[simple-author-box]
Etik bizde etiket. Etik referansı vermek, üzerine konuşmak ya da kurumların etik çalışmalarına dâhil olduklarını gösteren simge kullanmaları, moda. Bir dönem hemen herkesin “En çok Nazım’ın şiirlerini beğeniyorum” demesi gibi, şimdilerde etik bir etiket.
Bu da bir şey. En azından öykünülen, sokak kabadayısı üslubu ve onun argosu değil.
Ama tam bu noktada, kabadayının bu halini açık etmesine karşın, etik derken etik dışı olmak belki daha olumsuz bir durumdur. Kabadayı dışarıdan görüldüğü gibidir, kendisini gizlemez; iyi olduğuna inanır, yaptığını sorgulamaz. Diğeri sanki büyük üçkâğıtçı: İyi, dürüst, adil olmaktan, etikten bahseder ve bildiğini okur.
*
Ara ara Siyasi Etik çalışmaları gündeme gelir. Şimdilerde olduğu gibi. Başlık atılır, siyasi etik komisyonları kurulur ama gündeme getirmenin ilerisine geçilmez. İlerlemeyen ve sürdürülemeyen çalışmalara bir yenisi eklenir. Yoksa başlık yanlış olduğu ve tam olarak anlaşılamadığı için mi bizde bu çalışmalar, başlık düzeyinde kalır?
“Siyasi etik” diye bir şey yoktur. Etiğin siyasi olanı - olmayanı, olmaz! Siyasi etik anlatımı, etiği göreli kılar. Siyasetin onu belirlediğini düşündürür. Oysa bu çalışmalarda tam da, etiğin belirleyici olması amaçlanır.
Siyasi tercih, siyasi üslup, siyasi düşünce, siyasi parti olabilir ama siyasi etik olmaz. Siyaset etiği olur. Siyasette etik olur. Doğru ifade edilirse, nerede etik arandığı doğru anlaşılır ve maalesef bunun tersi daha bir geçerlidir.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Şubat 2021 tarihli konuşmasının başında “2021 yılını İstiklal Marşı, Yunus Emre ve Hacı Bektaş-ı Veli yılı ilan ettik” dedi ve sonunda da “2021 yılı ‘Yunus Emre ve Türkçe Yılı’ ilan edildi…”
Cumhurbaşkanlığı internet sitesinde metni verilen bu konuşmanın başlığıysa, ikisi de değil. Basında en yaygın yer aldığı şekliyle: “Bizim Yunus” Yılı.
“Dil, hikmetin yoludur” Yu’nus referansını da içeren konuşmanın bütününde, dil üzerinde önemle duruluyor da; şu başlık çokluğu, kakofoniden fazlası değil.
*
Yunus’un tekrar kapıyı çalmasına cevaben Tapduk Emre, “Bizim Yunus” der diye biliriz. Eşikten geçerken Yunus, “Bizim Yunus”tur artık. Onun yükselişini de ancak ondan yüksekte olan bilir ve “Söz”, onun hakkıdır.
“Bizim Yunus” demek, çekinilmesi gereken bir durum gibi gelir bana.
*
“Bizim Yunus” Necip Fazıl’a göndermeyse, bağlam güçlü değildir.
Çünkü “Bizim Yunus” demek, “Yunus bizimdir” demek değildir.
*
Can Yücel acaba neden şiirine Türkçe “Bizim Deniz” dememiştir de, Latince karşılığı “Mare Nostrum”u tercih etmiştir? Mare Nostrum referansı, birbiriyle çelişen iki ayrı düşünce için de kullanılır: Biri fetih kültürü içinde Akdeniz’i iç deniz yapma arzusudur ve diğeri kültürel çeşitliliği zenginlik olarak gören bakış açısıdır.
Belki özellikle sakınmıştır ve “söz” hakkı da var gibi ama şairin incelikli dizeleri, başlığı da kendisine katan koca birer dalga olarak, yaman çelişki ortaya koyar.