Yıllar coşkun ırmak misâli, hızına yetişene aşk olsun. Akıp gidiyor. Ömür dediğin, geriye dönüşü ve molası olmayan bir yolculuk. Anımsadıklarımız bu coşkun ırmağın taşıp geride bıraktıklarından başka nedir ki? Mucize organ beyin, ırmak akarken bizden izin istemeye gerek duymadan su stokları yapmış olmalı. Beynin mucizeliğine örnek isterseniz, anılar dediğimiz hafıza barajlarına bakabilirsiniz. Bu barajları kim inşa etmiş, nasıl çalışıyor?
Hafıza barajımdan 46 yıl öncesinin görüntüleri akıverdi. Bu akışın bir anlamı olmalı diye düşündüm. 46 yıl önce İstanbul’a, Sultanahmet’e bir kelebek konmuştu. Siyahi bir kelebek. Dünyanın en şöhretli kelebeğiydi. Kelebek arıya da dönüşebiliyordu. Konarken kelebek, sokarken arı oluyordu. Binlerce insan kelebeği yakından görmek için Sultanahmet’i; camiyi ve meydanı doldurmuştu.
Adı Cassius Marcellus Clay Jr.’dı. 17 Ocak 1942’de Amerika’da doğdu. Afro-Amerikandı, genlerinde İrlandalılık da vardı. Bebek yüzlüydü.
Boksör oldu.
Boyu 1.91’di.
Rakiplerini deviriyordu.
“Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım” diyordu.
Dediğini de yapıyordu.
Sonra ringlerden haykırıyordu:
“I am the greatest!” (En büyük benim!)
Allahü Ekber’i (Allah En Büyüktür) henüz duymamıştı.
18 yaşında Olimpiyat, 22 yaşında Dünya Şampiyonu oldu.
Şampiyonluktan sonra “Müslüman oldum” dedi.
Adını Muhammed Ali olarak değiştirdi.
ABD’nin Vietnam savaşına karşı çıktı.
"Vietnamlılar bana hiçbir kötülük yapmadılar ki onlarla savaşayım." dedi.
Cepheye gitmeyi ve Vietnam’da savaşmayı reddetti.
Bu yüzden 5 yıl hapis ve 10 bin dolar para cezasına çarptırıldı.
Lisansı ve pasaportu elinden alındı.
Boksa 1967'den 1970'e kadar ara vermek zorunda kaldı.
Daha 25’ine yeni girmişti.
Maddi sıkıntılar yaşadı ve iflas etti.
Mahkemeyi kazanıp ringlere yeniden döndü.
1978’de boksu şampiyon olarak bıraktı.
Dünyanın en çok tanınan boksörü oldu.
Dünyanın en çok sevilen boksörü oldu.
Dünyanın en çok kazanan boksörü oldu.
Hayatı enlerle doluydu.
Muhammed Ali bir simge isimdi.
Ezilmişlerin kahramanıydı.
Müslümanların gurur kaynağı…
BM’nin Barış Elçisiydi.
Resmî olarak 61 maç yaptı.
56 galibiyetinin 37’sini nakavtla kazandı.
Kariyeri boyunca sadece beş yenilgi aldı.
Muhammed Ali, parkinsona yakalandı.
Balyoza benzeyen yumruklarını sıkamaz oldu.
Elleri, kolları onu dinlemiyordu.
Kasları eriyor, başı titriyor, güçlükle konuşuyor ve zor yürüyordu.
Parkinsonun tüm belirtilerini gösteriyordu.
Bir gün eski dostlarından biri Muhammed Ali’yi ziyaret etti.
Muhammed Ali, dostunu görmekten çok mutlu oldu.
Eski günleri hatırlayıp duygulandı.
Konuşabiliyordu. Eskisi gibi değil, yavaş yavaş.
Dostuna dedi ki:
“Biliyor musun, başıma gelen en iyi şey bu hastalık; Parkinson.
Eğer bu olmasaydı, ben mezara ‘En büyük’ olduğumu düşünerek girecektim.
Şirk cümlesiyle.
Allah beni alçalttı.
En büyük ben değildim. O beni alçalttı.”
Hastalığı için “Başıma gelen en iyi şey” diyen insandı.
Müslümandı, sabrın gerçek anlamını biliyordu.
Muhammed Ali tüm zamanların en iyi boksörü kabul edildi.
Muhammed Ali, insan hakları savunucusu, Müslüman hareketinin öncülerinden Malcolm X (Malik eş-Şahbaz) ile kardeş oldu.
O bir efsaneydi. Küresel bir yıldızdı.
Zirvede olduğu vakitlerdi.
1 Ekim 1976’da İstanbul’a geldi.
Muhammed Ali’nin uçağı Yeşilköy Havalimanına sabaha karşı indi.
Apronda izdiham yaşandı.
Böyle bir karşılama ilk kez görülüyordu.
Muhammed Ali, havalimanında kendisini karşılamaya gelen ABD Başkonsolosu’nun elini sıkmadı.
“Siz bize orada zulmediyorsunuz” dedi.
“Buraya gelince Müslümanların içerisinde bize iltifat ediyorsunuz. Elinizi sıkmıyorum” diyerek devam etti ve başkonsolosun eli havada kaldı. Arı olmuştu. Tavrıyla ve diliyle konsolosa iğnesini soktu.
Cool’du ve coll’luğunu yapmıştı.
Muhammed Ali’nin bu klas tavrının ve tokat gibi sözlerinin tanığı dönemin Devlet Bakanı Hasan Aksay’dı.
Devlet Bakanı Hasan Aksay, Muhammed Ali’ye eşlik etmişti.
Muhammed Ali, Türkiye’ye Necmettin Erbakan’ın davetiyle gelmişti. Erbakan Başbakan Yardımcısıydı.
Muhammed Ali, Sultanahmet’te cuma namazı kıldı. Sultanahmet Meydanında düzenlenen mitingde konuştu.
Tekneyle boğazı gezdi.
Türk yemeklerinden yedi.
Ertesi gün İstanbul’dan ayrıldı.
Ayrılırken “Türkiye’ye bir daha gelmek isterim” dedi.
Nasip değilmiş, bir daha gelemedi.
Türkiye seyahatinden iki yıl sonra boksu bıraktı.
Parkinsona rağmen aktif bir yaşam sürdü.
Kelebek gibi uçtu, arı misâli boş durmadı.
3 Haziran 2016’da, 74 yaşında vefat etti.
Muhammed Ali’nin, Louisville kentinde 9 Haziran 2016 tarihinde gerçekleştirilen cenaze törenine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.
Erdoğan ile birlikte dönemin Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Dönmez, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç da cenaze töreninde yer almıştı.
Efsane boksörün İstanbul’a gelişinin üzerinden 46 yıl geçmiş.
Hz. Mevlana, “Hayat bir kelebeğin ömrü kadardır.” demiş.
Bu dünyadan Muhammed Ali adlı bir kelebek uçup gitti.
Yaşamın sonsuz olmadığını biliyordu.
Ahirete inanıyordu.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.