Kuvay Sanlı
Köşe Yazarı
Kuvay Sanlı
 

Söz uçar mı?

[simple-author-box] “Söz uçar, yazı kalır” düşüncesini, ilkin Caius Titus’ta buluruz. Yazının önemini, sözlü kültürün yazılı olana evirilmesinin değerini ortaya koymaya çalışan bu önerme bir yanıyla eksik gibidir. Çünkü söz, yazı karşısında uçup giden, yiten anlamında düşünülemez. “İlkin söz vardı” önermesinde, mantık bağıntısı içinde söylenmiş, Logos’un karşılığı olan söz işaret ediliyordur. İlkin söz, sonra yazı, sonra gene söz vardır. Sözde yani düşüncede karşılık bulmasa, hangi yazı anlamlı olur, kâğıt parçası üstünde olmak niteliğiyle? Doğru, yazı durduğu yerde kalır; söz uçar gider, yerini, değerini bulur. Yazının değerini ortaya koymak için, bir karşıtlık içinde sözü değersizleştirmek yanlıştır. Yazı değişmez ve bu niteliğiyle, konusu olan şeylerin doğrulamasını mümkün kılar. * “Coğrafya kaderdir” önermesi, ne de sık tekrar edilir. Oysa coğrafya kader değildir. Farklı coğrafyalardan insanların, insanlığa en yüksek kazanımları sunmuş olmaları gerçeği karşısında, coğrafya nasıl bir anlam üstlenir dersiniz? Bir hayvanı dahi coğrafya bütünüyle belirleyemezken, ussal niteliğiyle insanı nasıl belirlesin? Düşünen varlık olarak insan, doğanın ereğidir. Doğada canlıların görme potansiyelinin sınırlarını düşünün, bir de insanın düşüncesinin gücüyle icat ettiği mikroskop ve teleskop ile ne kadar uzağı ve ne kadar yakını görebildiğini; doğada en hızlı koşan canlıyı ve bir de insanın yaptığı araçlarla ulaştığı hızı… Coğrafya bir belirlenimdir. Ancak kaderimizi bütünüyle belirleyecek düzeyde, ona mutlaklık değeri atfedilemez. Nitekim İbn-i Haldun, Mukaddime’de yazıda yer aldığı şekliyle “Coğrafya kaderdir” dememiş, “Coğrafya da bir kaderdir” anlamının izini sürmüştür. Buradaki “Bir” nitelemesi, diğer birleri düşündürür ve onu tüm belirlenimler için de sadece bir belirlenim olarak konumlandırır. Ve bu gerçek, başta politikacıların sık kullandıkları özlü sözü, anlamsız kılar. * Politikacılar, “Coğrafya kaderdir” yanlış alıntısıyla, seslendikleri insanlarla aynı kaderi paylaştıkları gibi bir birlik duygusu içinde mi gözükmek isterler? Bu kader birliği vurgusuna neden gereksinim duyarlar dersiniz? Benzer şekilde, “Ben daha yeni bölgedeydim” gibi sözler de, söyleyenin tam da “dışında olma” durumunu tanımlar ve korkarım bu gibi nitelemeler, kimi örneklerde yakınlık duygusu vermez ve sanıldığı gibi kulağa da sempatik gelmez. Politikacıların özellikle seçim dönemi vaatleri, sözde olsun yazıda olsun; genellikle uçar gider, yerine gelmez. Bu durumun belki bir nedeni de, yerine getirmemekten çok, yerine getirilecek sözler vermemiş olmalarıdır. Beklentiler yüksektir ve bunları karşılayacak sözler duymak ister seçmen. İnsan beklentilerinden sorumludur. Hani hep karşımızdakini suçlarız ya, oysa bir o kadar, beklentilerimizi yanlış oluşturmuş bizler de hatalıyızdır. Çünkü sonradan eleştiren, önceden gerçekleşme ihtimali, yani mantık bağıntısı güçlü olmayan sözlerin bu yönünü gözden kaçırandır. Ve gözden kaçırmak, biraz da göz yummaktır. Doğru düşünce ve doğru yaklaşım ile eleştiri o ilk gün yapılmalıdır, gerçekleşmesi zor olanın önümüze konma ihtimali için, alkışladıktan sonra değil.
Ekleme Tarihi: 11 Mayıs 2021 - Salı

Söz uçar mı?

