23.11.2022 tarihli “ANKHABER” gazetemizde “İlk Çağlardan Bugüne Deprem” başlıklı yazım yayınlanmış ve bu yazımda kısaca “Deprem Öldürmez Yapı Öldürür” demiş ve “Depreme Karşı En Dayanıklı Yerler Zemini Sağlam Olan Arazi Parçaları; kısacası Kayalık Alanlar ve Dağlardır” diyerek düşüncelerimi sıralamıştım.
Ne yazık ki 6 Mart 2023 tarihinde 46 bin şehit verdiğimiz Kahramanmaraş merkezli depremler; bize bugüne kadar gerçekleşen depremlerden ders almadığımızı gösterdi. Hatta bu son depremler bile bazı kişilere maalesef ders olmadığı gerçeğini ortaya koydu. Deprem sırasında, televizyonlardan izlediğimiz, yazılı basından okuduğumuz ve deprem bölgesine gidenlerden duyduğumuz bazı olaylara verdiğimiz tepkiyi anlatmak öyle zor ki: Biraz insaf, el insaf ve yuh, yazıklar olsun demekten başka bir şey gelmedi içimizden.
Depremde evler çökmüş, yuvalar yıkılmış; enkazlar altında binlerce şehit varken ve binlerce insan yıkıntılar arasında kurtarılmayı beklerken, birçok hayırsever gerçek insanlar da onları kurtarmak için çabalarken, bazı insan müsveddesi vicdansız yaratıkların da, evi yıkılanların mallarını yağmalamak, paralarını ve kıymetli eşyalarını çalmak için yıkıntılara dadandıklarını gördük ve duyduk. Bazı ev sahiplerinin de bu hengâme içerisinde, hasar gören evlerini sağlam gösterme çabası içerisine girerek, vatandaşları ve hatta resmi görevlileri kandırmak gayesiyle duvarlardaki çatlakları köpük sıkarak kapatmaya çalıştıklarını, kurtarma ekibi elemanlarından üzülerek duyduk. İnsan olan kişi nasıl böyle davranışlar içerisine girebilir. Bunlar insan değil, olsa olsa insan kılığına girmiş bazı vahşi yaratıklardır. Ben bu yaratıklara söyleyecek söz bulamadım, kısaca “Ölü Soyucular” demek geldi içimden.
Depremde yıkılan binaları televizyondan izlerken dikkat çeken bir husus da; bazı yapıların yıkılma yönünün alt kattaki dükkânlara doğru olduğu idi. Kısacası önceki depremlerden ders almamış bazı aç gözlülerin iş yerlerini, dükkânlarını genişletmek için kolonları kesmek ve ayrıca yapıda da kalitesiz malzeme kullanmak suretiyle koca yapının bir toprak yığını haline getirilmesine neden olduklarını yaşlı gözlerle izledik.
Bütün bunlara tanık olunca elime kalemi alıp, bugüne kadar edindiğim tecrübelere de dayanarak; konut yapılacak alanlar ve uyulması gereken hususların neler olabileceği hususunda bir şeyler yazmaya çalıştım: Şöyle ki; “Deprem Öldürmez Yapı Öldürür” gerçeğini dikkate aldığımızda öncelik yer seçiminde başlar. Yapılan incelemeler göstermiştir ki: yapılaşmaya gidilecek alanların zemini sağlam yerler olması gerekir. Kısacası, öncelikle kayalık yerler, tepe ve dağ yamaçları tercih edilmelidir. Tercih edilecek bu alanların, su kaynaklarına, tarım arazilerine ve ana yollara yakın olma hususları da göz önünde bulundurulmalıdır. Yer seçiminden sonra; burada yapılacak yerleşimde bitişik nizamdan kaçınılmalı, ısı ve aydınlatma dikkate alınarak bodrum kat yapılmamalı, yapılar zemin+ 4 katı geçmemeli, asansör olmalı ve yapıların mimari projelerinde, estetik ve görsellikle birlikte taşıyıcı sistem hesabı iyi yapılmalıdır. Özellikle meyilli arazilerde yapılacak uygulamalarda yapıların biri birlerinin güneşine ve manzarasına mani olmayacak planlama yapılmalıdır.
İnşaat öncesi arazinin durumuna göre en uygun temel sistemi belirlenmeli, inşaatta kullanılacak demir, kum ve çimentonun usulüne uygun seçimi yapılmalıdır. Görevlendirilecek “yeminli denetçilerin” inşaatın her aşamasını denetleyip imalatın fotoğrafını çekerek, inşaatın hitamında raporlarını düzenleyip bir dosya halinde ilgili makama ve bir suretini de inşaat sahibine vermelidir.
Denetim usul ve esasları, Japonya’daki uygulamalar da dikkate alınarak Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca belirlenmeli ve Resmi Gazetede yayımlanmalıdır. Aykırı uygulamalarla ilgili olarak Türk Ceza Kanununa özel bir madde eklenmeli ve verilecek cezanın tecili olmadığı gibi, ceza indirimine gidilmemeli ve iyi hal gibi hususlar bu maddeye şamil olmamalıdır.
Dileğimiz odur ki; bu felaketler bize ders olsun ve gerekli tedbirler hiç kimseye taviz verilmeden alınsın.