitiriz: “Entelektüel elit” ve “Biz aydınlar” gibi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.