[simple-author-box]

“Söz uçar, yazı kalır” düşüncesini, ilkin Caius Titus’ta buluruz. Yazının önemini, sözlü kültürün yazılı olana evirilmesinin değerini ortaya koymaya çalışan bu önerme bir yanıyla eksik gibidir. Çünkü söz, yazı karşısında uçup giden, yiten anlamında düşünülemez.

“İlkin söz vardı” önermesinde, mantık bağıntısı içinde söylenmiş, Logos’un karşılığı olan söz işaret ediliyordur. İlkin söz, sonra yazı, sonra gene söz vardır. Sözde yani düşüncede karşılık bulmasa, hangi yazı anlamlı olur, kâğıt parçası üstünde olmak niteliğiyle? Doğru, yazı durduğu yerde kalır; söz uçar gider, yerini, değerini bulur.

Yazının değerini ortaya koymak için, bir karşıtlık içinde sözü değersizleştirmek yanlıştır. Yazı değişmez ve bu niteliğiyle, konusu olan şeylerin doğrulamasını mümkün kılar.

*

“Coğrafya kaderdir” önermesi, ne de sık tekrar edilir. Oysa coğrafya kader değildir. Farklı coğrafyalardan insanların, insanlığa en yüksek kazanımları sunmuş olmaları gerçeği karşısında, coğrafya nasıl bir anlam üstlenir dersiniz? Bir hayvanı dahi coğrafya bütünüyle belirleyemezken, ussal niteliğiyle insanı nasıl belirlesin?

Düşünen varlık olarak insan, doğanın ereğidir. Doğada canlıların görme potansiyelinin sınırlarını düşünün, bir de insanın düşüncesinin gücüyle icat ettiği mikroskop ve teleskop ile ne kadar uzağı ve ne kadar yakını görebildiğini; doğada en hızlı koşan canlıyı ve bir de insanın yaptığı araçlarla ulaştığı hızı…

Coğrafya bir belirlenimdir. Ancak kaderimizi bütünüyle belirleyecek düzeyde, ona mutlaklık değeri atfedilemez. Nitekim İbn-i Haldun, Mukaddime’de yazıda yer aldığı şekliyle “Coğrafya kaderdir” dememiş, “Coğrafya da bir kaderdir” anlamının izini sürmüştür. Buradaki “Bir” nitelemesi, diğer birleri düşündürür ve onu tüm belirlenimler için de sadece bir belirlenim olarak konumlandırır. Ve bu gerçek, başta politikacıların sık kullandıkları özlü sözü, anlamsız kılar.

*

Politikacılar, “Coğrafya kaderdir” yanlış alıntısıyla, seslendikleri insanlarla aynı kaderi paylaştıkları gibi bir birlik duygusu içinde mi gözükmek isterler? Bu kader birliği vurgusuna neden gereksinim duyarlar dersiniz? Benzer şekilde, “Ben daha yeni bölgedeydim” gibi sözler de, söyleyenin tam da “dışında olma” durumunu tanımlar ve korkarım bu gibi nitelemeler, kimi örneklerde yakınlık duygusu vermez ve sanıldığı gibi kulağa da sempatik gelmez.

Politikacıların özellikle seçim dönemi vaatleri, sözde olsun yazıda olsun; genellikle uçar gider, yerine gelmez. Bu durumun belki bir nedeni de, yerine getirmemekten çok, yerine getirilecek sözler vermemiş olmalarıdır. Beklentiler yüksektir ve bunları karşılayacak sözler duymak ister seçmen. İnsan beklentilerinden sorumludur. Hani hep karşımızdakini suçlarız ya, oysa bir o kadar, beklentilerimizi yanlış oluşturmuş bizler de hatalıyızdır. Çünkü sonradan eleştiren, önceden gerçekleşme ihtimali, yani mantık bağıntısı güçlü olmayan sözlerin bu yönünü gözden kaçırandır. Ve gözden kaçırmak, biraz da göz yummaktır. Doğru düşünce ve doğru yaklaşım ile eleştiri o ilk gün yapılmalıdır, gerçekleşmesi zor olanın önümüze konma ihtimali için, alkışladıktan sonra değil.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ankhaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.